3 Mart 2012 Cumartesi

BENERCİ KENDİNİ NİÇİN ÖLDÜRDÜ?



BENERCİ KENDİNİ NİÇİN ÖLDÜRDÜ?
Oyundan önce yönetmeninden bahsetmek gerek, çünkü bugün hayatta olmayan tiyatro insanın kendi izdüşümünü sahneye bıraktığı bir oyun. Türkiye’de son olarak sahneye koyduğu oyundur. Uzun bir soluktur onun sahne hayatı. Sahne hayatı aynı zamanda yaşamının kendisidir. Dünyaya bir devrimci duyarlılığı ile bakmakta ve oyunun yazarı Nazım Hikmet ile hayatı kesişmektedir. Nazım Hikmet’in uzun soluklu bir şiirini sahneye uyarlar ve yeniden yorumlar. 1980 yılında Fransa’da Avignon Festivali’nin açılışında sahneler, büyük başarı elde eder. Fransız ve Belçika televizyonları oyunu yayınlar. Yıllar sonra aynı oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu sahnelerinde yeniden hayat verir ve oyunun Fransa turnesi sırasında (7 Haziran 2005) kalbine yenik düşer ve aramızdan ayrılır ama oyunu bugün dahi sahnelerde yaşamaya devam ediyor.
Oyunun dekor ve kostümünü yapan Michel Launay şiir ve olay ile bütünleşen bir tasarıma hayat vermiştir. Hindistan’ın bugün dahi sembolü olan tekerlek sahne içinde şiire hayat vermektedir. Dokuma tezgahının tekerleği şiirin ritmine uygun olarak biçim değiştirir ve izleyiciyi kucaklar.
Oyuncular yönetmenin anısına oyuna hayat verirken sanki o yaşıyormuş gibi ve yönetmenin isteğine göre katkılarını sunarlar. Şiir ve tiyatro iç içe geçmiştir, yaşamın ritmi, kavgası, mücadelesi ve aşkı sahnede başarılı bir şekilde oyuncuların yüksek performansı ile hayat bulur.
“Kavganın içinde olmak mı yoksa kavganın dışında kalmak mı? Hangisi ölümcüldür?”
Nazım Hikmet bu şiirinde Hindistan’da İngiliz emperyalizmine karşı mücadele eden devrimcileri ve Benerci adında bir devrimciyi konu eder. Benerci devrimcidir ve yeraltında örgütlenen bir örgütün üyesidir. İşçi sınıfı ile birlikte İngiliz yönetimine karşı mücadele etmektedir. Bir toplantı sırasında İngiliz küvetleri tarafından yakalanır, arkadaşları tutuklanırken kendisini serbest bırakır İngiliz polisi. Bu durum Benerci’nin hayatını değiştirir, çünkü serbest bırakılması konusunda suçsuz olmasına rağmen arkadaşları onu ihanetçi ve işbirlikçi olarak görür ve uzaklaşırlar. Yalnızdır artık, bir gün evinin penceresinden bir topluluk görür, en samimi arkadaşı bir kürsüden o topluluğa hitap eder, göz göze gelirler ama o bir ihanetçi olarak kabul edildiğinden arkadaşı ona bir taş atar ve yaralar. Nazım Hikmet anlatıcı konumundadır ve zaman zaman ülkesinden yansımalarını dillendirir.
Benerci Kalküta’dadır. Kalküta’da özgürlük havası esmektedir. İşçiler meydandadır, İngiliz emperyalizme karşı mücadele ve kavga kabarmıştır. Somadeva, kafasında ömür boyu taşıyacağı izi taş atarak yapmıştır. Ama artık o yakalanmıştır. Karakolun duvarın dibindedir Benerci, yağmur altındadır, yağmuru içerideki arkadaşlarının sesi bastırmaktadır. Onlar içeridedir Benerci yine dışarıdadır.
Benerci yeniden arkadaşlarına kavuşur, Somadeva hastadır ve onun başının ucundadır. Somadeva bir kitap yazdığını söyler, yirminci asrın tarihidir. Somadeva veremdir ve aranmaktadır. Onun tedavisi önemlidir. Ninesinin yanına bırakır. Somadeva ölür. “Somadeva'nın ölüsü imamsız, rahipsiz ve hahamsız ve kavga şarkıları söyleyen on binlerce kişilik bir cemaatla kaldırıldı.”
Benerci tutuklanmıştır, 15 yıl yatar bir hücrede ve yaşlanır. İçeriden yazar yazılarını ve yoldaşlarına iletir. Ve Benerci bir akşam geç saatlerinde tahliye edilir ve yoldaşları ile bir odadadır. Onlar gittikten sonra yazar ile yalnız kalırlar, yazardan bir silah alır ve onun gitmesinden sonra intihar eder. Benerci ölmüştür, yazar (Nazım Hikmet) onun arkasından marş okur.
“Sen artık
bu kitapta:
noktaları
virgülleri
satırları taşımıyorsun.”
İsmail Cem Özkan
Benerci Kendini Niçin Öldürdü
Yazan: Nazım Hikmet
Yöneten: Mehmet Ulusoy
Dekor-Kostüm Tasarımı: Michel Launay
Müzik: Kudsi Ergüner
Işık Tasarımı: Yakup Çartık
Koreografi: Kürşat Alnıaçık
Yönetmen Yardımcısı: Kürşat Alnıaçık
Oyuncular:
Celal Kadri Kınoğlu
Tansel Öngel
Kürşat Alnıaçık
Hülya Çelik
Yurdaer Okur

Hiç yorum yok: