4 Eylül 2010 Cumartesi

Diyarbakır cezaevi yıkılmasın!

Diyarbakır cezaevi yıkılmasın!

Diyarbakır cezaevi yıkılmasın, müze olsun, çünkü orada yaşananlar gelecek kuşaklara da aktarılması gereklidir. İnsanlık dışı uygulamalar, tanrının girmediği ve sadece Türkçe konuşulan hücreler; sakladıklarını açığa çıkaracak şekilde sergilenmelidir. Orada o bok çukurunu bütün insanlığa göstermek gerek. Orada; kendisini yakanlar, ipe asanları anmak ve anlamak için; müze yapmalıdır. Müze yapmalıdır ki, bir daha yaşanmasın. İnsanlık bu işkencelerden, barbarlık uygulamalarından ders alsın ve bir daha faşizme hayır diyebilmelidir.

Cezaevini yıkmak isteyenler faşizmden ve uygulamalarından memnundur ve orayı unutturarak kendi baskılarını doğalmış gibi göstermek istemektedirler. Oranın yıkılması demek, bir daha buna benzer görüntülerin yaşanmasına evet demek anlamına gelmektedir.

Orası unutturulmamladır, çünkü orası faşizmin gerçek yüzüdür.

Türkçe bilmeyen anaların oğulları ile gözleri ile anlaştığı yerdir Diyarbakır cezaevi.

12 Eylül bizim tarihimiz içinde en önemli kırılmadır ve bu kırılma yaşamın her alanında olmuştur. 12 Eylül sadece cezaevi değildir, 12 Eylül anmalarını sadece cezaevi ile sınırlayanlar ve oradan bakanlar 12 Eylül’ü anlayamamış ve cezaevinin dört duvarı içinde kalmış mağdurudurlar. 12 Eylül bütün ülkenin dört duvar içine sokulup, her türlü eziyetin, işkencenin, korkunun hakim olduğu bir zaman dilimdir ve o zaman dilimi hala devam etmektedir, çünkü korkuyu besleyen uygulamalar bugün dahi kurumları ile birlikte varlığını korumaktadır.

12 Eylül’den beslenenler, kendi parmak izlerini silmek için yıkmak istemektedirler. Parmak izini ortadan kaldırmak istemektedirler. O yüzden cezaevi yıkımlarına karşı olmak demek, 12 Eylül faşizmine karşı olmak demektir.

Cezaevleri yıkılmasın müze olsun.

12 Eylül izleri yaşamımızdan silinmesine izin vermeyelim, çünkü o acılar bir çok dostumuzun hayatına, bir çok dostumuzun içinde kalıcı ize dönüşmüştür. Bu izleri silmek demek, suçluların izlerini ortadan kaldırmak demektir. Öncelikle bu suçlulardan hesap sorulmalıdır, bu hesap tarih önünde olacaktır. 12 Eylül ile hesaplaşmak demek, gelecek kuşaklara doğru bilgi aktarımı ile mümkündür. İşkencecilerin arşivi ile 12 Eylül anlaşılmaz, biz ancak kendi acılarımızı, yaşadıklarımızı doğru bir şekilde ifade edebilirsek o zaman gerçek anlamda tarih önünde 12 Eylül ile hesaplaşabiliriz.

Metris, Mamak ve diğer cezaevleri, 12 Eylül cezaevleri müze olmalıdır. Orada yaşananlar unutturulmamalıdır ve gelecek kuşaklara doğru bir şekilde aktarılmalıdır.

Hiç yorum yok: