4 Ekim 2008 Cumartesi

Fotoğraf yalan söylemez!

Fotoğraf yalan söylemez!

Günler geçmiyor ki, kafamın içinde sözler, cümleler çarpışmasın. Bugün bir yazıyı okurken şu cümleye takıldım; ‘fotoğraf yalan söylemez!’

Bana göre fotoğraf yalan söylemez ama gerçeği de söylemez!

Söylenecek sözü baştan söyleyince arkasına nasıl cümleler kuracağımı düşünürüm. Fakat fotoğraf konusunda söyleyecek çok sözüm olduğuna da inanırım, çünkü 1984 yılından beri fotoğraf ile içli dışlıyımdır, zaman zaman uzak kalmış olsam da hep yanı başımda fotoğraf olmuştur, objektiften dışarıya bakmışımdır. İlk fotoğraf çektiğim dönemde fotoğraf makinem yoktu, ödünç alırdım makineyi ve çekerdim. O günlerden beri objeye hep bilinç ile yaklaşmış, çekmek istediğimi çekmişimdir! Makine bana ait olmayınca fazla deneme yapma imkanım yoktu, bir de eskiden (bana göre) malzemeler pahalıydı, her şeyi öyle hoyratça kullanamazdım. Şimdi dijital aletler çıktı da ucuzladı görsel olarak! Çektiğimi hemen ekrandan görüp, istediğimi silerek hafızada yer açabiliyorum! Eskiden olanaklarım azdı ama hep mutluydum, çünkü istediğimi yapmak için kavga eder, başardığımda mutlu olurdum!

Fotoğraf çekilen alanı gösterir. Bir çöplükte çekilen bir çiçek ile o çöplüğü cennet olarak gösterebilirsiniz! Eskilerin deyimi ile ay ışığı altıda çöplük cennet olarak gözükür, yeter ki kokusunu hissetme! Fotoğraf çekilen alandakilerini gösterirken, bütün gerçeklikten uzaklaşabilirsiniz. Bir savaş anında romantik fotoğraflar da çekebilirsin, vahşeti de! Son Irak işgali ile fotoğrafçıların bu özelliği gazeteler aracılığı ile global olarak yansıdı!

Fotoğraf sanatçısı kendi istediğini algıladığı gibi çekerdi, eskiden bir özgürlük vardı. Fakat günümüzün medyanın ve de teknolojinin gelişimi ile fotoğrafçı artık istediğini değil, sipariş edileni çeker konuma gelmiştir. Profesyonel fotoğrafçılar müşterinin isteği yönünde makinesinin objektifini o yöne çekerek, gerçeklerden uzaklaştırmayı ve yeni gerçekler ve algılayışlar yarattığına şahit oluyoruz. Fotoğraflar gerçekleri göstermez her zaman, gerçeklerin sadece bir bölümünü yansıtır.

Soyu tükenmek üzere olan bir çiçeği fotoğrafçı nasıl yansıtır? Yansıttığını nasıl algılarız? Onun soyunu tükendiğini nasıl anlatacaktır fotoğrafında? Toplumsal kavgalarda fotoğrafçının duruşu önemlidir, istediği ve yansıtmak istediğini yansıtır fotoğrafına, elbette profesyonel yaklaşıyorsa, istenileni çekecektir genelde!

Erdal Eren fotoğrafını bilirsiniz. Bir hücre kapısında durur. Mamak cezaevi olduğunu yaşam öyküsünden öğreniriz. Fakat fotoğrafta Erdal Eren özgürce kapını kenarında durur. Bir süre sonra asılacak Erdal Eren yoktur orada. Kapının önüne çıkmış, özgür bir birey vardır. İstediği an kapıyı açar ve fotoğrafçıya poz verir konumdadır. Gerçek öyle midir? Erdal Eren ve diğerlerine ne kadar insanlık dışı işkencelerin yapıldığını şahitler tarafından kamuoyuna anlatılır, öyle isteyen kapının önüne çıkıp poz veremez! İşkence ve zulüm her dakikada vardır ve duvarlara sesler işlemiştir. O fotoğraftan bu sesleri ve acıyı hisseder miyiz?

Fotoğraflar gerçekleri yansıtmaz her zaman, fotoğraf sanatçısının isteği bu konuda belirleyicidir ve sanatçı ne kadar uğraşırsa uğraşsın, o anın gerçekliğinin belli bir akış açısını yansıtacaktır. Bizler o fotoğrafa bakarak o anın (durağan zamanın) gerçeklerini algılamaya çalışırız. Fotoğrafa bakan izleyici ise fotoğraf çeken gibi algılamaz, çünkü fotoğrafı yeniden yaratan izleyicinin de bilinci de önemlidir. Eğer yeteri kadar uyarılmamış isek, anlatılanı yeteri kadar algılayabileceğimizi bilemem ama her izleyici fotoğrafı yeniden yaratarak, yeni gerçekler göreceli olarak oluşturur.

Fotoğraflar yalan söylemez, çünkü görsel olarak yansıtır, fakat yanıltabilir!

Hiç yorum yok: