6 Mart 2010 Cumartesi

Kişiliksiz kimlikler…

Kişiliksiz kimlikler…

Kişiliksiz kimlikler aramızda dolanıyor. Her kimlik taşıyan insan olmadığını yaşayarak öğreniyorum.

Kişiliksiz kimliklerine etiket takarak dolanıyorlar.

Hangi meslekten olursa olsun, hangi konumda olursa olsun, hangi okulu bitirirse bitirsin çevrenizde bir çok kişiliksiz kimlikli vatandaş görürsünüz. Vatandaş kavramı, o ülkenin yetkili makamları tarafından oluşturulmuş kimlik ile vatandaşlık hakkı alınır. Vatandaşlık doğuştan olduğu gibi sonradan da olmaktadır. Vatandaş, bulunduğu ülkenin resmi dilini konuşmak zorunda değildir, fakat bir çok ülkede yasalar ile bu zorunluluk yapılmıştır. Erkekler askere gidince o ülkenin dilini öğrenir, eğer o ülkenin dilini bilmiyor ise. Kadınlar ise, çocukları hapse düştüğünde, görüşe gittiğinde gözleri ve vücut dili yanında kendi ana dili ile de seslenmek ister, fakat başlarında bekleyen askerlerin dipçikleri ve görüş bittiğinde, canı dayak yemesin diye, zorunlu dil öğrenen analar olur. Kimlik taşırlar, fakat o kimlik dışında başka kimlikleri de barındırır bazıları.

Kimlik taşımak adam olmak anlamına gelmez, adam olmak için bir birikim gereklidir. Adam olmak, her insana nasip olmaz, bazıları birilerin arkasına kuyruk olur, bazıları başlarında hep çoban arar. Bazıları ise, sırf etiket elde etmek için diploma alır, bazıları ise, olmayan bir mesleğin ödüllerini alır.

Kişiliksiz kimlikler, iki kişinin arasındaki konuşmayı başkasına değiştirerek anlatır. İşte bu kişiliksizler, kimlik taşıdıkları için insan olarak görülür ama insan değildirler.

Kişiliksiz kimlikler içinde profesörler, doktorlar, uzmanlar olanlar var, devletin en kritik noktalarında görüş bildiren, görev yapanlarda var. Onlar, o kimliği almak için başkalarının emeklerini, tercüme ile birebir alıp, altına imzalarını kullanmaktan çekinmezler. (bazıları asistanların çalışmasını doktora yapar!)

Kişiliksiz kimlikler, sabah kalkar, yüzünü bazen yıkar, bazen saçlarını tarar, ama dış görünüşe bakarsanız; sürekli bakım içindedirler. Parfüm kullanırlar, başkalarını etkilemek için her türlü yolu mubah sayarlar. Onlar farkında olunmak için her türlü özveriyi gösterirler, pohpohlanmaktan hoşlanırlar. Hoşlandıkları insanlara, onların hoşlanacağı cümleler kurmak ve onların beğendiği lafları taşımaktan çekinmezler. Onlar yeter ki bir aferin desinler, aferin alamadıklarını ise, elde ettikleri etiket ile ezmeye çalışırlar. Onlar eğer bir kariyer elde etmişler ise, o kariyeri korumak ve daha üst kariyere sıçramak için, her türlü özveriyi göstermekten geri durmazlar. Onlar hep kendilerinden konuşulmasını önemserler, olumlu ya da olumsuz olması önemli değildir, konuşulmak ve ilgi odağı olmak için iki kişinin arasındaki cümleleri kendi yorumlarını katarak, ekler yaparak başkasına söz taşımayı doğal görürler. Yeter ki gündeme gelsinler, yeter ki adam yerine konulsunlar!

Kişiliksiz kimlikler, her meslek grubunda olur. Kişiliksiz kimlik olunabilmesi için onların bulunduğu ortamda sınıflar ve çelişkilerin olması yeterlidir. Çünkü kişiliksiz kimlikler kendilerinden güçlü olana taparlar, eğer taptıkları güç güçsüzlüleşmiş ise, o zaman en büyük düşmanları olurlar. Kişiliksiz oldukları için, her dönemin adamı olmayı önemserler. Güce göre yön değiştirirler. Bukalemun canlısından bile hızlı renk değiştirirler, ama ne kadar renk değiştirirlerse değiştirsinler, kişiliksiz kimlikleri hep ortada olur.

12 Eylül darbesinden sonra kişiliksiz kimliklerde büyük artış oldu. 12 Eylül ürünü olan eğitimden geçenlerin büyük bir bölümü bu kişiliksiz kimliği taşımaları tesadüfi değildir. Darbe yapanlar, kişiliksiz kimlik yaratmak için her türlü ortamı hazırlamıştır ve bugün yaşananlara bakarak başarıya ulaştıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Askerin darbesinden korkanlar, askeri darbe gelsin diye methiyeler düzenler, gruplar arası çatışmayı körükleyenler, bugün darbe yapma hazırlığı içinde olduğuna inandıkları kişilere karşı, iktidarın demediklerini bile demiş gibi yaparak, elinde gücü olanlara gaz verenler konuma dönmüş olması tesadüfi değildir. Kişiliksiz kimlikler bugün ekranlar aracılığı ile evimize, gazete sayfaları aracılığı ile beynimize işlemeye çalışıyorlar, onlar gibi düşünmeyenlere sıfatlar yüklemden de geri duramazlar.

Kişiliksiz kimlikler, bugün en çok konuşan ve iki kişinin arasındaki konuşmayı duymadan, yakıştırarak uydurdukları cümleler taşıyanlardır. Her meslekten olabilirler bunlar. Mesleği olmayanlardan olabilir. Meslek olmayan meslekten olduğunu iddia bile edebilirler ve her daim bu kişiliksiz kimlikler birilerinin kuyruğu olmak için can atarlar fakat yapıştığı kuyruğu beğenmeyip başka kuyruğu da aynı zamanda aramak ile meşguldürler.

İnsanların kuyruğu olmaz ama bu kişiliksiz kimlikler her güçlü olarak gördüğünün kuyruğu olduğunu sanır. O yüzden onların dilinden yazdım yukarıdaki cümleleri. Ne yaparsınız, kişiliksiz kimlikler aramızda dolanmaya devam eder, onları tanımak ve onları kendi yalnızlıkları içinde yaşamaya mahkum etmek en doğru karar olur. Laf taşıyanların gözlerinde mor işareti taşımalarını savunurum, eğer bir gün önüme çıkarsa bu kişiliksiz kimliklerden biri, gözlerinin üzerine mor işareti yapıştırmaktan mutluluk duyacağım, çünkü başkaları da bu kişiliksizleri tanısın diyerek!

Kişiliksiz kimlikleri aramızdan uzaklaştıralım, onları yalnızlıklara mahkum edelim, çünkü onlar yalnız kalmaktan korkarlar ve en büyük korkularını yaşamalarına olanak verelim.

Hiç yorum yok: