22 Ekim 2009 Perşembe

Hukukun iflası, paradigmanın zaferi!

Hukukun iflası, paradigmanın zaferi!

Habur Sınır Kapısı bize yeni süreci anlatırken, bir yandan da fısıldamaktadır, “hukuk resmen iflas etmiştir! Çünkü duruma göre uygun hukuk kuralları uygulanmıştır. Siyasi konjonktür neyi söylüyorsa hukuk odur!” Siyasi tercihler bir çıkar üzerine oturur, o çıkar sizin hukuk yapınızı beliriyorsa, orada hukuk iflas etmiştir. Paradigma, bugünlerde zaferini çığlık atarak ilan etmiştir!

Konjonktür; sınır kapısından geçenler için özel mahkemenin kurulması ve oraya uygun kuralların işletilmesi için (söylenene göre) başbakanın bizzat telefon ile müdahil olması durumudur. Burada amaç belirli bir açılımın uygulamasının sağlanmasıdır. Bir tercihtir, bu tercihin, duruma özel yapılması ise paradigma kelimesinin yazının ortasına oturmasını beraberinde getirmektedir. Çünkü çağdaş hukuk, kişiye ve olaylara göre düzenlenemez ve biçimlendirilemez, fakat hukuk kuralları yorumlanabilinir.

Cumhuriyet kuruluş süreci içinde, asker kaçaklarını hizaya sokmak için kurulan İstiklal Mahkemeleri, o dönemin paradigmasının sembolüydü. İşlevi bitince ortadan kaldırılmıştır, fakat uygulamada sadece asker kaçakları üzerine durulmamış, ülke çapında korkunun hakimiyetini de beraberinde getirmiştir. Hükümetin istemlerine karşı gelen ya da eleştiren her muhalif bundan payını almıştır. O dönemde de ayaklanmalar bahane edilerek idam sehpaları kurulmuştur, o idam dosyaları bir daha pek gündeme gelmemiştir. Tarihin unutulan sayfalarında yerlerini almıştır, çünkü bir çok İstiklal Mahkemesi tutanakları bugün dahi ortada yoktur.

Hukuk, siyasi bir tercih doğrultusunda oluşturulur. Fakat bu tercih her zaman tercih edilenin lehine olmaz, çünkü hukuk kurallarını uygulayanlar, kendi yorumlarını katarak halkların özgürlüğüne bir nebzede olsa katkı sunabilirler.

Hukukun alenen siyasallaştığı ve o siyasi irade yönünde karar aldığı dönemler olmuş mudur? Mahkemelerin yürütülmesi ve aldığı kararların tartışıldığı dönemler olmuş mudur? Eğer araştırılırsa tarihimiz içinde bulunur ama gözün gördüğü, kulağın duyduğu, kameraların kayıt ettiği bir sonuç ile bu kadar çıplak olarak ‘Sınır Kapısı’nda karşılaşmamıştık! Duruma uygun kurulan geçici mahkeme, bir davayı gördükten ve karara vardıktan sonra hemen helikopter ile esas görev yerine dönmesi ilk defa ekran önünde karşılaşılan durumdur. Bu olağan üstü dönemlerde dahi zor karşılaşılan durumdur. O dönemleri de yakın tarihimiz içinde yaşadık ama o dönemde özel yetkiler ile donatılmış mahkemeler, yine belirli bir şehirde ve belirli bir fiziki mekan içinde kararlarını uygulamıştır. O mahkemeler, işkenceleri görmemiş ve o işkence dolu ifadelere rağmen kararlar verebilmiştir, siyasi iradenin istekleri yönünde. Tarih, karar sayfaları lanetleyerek kendi hanesine yazmıştır ama bugün dahi o lanetli sayfalarda rol alanlar ifadelerini vermemiştir. Bir gün mutlaka hesabı sorulacaktır, çünkü hesapsız hiçbir karar sonlanmamıştır.

Özel yasalar ve özel yetkiler ile kurulan mahkemeleri tarihimiz içinde yaşadık. Onların almış olduğu kararlar daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine bozulan davalar olarak karşımıza çıkmış ve binlerce Euro tazminat ödemek zorunda kalınmıştır. Bu göstermektedir ki, lanetli kararlar bir yerde çağdaş hukuk kuralları içinde düzeltilmektedir, fakat yaşanan o kadar şeyin hesabı hala ortada durmaktadır. Ellerinden alınan yaşamlar, parçalanan aileler, yok olan hayallerin hesapları hala ortada durmaktadır. Davanın dönmesi ve yeniden yargılanması o yaşananları yok etmemiştir. …

Özel mahkemeler, özel durumlar için oluşturulur ama orada uygulanan hukuk yürürlükte olan hukuktur, eğer hukuk devletinde yaşıyorsak. Sırf o dava için hukuk üretilemez. Hukuk kuralları, hakimlerin inisiyatifinde yorumlanabilinir. O inisiyatif yüzünden hukuk kuralları içinde çelişkili bir çok karar ile karşılaşmaktayız.

Eğer özel bir durum için yasa çıkarılıyorsa, bu yasa geneli de kapsayacak boyutta olmalıdır, birine varda ötekine olmaz durumu yoktur. Eğer bir af çıkmış ise, mahkumlar arasında ayrım yapılamadığını geçmişteki afların sonuçlarına bakarak söyleyebiliriz. Kanun yapıcı birisi için düşündüğü affı, hiç düşünmediğinin yararlandığını gördüğünde kendi kendine mırıldanma dışında bir şey yapamamıştır. Eğer bir af söz konuysa, bu af veya yorum tüm hükümlüler için yapılmalıdır. Birkaç kişinin özel durumu için kural değiştirilemez, değiştirilir ise orada çağdaş hukuktan bahsedemeyiz, geçmişin kralların, padişahların keyfi uygulamalarını çağrıştıran hukuktan söz edebiliriz.

Çağdaş, demokratik ve hukuk devleti anlayışını yaşamın tüm katmanlarına yayılmasını istiyor ve paradigmanın zaferini ilan etmesini istemiyorsak, o durumda içinde dinamik, değişimi ve çağı yakalayan yorumlar ile hukukumuz yeniden yorumlanmalı ve ayrım gözetilmeden herkese uygulanmalıdır. Özel hukukun olduğu yerde eşitlik, adalet ve demokrasi olmaz.

Hiç yorum yok: