4 Ocak 2011 Salı

Kullanayım diyenler kullanıldılar…

Kullanayım diyenler kullanıldılar…

Kullanmak fiili ne anlatır sizlere bilemeyeceğim ama yakın tarihimiz içinde bu kelime sık kullanıldı. Evet, yakın tarihimiz içinde düşman gördüğünü etkisiz hale getirmek için; panzehir olarak gördüğü kesimi kullanarak en verimli sonucu elde etmeye çalışılmıştır.
Sol ve solun türevi düşünce bu topraklarda kök salmaması için her türlü araç kullanılmıştır, gereği görüldüğünde ise; solu dahi kendilerinin getireceğini söylemişlerdir.
Devlet mekanizmasını elinde tutan ve kendisini devletin yerine koyan kesim; amaçları doğrultusunda değişik kesimler içinde ilişkiye geçmiştir. Amacı doğrultusunda o ilişki içinde olduğu kesimin büyümesine ve gelişmesine olanak tanınmıştır, hatta devlet yok edeceğin kesimin panzehirini yaratmıştır. (devlet, el atında örgüt kurdurmuş ve yönlendirmiştir)
Solun panzehiri olarak din ve dini görüşteki insanlar görülmüştür. Bu görüş, 12 Eylül askeri darbesi sonucunda, toplumun kaynaştırma aracı olarak din olduğu tezinin kabul edilmesi ile daha da yaygınlaşmıştır. 12 Eylül faşist darbesini yapanlar, ellerinde kutsal kitaplar ile meydanlara çıkmış ve sol düşüncede olanlara karşı cihat çağrıları yapmışlardır. Dağda gezen birkaç eşkıyanın şehirde yaşam bulmaması için dini açıkça kullanmaktan geri durmamışlardır. Dini liderlere o güne kadar gösterilmeyen ayrıcalık tanınmıştır. Din dersleri zorunlu kılınarak ve imam hatip liselerin yaygınlaştırılması ile birlikte dini örgütlenme ve yapılanma mahallede yaşam baskısı kurmaya kadar işi rahatlıkla ileriye götürmüşlerdir. Polis teşkilatının en önemli elemanları bile, cemaat ilişkisi içinde olduğu açık olan okullarda çocuklarını okutmakta mahsur görmemişlerdir. Polis, olaylarda muhbir olarak kendi elemanlarını yetiştiremediği anlar içinde, muhabir olarak bulunan kişilerin kameralarını istihbarat aracı olarak kullanmaktan da geri durmamıştır. Muhabir; muhbir olmayı doğal bir görev olarak kabul etmiş, her şey vatanın dirliği, birliği için her türden bilginin paylaşılabileceğini, patronları aracılığı ile beynine işlemiştir. Muhbirlik yapan muhabir, gelişmekte olan cemaat ilişkisi içinde, vicdanı rahat şekilde görevini laiki ile yerine getirmiştir. Muhbir muhabirlerin genelde dini temelde örgütlenmiş medya içinden çıkması tesadüfi değildir.
Devlet, kendisini güvence altına almak için oluşturmuş olduğu panzehir örgütlenmeler içinde yer alması ilk başta şaşırtıcı gibi gelmeyebilir, çünkü o kadar alıştık ki bu duruma, artık bizim için doğal bir işmiş gibi gelebilmektedir, fakat devlet kavramının gerçek anlamda araştırıldığında işin vahameti gün yüzüne hemen çıkmaktadır. Devlet kendi eli ile cinayet işleyen mekanizmalar kurmaktadır ve bir kesim için ayrıcalık tanımaktadır. Ayrımcılık, toplum içinde dengeleri ortadan kaldırmaktadır. Devlet, 12 Eylül’den bu yana açıkça bir kesim yönünde tavizler ve ayrıcalıklar sağlamıştır. Bu ayrıcalıklar; yasaların yorumlaması gözler önünde olmuştur. Eylem yapan gençlerin duruşlarına göre polis; cop ya da çiçek kullanabilmektedir. Baskın yaptığı kesime göre ayakkabısını dışarıda ya da çamurlu ayakkabıları ile içeriye girebilmektedir. Ayrımcılık camekanda bile saklanmadan yapılmaktadır, bırakın camekan arkasında neler yaşandığını.
Kullanmak için yola çıkanlar, ilişki içinde oldukları kesimin ideolojisini ve hedeflerini o kadar içselleştirebilmektedirler ki, bir bakmışsınız o kullanmak için yola çıktığı kesimin bir cemaat üyesi oluvermişlerdir. Cemaat üyesi kişilerin devletin en üst makamında olması kadar doğal bir şey olmaz, çünkü başta kullanmak için içine aldıkları üyelerin birer parçası konumuna dönüşmüşlerdir.
Kullanmak isterken, bir bakmışsınız kullandığınız kesimin üyesi olmuşsunuz. Bu iletişimin ve etkileşimin karşılılık boyutunun küçümsenmesinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Panzehir olarak gördükleri kesim, görevini bitirir bitirmez ortadan kaldırılması gerektiği konusunda başta verilen kararların işlevsiz kalacağını ve kaldığını yaptıkları en son çırpınışlar ile kendisini ortaya koymuştur. Bir sarayda baş başa yapılan görüşme bu son çırpınışın artık faydasız çırpınış olduğunu görmüş olmalılar ki, karşılıklı olarak bir birlerini memnun eden; gözle görülmeyen, kulakla duyulmayan bir gizli anlaşma yürürlüğe girmiştir. Kullanıp, bir kenara atacağı ideoloji kendisini yutmuştur. Kullanmak isteyen bir kenara atılmış, en sadık arkadaşları ise birer cemaat üyesi (açık ya da gizli) oluvermişlerdir!
Kendisini dokunulmaz sanan ve toplumun üstünde görenler; bu yeni düzen içinde yerlerinin, misafir karşılamak dışında başka bir işlevleri olmadığını bir gazete röportajında duyduklarında, yaşadığı travma sonucunda; karşısındaki muhatap almadığını söyleyerek göstermiştir. Artık muhatap alıp almamak kendi elinde değildir, çünkü muhatap alıp almamak özneleri değişmiştir. Kullanan ve kullanılan rolleri değişmiştir, geçmişte muhbirlik yapanlar, bugün yaptıklarının benzerini diğerlerinden beklemektedirler.

Hiç yorum yok: