1 Şubat 2008 Cuma

Havai fişeklere bakarken ölümü kucakladılar!

Havai fişeklere bakarken ölümü kucakladılar!

İstanbul şehrinin orta yeri neresidir deseler ne dersiniz? Her yaşayana göre değişik yanıt alırsınız İstanbul’da. Yaşadığınız yere göre değişir, nereyi tanırsınız, nerede yaşarsanız oraya göre belirlersiniz. Ucu bucağı olmayan büyük bir metropoldür. Büyük metropolün içinde her bir alan merkez kabul edilebilinir. Merkezlerin birçokları birbirine benzer. Nereye geldiğinizi orada yaşamıyorsanız bilemezsiniz. Yolları bozuk, planı olmayan bir gecekondu mahallesinden özel duvarlar ile örülmüş siteler ile karşılaşabilirsiniz.

İstanbul’un her yerinde üretim yapılır. Kimsenin haberi olmayan ama içinde onlarca emekçi çalıştıran işletmeler vardır. Bunlar genellikle aile şirketleridir. Burada insanlar birbirine güvenmediklerinden genelde aile şirketi olarak büyümeye çalışırlar. Çalışma koşullarının kuralları yoktur. Patron istediği saate kadar emekçisini çalıştırır. İyi bir sipariş almış ise, çalışanın uyku saatini bile çalmaktan geri durmaz. Aynı ücrete günlerce hiçbir kaygı duymadan çalıştırır, önemli olan kasaya paranın girmesidir. Para için yapılmayacak şey yoktur.

Denetim yapan yerel yönetimler öyle karmaşık bir denetim yapar ki, denetim yapma demek gibi bir şeydir. Bir işyeri düşünün, iş yerinin bir bölümü yerel belediye tarafından denetlensin, bir bölümü büyük şehir belediyesi tarafından, bu durumda orası denetlenebilir mi? Yetki sorunu ortada durur. Birçok işletme bu orta alanda aklına gelen her şeyi hiçbir kurala tabi kalmadan üretir. Üretim süreci karışıktır, hangisi sağlıklı üretilmiş hangisi sağlıksızdır belli olmaz. Üretilenleri bazen büyük mağazaların vitrinlerinde görürsünüz, nasıl üretildiğini ve kimler tarafından üretildiğini bilmeden. Tüketici sadece tüketir, nasıl üretildiği onun için önemli değildir, ucuz olsun ve de kaliteli olsun yeterli!

Son yıllarda her eğlenceye havai fişek atar olduk, havai fişekler yeni silahlar gibidir. Maganda kurşunu yerine havai fişek ile yaralanmalar aldı. Bugüne kadar tehlikenin boyutu tam olarak anlaşılamamıştı ki son patlayan havai fişeklerin toplu infilakına kadar. Orada atılanlar istem dışıdır, bir küçük ihmalde olabilir. Üretilen yerde ki çalışma koşullarını bilmiyoruz, fakat duyduklarımız daha çok para, daha çok üretim için sağlıksız koşullarda barut ile yaşam, ölüm arasında giden zaman dilimi bu sefer ölüm tarafının galip gelmesi ile sonuçlanmış. Beklenen sonuçtur, çünkü bu koşullarda bir gün patlama olacağı beklenmekteymiş, ertelenmiş bir durumun gündeme düşmesidir. Fakat gündemi belirleyenler orayı sorgulamazlar, sadece izlediğim kadarı ile duygu sömürüsü içinde arabesk yorumlar yapılmaktadır. Bir daha olmaması için ne yapılması gerektiği konuşulmaz, ekonomimizin sıcak paraya ihtiyacı vardır! Denetim altına alınması demek, birçok işletmenin maliyetinin yükseltilmesi anlamına gelir. Gözü para hırsı ile dönmüş küçük aile şirketleri için bu durum ölüm anlamına gelir, çünkü en düşük ücrete iş yapmaktalar. Sömürü çarkının sadece küçük bir halkasıdır. Ezilen, başkasını ezmeye devam eder!

Patlamada ölenlerin birçoğu sadece izleyici olduğunu duyduğunuzda ne dersiniz? Emekçiler kaçmak için fırsat bulamadan, kötü koşulların kurbanı olmuştur. Onları orada çalışmaya itekleyenler suçludur. Bu itekleyenler sadece o işletmenin patronu mudur? Ölenlerin katili gerçekten kimdir?

Yaşam insana kötü sürprizleri taşır, ne zaman bu sürprizlerin sizi bulacağınızı bilemezsiniz. Kavganın şehrinde kavga sürüyor, bu kavga emek ile sermaye arasında diyerek basite indirgenecek kadar düz bir çizgide değildir. Karmaşanın boyutları o kadar karmaşıktır ki, türbana takılan tavır ile ortaya çıkmaktadır, gerçekten siz bu tartışmanın neresindesiniz? Özgürlük olarak sunanlar, aslında bir köleliği savunuyor mu sizce? Bu şehirde kimler köle konumda?

Havai fişeklerin patlamasını yakından izlemek isteyenler ölümü kucakladırlar, onların katili bana göre bellidir, size göre katil kim?

1 Şubat 2008

Hiç yorum yok: