12 Aralık 2010 Pazar

Zorlu, Dr. Faust olursa…

Zorlu, Dr. Faust olursa…
Goethe’nin Faust’u tek kişilik ve 80 dakika bir oyuna dönüşmüş. Köln’lü tiyatro sanatçısı Haydar Zorlu sahneye koyduğu ve yönettiği oyun, sanatçının ilk tiyatroya adım atarken aklında bir gün bu oyunu sahneye koymak varmış.
Goethe en önemli çalışmasından sahneye uyarlanan oyun, Tiyatro Ti sahnesinde izleme olanağına eriştim.
Bölümler halinde Faust izleyiciye sunulur. Her bölümde bir anlam gizlidir ve izleyiciye o anlamlar ve ifadeler sahnedeki sanatçı tarafından fısıldanır, mimikleri ve sesi ile bir trajedi canlanır. Sanatçı birden çok karakteri canlandırır, başrolde tek bir oyuncu olmasına rağmen, oyun içinde şeytan, tanrı, Dr Faust, sevgilisi, sevgilisinin kardeşi, şair dostu… oyun içinde oyun vardı. Metafizik düşüncesinin büyük düşünürü, okuyucusuna, izleyicisine bir şeyler sorar ve kafalarında soru oluşturmasına sağlar. Yazıldığı dönemin romantizmi vardır, konuşmalar ve anlamlar kelimelerin içinde saklıdır, o saklı olan ilk andaki algılayışın dışında başka anlamları barındırır. Anlamlar üzerine düşünüldüğünde derinliğini ele verir.
Goethe uzun soluklu olarak yazdığı eseri Faust içinde dönemin izlerini bulurken, Almanca dilinin zenginleşmesini de sağlamıştır. Bugün kullanılan Almancanın zenginliğini ve felsefi dil olarak oturmasını sağlayan en önemli yazarlarındandır. İngilizcenin nasıl bir Shakespeare’si varsa, Almancanın dil üstadı Goethe’dir ve zamanın dogma düşüncesine karşı savaş açmaktan da çekinmez. Katolik inancının o katı kurallarının geçerli olduğu dönem içinde, sorular sorar ve sorularına yanıt arar.
Oyun içinde tanrı seslenir, şeytan ile mücadele eder. Şeytan Dr. Faust ile anlaşır ve girmiş olduğu savaşı trajik bir son ile kaybeder. Dr. Faust birkaç mesleği olan bir öğretmendir, Almanya’da öğretmen olana profesör derler, o da ders verdiği için profesördür, çocuklara ders verir ve bir gün öğrettiklerinin aslında kendi kafasında sorun olan ve çözülmemiş sorular olduğunun farkına varır ve öğretmenlikten ve diğer yaptıklarından uzaklaşır. O uzaklaşma kendisini metafizik güçlere yakınlaşmasını sağlar, gökyüzüne bakar, yaşamı anlamaya çalışır, fallara inanır, yaşamı bir şeylerin anlamlandırmasını düşünür, yaşamı var eden tanrıdır, bundan şüphesi yoktur, şeytan’da tanrı ile mücadele eden bir metafordur.
Şeytan ile bu yaşam dönencesi içinde karşılaşır, köpek kıyafeti içinde gelir, çalışma masasının altında, üstünde yaşama bakışı açıkça duruyordur, şeytan bu durumu kendi lehine döndürür, anlaşmaya gider. Kan ile imzalanan anlaşma Dr. Faust’un yaşamını değiştirir. Hiç yaşamadığı aşkı, tutkuyu yaşayacaktır. Zenginliği, fakirliği ve zamanın kendisi için donduğunu ama öğrendiğinde trajik bir yaşamı tutku ile yaşadığını fark eder ve öğrenir.
Bir çocuğu olmuştur, yaşadığı tutkulu aşk günleri içinde, aşkının erkek kardeşini öldürmüş, annesini sevgilisinin (Gretchen) yanlış dozda uyku ilacı vermesi ile öldüğüne sahne üzerinde şahitlik ederiz. Tutku, onun yaşamını nasıl bir trajediye dönderdiğini, olaylar bittiğinde öğreniriz. Yaşarken fark etmediklerimiz, bittikten sonra nasıl sert bir şekilde tokat gibi yüzümüze vurulduğunu oyun sonunda hissederiz.
Oyun kısaca böyledir, sahnede tek dil hakimdir, fakat oyun iki dil ile sahne aldığını tanıtım broşüründen öğreniriz. İki dil ile oyun oynanır değişik zamanlar içinde. Bazı günler Türkçe, bazı günler Almanca.
Sahneye çıkan oyuncu, oyunu can sıkıcı olmaktan çıkarır ve 80 dakika bir anda bittiğini görürsünüz. Uzun soluklu bir metni, sahnede canlandırmak kolay bir iş olmaması gerek, çünkü birden fazla rol iç içedir ve zaman zaman noktasız geçişler yapar. Kimdi şimdi diye kafanızda soru sorarken, bir bakmışsınız başka bir rolü canlandırıyor. Kadın, erkek, tanrı, şeytan, Dr Faust. Bütün karakterler başroldedir, başrolü yine de Dr. Faust elinden bırakmaz! Uzun yıllar Almanya’da yaşayan ve Almanca oyunlar oynayan Haydar Zorlu, zor olanı seçmiş, iki ülkenin sahnesini kendisine yurt edinmiş. Uzun bir yolculukta iki ülke arasında gidip gelmektedir.

Hiç yorum yok: