8 Haziran 2008 Pazar

Korku medeniyetin sembolü müdür?

Korku medeniyetin sembolü müdür?

İnsan doğada ilk olarak neyi ehlileştirmiştir? Arkeologlar bu konuda ne yanıt verirler bilemem ama benim düşünce süzgecimde bitkilerden önce hayvanları ehlileştirdiğini doğru olarak farz ediyorum. Elbette yanılabilirim, yanılgıyı baştan kabul ediyorum.

Hayvanları yapmıştır, çünkü ondan korkmuştur, korktuğunu teslim almayı öğrenir insan önce! Eğer birinden korkuyorsa onu çevresinde tutar ve ona karşı insana özgü yöntemlerle ehlileştirir. Bu sadece hayvanlara karşı değil, kendi hemcinsine de yapmıştır.

Bugün yönetenler korktuklarını maaşa bağlayarak ehlileştirmiştir, yani modern ilişkiyi ortaya çıkarmıştır. Ehlileştirme teslim almaktır. Teslim aldıklarına da etiketler takmıştır.

Günümüz dünyasında etiket çok önemlidir, ona zaman içinde kariyer demişiz. Kariyer için insan en yakınını bile tanımdan çiğneyebilmektedir. Modern yaşam; teslim olanların kendi aralarındaki kıyasıya mücadeledir. İnsan kendisi ile mücadele ederken çevresi ile de mücadele etmiştir.

Modern yaşam doğadan kopuktur, çünkü doğa ile girmiş olduğu savaşta insan şehirleri kurmuştur. Şehirler doğaya karşı doğal bir kale özelliğini göstermektedir. İlk çağlarda ilk yerleşim birimleri bir duvar içinde birbirine yakın evlerden oluşurdu, çünkü dış saldırılar karşısında direnişi kolaylaştırıyordu.

İnsan doğanın zayıf hayvanlarındadır. Onun zayıf olması birlikte olmasını beraberinde getiriyordu. Sosyal olması savunmadan dolayıdır. Eğer dış saldırılar olmasaydı insan sosyal bir hayvan olamayacaktı!

Korunma duygusu bir arada olmayı getirdi. İlk defa kendisini korumak için alet kullandığında büyük bir adım attığının farkında değildi. İlk insan ilk adımı alet kullanarak atmıştır. Alet avlanmak ve savunmak için kullanmıştır. Sonra o alet ile diğer canlılara hükmedeceğini öğrendi. Ehlileştirilen hayvanı savunma amacıyla ve gıda amacıyla besleyebileceğini öğrendiğinde günümüzün ilk gölgeleri tarih üzerinde oluşmaya başlamıştır.

Ehlileştirmek insanlık tarihi içinde devrimdir. Bu devrim tüm sosyal topluluklara yayılmış ve yeni sosyal toplulukların oluşumuna katkı sunmuştur. Bu ehlileştirdikleri hayvanlar sayesinde ömürleri uzamıştır. Bilgi birikimi ömür uzunluğu ile orantılı olarak artmıştır.

Evcilleştirilen hayvanlardan sonra bitkilerinde ehlileştirileceğini bulmuştur. Bu sayede göçebe yaşamdan vazgeçerek sosyal alanı geniş yerleşim alanları oluşturmuştur. Şehirler göçebe yaşamdan sonra oluşmuştur, çünkü yerleşik insan birikimini sadece yaşadığı çevre içinde geliştirebilir. Göçebe yaşam demek birikimi diğer sosyal topluluklara aktarmak demektir. Gelişime açıktır. Durağan topluluklar her geri kalmış topluluklardır. Yeni yerler keşfedenler hep ileri olmuştur.

İlk şehirler ticaret yüzünden oluşmuştur. Çünkü şehir ürettiği ile kendisine yeteni değil, fazlasını da üretmiştir. Fazlasını zaman içinde paylaşmayı ve değiş tokuşu ortaya çıkarmıştır. Ürün fazlalığı yerleşim yerlerini çekici kılmıştır. Çekici olan ise savaşı ortaya çıkarır. İhtiyaç için değil, üstün olmak içi savaşlar ortaya çıkar. Üstün olan yönetir. Yöneten ise rahat ve çalışmadan yaşamı sosyal çevreye kabulü zorla dayatmasıdır. Korku doğadan değil, yönetenden olmaya başlar.

İlk insan korktuğunu evcilleştirmiştir. Bu sayede korkuyu yenmiştir. Korkuyu yenen insan başka korkuyu ortaya çıkarmıştır. O korkuda yönetenin yönetilenin üzerindedir. Kendisini görünmeyenin oğlu ilan eder ve gizli güçleri olan bir canlıdır. Gizli güçler insanın korkulu dünyasıdır. Korku görünmez ve tanımlanmazdır. Savaşlarda ilk saldırılan yeler genelde bu korku veren yerler ve kişilerdir. Bu sayede düşman korkanlara bakın korktuğunuz şeyin gücü korkmanız için yeterli değil, korkuyu yenin ve ona karşı gelindir. Korkuyu yenmek için saldırılır. Yıkılır bütün korku duvarları, fakat yeni korku yerleşir onun yerine. Korku toplumu bir arada tutan mayadır.

Günümüzde korku çok çeşitlidir, o kadar çok korku vardır ki yaşam içinde kategorize edilse dahi karmaşa devam eder, her korku başka korkuyu ortaya çıkarmaya devam eder.

Korkulardan biri günümüzde köpek korkusudur. Şehirleşen insan köpekten korkar ama ne için korktuğunu bilemez, çünkü o güne kadar kendisine köpek saldırmamıştır. (Köpeği başka canlı ile karıştırıp, genleri ile oynanarak ortaya çıkarılmış köpek görünümlü canlılardan bahsetmiyorum, doğal olandan bahsediyorum) Sırf görünümü korkunç gelir ve korkar. Lambası olmayan sokaktan giderken korkar, karşısına çıkması mümkün olmayanları hayal ederek. O halde korkuyu ortadan kaldırmak için insan ne yapar?

Ehlileştirdiği köpeğin kulağına plastik küpe takar. Küpe o köpeğin saldırma duyguların ve çoğalma güdüsünün ortadan kalktığını sembolize eder. Köpek her yerde gezebilir, tatil zamanı ya sokağa bırakılır ya da hayvan çiftliklerine. Tatil sonrası nasıl olsa yenisi bulunur ve satın alınır. Köpek sevgisi hayvan sevgisidir artık! Ehlileştirdiğimizi severiz.

Tarım bakanlığı her ehlileştiren bitkilere ve hayvanlara kimlik kartı çıkarmıştır. O kimlik kartı köpeklerde plastik bir küpedir. İkinci dünya savaşı sırasında Çingeneler ve Yahudilere ise kimlikleri kollarına damgalanmıştı. (Kimliklerde isim soy isim yoktur, sadece numara vardır.) Amerika’da hala bir çok çiftlikte ineklere bu damgalar basılır. Suriye’de vatandaş sayılmayan Kürtlere bu hayvanlara verilen kimlik uygun görülmüştür. Kimlik ehlileştirilmiş ve kontrol edilebilinir anlamına gelir. Modern insan kimlik verilmişleri sever!

Yazımızın başındaki sorunun yanıtına dönelim, bana göre ilk insan ilk önce bana göre kendisin ehlileştirmiştir! Orada öğrenmiş olduğunu bitkiler ve hayvanlar üzerinde denemiştir. Bunda da ne kadar başarılı olduğu yaşadığımız çağa bakarak söyleyebiliriz! İnsan doğayı evcilleştirmiştir, kendisini eve hapsetmiştir!

Hiç yorum yok: