17 Ağustos 2010 Salı

Öldürme yetkisi elinde olmasına rağmen…

Öldürme yetkisi elinde olmasına rağmen…

Musa, peygamber olmadan adam öldürdü. O yüzden uzun süre çölde yaşadı. Tanrı bu katili kendi temsilcisi olarak seçti ve ona seslendi.

Tanrı, neden Musa’yı seçti?

Musa, seçilmiş halkımı özgür bırak dedi firavuna. O sırada halkı, firavunun şehrini inşaatında çalışıyordu. Köle miydiler, yoksa işçi miydiler, hatta asker miydiler o konuda net bilgi yok. Ama bu en alttaki insanlar, Musa’nın İsrail oğullarıydı. Firavun buna güler, ciddiye almaz. Musa artık seçtiği yol kanla yazılır. Her adımı kan ile izlenir hale gelir.

Tanrı, kan ile sesine biçim verir. Mısır’ın üzerine alevler fırlatır. Kıtlık verir. Ama firavun iktidarını korur. İsrail oğulları çıkış yapmak için çöle çıkar ama önüne gelen yerleri de yağmalamayı unutmazlar, çünkü yol için yiyeceğe ve silaha ihtiyaçları vardır. Savaşın tüm hileleri bu çıkışta kullanılır.

Musa çölde yaşadığı sürece kaçacağı yolu çok iyi öğrenmiştir ve zamanı iyi kontrol eden çölde başarılı olacağını bilir. Zamanı iyi kullanarak Sina Yarımadasına geçer. Kızıldeniz’den geçerken, deniz ikiye ayrılır! Ama gerçek farklıdır, günün belirli saatlerde denizde sular çekiliyor ve yürüyerek geçilecek konumdadır. Gelgit ile denizde su çekiliyordu. Orada yaşayan bilirdi, Musa’da adam öldürdükten sonra kaçak olduğu dönemlerde orada yaşamıştı!

Musa, kendisini izleyen firavunun askerlerinden, halkını bu gelgitlerdeki zamanın doğru kullanımı ile kurtarmıştı. Fakat yeni toprakların sahipleri ile savaşmak zorundaydı ve çok kanlı savaşları yönetmek ile uğraştı.

Canaan topraklarını (bugünkü Filistin, İsrail topraklarıdır) vaat edilmiş toprak olduğunu söylüyordu. Musa vaat edilen topraklarda bir şehir devletin varlığından haberi vardı. Bu devlet çok güçlü bir şehir devlettir ve o bölgenin gözde devletidir. Çok iyi korunan ve beslenen bir şehir devlettir. Bunu bilen Musa, asker ve mühimmatını toplamak için zamana ihtiyacı vardı. Ve bu zamanı en iyi şekilde kullandı.

Musa, nihai savaş için korkunç katı bir savaş örgütü kurmuştu. Acımasız savaş örgütü, önüne geleni yağmalıyor, gereğinde bütün şehir devletlerinde yaşayanları kadın erkek, çocuk farkı gözetmeden öldürüyordu. O kadar acımasızdı ki, ölüm makinesine dönüşmüşlerdi.

Musa, çıktığı dağdan inerken on emir tabletlerini elinde taşıyordu. halkının yanına indiğinde gördüğüne şok olmuştu, çünkü halkı eski inandıkları tanrılarının sembollerine dua eder görmüştü. Gördükleri karşısında şaşkına düşer ve tabletleri yok eder ve o şekilde dua edenleri ibadet edenleri kadın, çoluk çocuk demeden öldürtür. Bu arada tanrının en önemli sesini bizzat Musa yok etmiştir. On emir tabletleri toprağa karışmıştır. (bu arada ölen sayısı binlerin üzerinde olduğu söylenir)

Musa hedefine ulaşmak için her yolu katı bir şekilde uyguluyordu. Tanrı yönü belirtmişti, Musa o yöne ulaşmak için kanlı bir şekilde adım adım yerine getiriyordu.

Vaat edilen topraklara geldiğinde, orayı gören dağa çıkmasını buyurdu tanrı. Ama dedi tanrı, oraya çıkıp inmeyeceksin. Yani kutsal topraklara Musa adım atamdan o toprakları gördüğü noktada öldü. Burası tartışma haindedir ama kutsal kitaba göre tanrı buyurdu ve bir basit neden yüzünden öldürdüğünü belirtir. Musa güya inancını kaybettiği için öldürülmüştür, bizzat tanrı tarafından. Başka söylence ise; kendi halkı tarafından öldürüldü.

Musa seçilmiş kabileyi vaat edilen topraklara kadar getirmişti ama toprağa adım atamdan ölmüştür. Tanrı ondan sonra kimse ile konuşmamıştır, ta ki oğlu yeryüzüne merhaba diyene kadar. Bütün hikayeyi de oğlunun dilinden, İbranice yazan kitaptan öğreniyoruz.

Şimdi soru şu: tanrı neden kan ile kendi isteğini uygulatmak istedi? Neden bir şehri, bir halka vaat etti? Musa Mısır’dan neden bu kadar acı ve kanlı yolu katlederek, bu topraklara geldi ve neden alamadan öldü? Tanrı istediği canı istediği an alabilir, peki kendi adına neden bunca insanı öldürtmüştür?

Tarih bilinmezleri içinde taşır…

Hiç yorum yok: