Geleneksel dövme kültürü
yok olurken…
Bir çok insan üzerinde görürsünüz dövme. Hiç düşündünüz mü
bu dövme kültürü nereden geliyor ve neden insanlar vücutlarına dövme yaptırma
ihtiyacı duyarlar? Bu konuda iki bilim insanı oturmuş ülkemizde geleneksel
dövmenin en çok görüldüğü bölgeyi kendilerine çalışma alanı seçmişler ve orada
bu soruya yanıt aramışlar. Aynı zamanda dövme tarihi konusunda bizlere somut
bilgiler aktarmışlar.
Dövme insanın doğa karşısında savaşında önemli bir misyonu
üzerine almış ve içine mistik bir çok sembolü alarak bugüne kadar yaşamış,
fakat yeni kuşak bu geleneksel dövmeden uzaklaşmaya başlamış hatta yok olmak
üzerinedir.
İnsanlar doğa ile savaşırken, bir çok şeyden de korkmuşlar. Korkularını
yenmek için bir çok şeye sığınma ihtiyacı duymuşlar. Bazı tılsımların doğadan
gelen saldırıya karşı kendilerini koruyacağına inanmışlar. Bir arada olmak,
birlikte yaşamın getirmiş olduğu zorluklar karşısında güçlüden güçsüz her zaman
bir şeyler dilemiş. Dileklerinin yerine gelmesi için bazı sembolleri
kendilerine aracı olarak seçmişler. Dağlara, taşlara, mağaralara, kutsal
saydıkları her yere bu sembolleri çizmişler, adak adamışlar. Yeter ki bu
savaşta galip gelsinler!
İbadet yerlerde ki semboller, zaman içinde, belki onlardan
önce insan kendi vücuduna çizmiş bu sembolleri. Çizilen semboller bazı
kültürler için yazı olmuş. Kayaya, toprağa, deriye işlenmiş. Tarih yazılmış o
semboller ile. İnsan vücudu tıpkı yazılan yerler gibi zemin olmuş bu semboller
için. Dövme kutsal bir konuma bürünmüş, en kutsal yere yazılırken. Dünyanın en
kutsal yeri elbette insan vücududur. O vücuda işlenen her söz, her sembol
anlamı derin ve güçlüdür.
Dövme o kadar önemli olmuş ki, dövme yapanlar sıradan bir
vatandaş olmaktan çıkmış, sağlık dağıtan, şifa dağıtan, her türlü zorluk
karşısında vücuda muska yapan kutsal kişiliklere bürünmüş. Her kişi dövme
yazamaz, işleyemez. O yüzden dövmeciler daha ayrıcalıklı olmuş. Onlar yılın
belli günlerinde gelir, dövme yapar ve giderlermiş. El verilerek, usta çırak
ilişkisi içinde nesilden nesile, kültürden kültüre taşınmış.
Yapılan her dövmenin bir anlamı olmuş. Bir beklentiye cevap
olmuş. Evlenmeye yüzü dönmüş genç kızların artık evlenebilirim diyen dili
olmuş. Kuma gelmesin üzerime diyen yeni bir gelinin dili olmuş. Doğum yapan
annenin, çocuğum yaşasın, kötü ruhlardan uzak olsun diyen duası olmuş. Yılan,
çayan vb hayvanlara karşı savunma aracı olmuş. Şehirleri koruyan mistik güçler
ile aynı sembolleri üzerine almış insan oğlu.
Göçün ayak izi olmuş, kabilelerin, kültürlerin, ailelerin
diğerinden ayıran bir bayrağı olmuş dövme. O kadar ki, hangi kadın, erkek hangi
gruba ait olduğu dövmeye bakılarak anlaşılırmış. Doğanın tüm yansımasını insan
üzerine işlemişler. Gök, yer ve yer altının tüm güçlerini, mitolojide yatan tüm
öykülerin kahramanlarını dövmeler içinde görebilir, onarla bakarak geçmişin
izlerini bulabilirsiniz, elbette bugün bir çok sembolün anlamı kayıp olmuş,
olduğu gibi bugün anlaşılır olmaktan çıkmış. Kalelerin burçlarına yazılan,
camilerin pencere kıyısına işlenen her oymanın bir yansımasını bulabilirsiniz
insan vücudundaki dövme içinde.
Dövme deyip geçmeyin, çünkü dövme işlenirken kullanılan
teknikte her kültüre, coğrafyaya göre değişiktir. Bir sembol için kullanılan
iğne sayısı kültürleri, dövmeciyi bir birinden ayırır temel teknik özellikler
içindedir. Çevrede yaşayan her canlının bir sembolüdür dövme. Bugün bulunan
arkeolojik alanlardaki semboller ile benzerlikler gösterir. Dövmeler o kadar eskidir
ki, insanın ilk yazıyı bulmasından belki daha eskidir. Taşa oymadan belki kendi
vücuduna oydu düşmanını, korkusunu ve o kokuyu yenecek gücü. Her sembolün bir
tılsımı vardır, o tılsım sayesinde unutulan tıp yakın zamana kadar
uygulanmıştır.
Romatizma hastalıklara, eklem yeri ağrılara karşı dövmeler
şifa olsun diye yapılmış, hatta bu dövmelerden sağlık bulanlar olurmuş. Dövme sadece
güzellik anlamını, sadece korkuya karşı tılsımı içermiyor, sağlık ve şifayı da
içinde kapsıyor.
Tarlada çalışan genç kızlar fark edilmek için, ziynet eşyası
tarlada kayıp olmasın diye ayaklarına, yüzlerine dövme yaptırırmış, dövmesi
olmayan kıza dönüp erkekler bakmazmış. Öyle ki, hangi erkeğin hangi kıza
bakacağı dövmelerden anlaşılırmış, kendi kültürüne ait olmayan dövme taşıyan
kıza bakmazmış, çünkü bilirmiş aşkı ve tutkusu karşılıksız kalacak!
İslam geleneği dövmeyi yasaklamış olmasına rağmen, Fatma anamız
yaptırdı diye dövme yaptırır olmuşlar. Gerçi geleneksel inanç ve kültür var
olanı içine alır, yeniden biçimlendirir. Bugün o biçimlendirilen inanç yaşam
kültürü merkezi ve tek tip yaratılan inanç kültürü içinde yok edilmeye
çalışılıyor. O yüzden belki günümüzde dövme yaptırmanın günah olduğunu
düşünenler artmış. Buna rağmen dövmesi olanlar guru ile üzerilerinde yaşatmaya
devam ediyorlar. Şehirlerde yaşamak zorunda olanlara başlarına kötü şey
gelmesin, toplumdan dışlanmasınlar diye dövme pek yaptırılmıyor ama köyde
yaşayanlar arasında tek tük olsa da görünmeye devam ediyor. Yani bu gelenek
hızlı bir şekilde yok oluyor.
Dövme sanatı ve kültürü üzerine yapılmış bilimsel çalışma
kitaplaştırılmış. Bu çalışma Güneydoğu Anadolu Geleneksel Dövme Sanatı - Beden
Yazıtları adı altında Etki Yayınevi tarafından yayınlanmış. Yrd. Doç. Uysal
Yenipınar, Mehmet Sait Tunç tarafından yapılan çalışma ile dövme üzerine geniş
ve derinlemesine bilgi sahibi olabilirsiniz. Bilimsel çalışma yöntemi ve
tekniğine uygun olarak hazırlanmış kitap. Bu çalışma, bu sanat dalına ilgi
duyacaklar içinde temel kaynak olma özelliğini taşıyor.
Kitap okurken, doktora çalışmasını okur gibi oluyorsunuz. Kitap
bu anlamdan bakınca tamam diyorsunuz bilimsel bir çalışma, o güven ile kitapta
yazılanları sorgusuz doğru olarak kabul edebilirsiniz. Elbette, bilimde kuşku
vardır ve o kuşku kitap okuyup bitirilince ne kadar bilimsel olduğu verilere
bakarken sorgulayabilirsiniz.
Her bilimsel çalışmayı okuduğumda kafamda hep sorular ve
kuşkular oluşur, çünkü bilimin adının unutulduğu bir ülkede, bilime ilim denilen
üniversitelerde doğal olarak bu kuşkuyu yaratacak ortam var. Türk gelenekleri
ve göreneklerini temel alarak yazılan her yazı baştan itibaren o kuşkuyu
yaratıyor. Örnekleme yapılan yerlerde Türk geleneğinin en zayıf alanlar olduğu
biliniyor, Türkçe konuşulmasının temel nedeni devlet baskısıdır, halk kendi
arasında Arapça ve Kürtçenin hakimiyeti altında yaşadığını kitap içinde
yapılmış söyleşilerde de rastlıyorsunuz.
Güneydoğu Anadolu bölgesi; çok kültürlü, çok dilli ve çok
dinli bir yaşam bölgesidir. O bölgede yaşayanlar değişik kültürlerden
etkilenmiş, onlardan elde ettikleri deneyimleri bugüne kadar gelenekleri içinde
getirmiştir. O bölgede Arap kültürü yanında, Süryani, Kürt kültürünün yazılı
olmayan hatta yok sayılan öğelerinin varlığına; sözlü tarih çalışmalarında ve
buna benzer çalışmalarda karşılaşılıyor. Elbette araştırmacılar yazılı
kaynaklardan yararlanırken, kendilerinden önce yapılmış çalışmaları temel
kaynak alacak ve onların üzerine düşüncelerini inşaat edeceklerdir. Sözlü tarih
çalışmaları yanında yazılı kaynaklarda ne yazık ki, Kürt, Süryani kaynakları
yetersizdir. O yüzden araştırmacılar yazılı olarak var olan kaynakları
kullanmak zorundadır. Bu çalışma boyunca bu özellikler ile karşılaşıyoruz.
Kitap kısaca önemli bir çalışma ve unutulmaya yüz tutmuş bir
kültür zenginliğini bizlere tanıtan ve içinde mesajı olan bir çalışmadır.
UNESCO kültür mirası içinde korunmaya alınması gerektiği vurgulanmış yazarlar
tarafından. Umarım duyarlar ve kayıt altına alınır.
Bir gün Kürt, Süryani, Arap yazılı verilerinde olduğu bir
çalışma olur. Sadece Türk geleneği ve bakış açısı ile yazılan her yazı ve
çalışma bir yönü ile eksiktir. Tarih ne Türkler ile başladı ne de başka bir
kültür ile. O yüzden bilimsel çalışmalar yapılırken olabildiğince değişik
kültürlerin kaynaklarına ulaşmak ve karşılaştırmalı olarak bilgilerin verildiği
bir çalışma olsun. Umarım bir gün ülkemiz üniversiteleri buna benzer çalışmalara
imza atar, çünkü bugüne kadar siyasi korkular ve sınırlamalar bizi bu özgür
araştırma yapmaktan uzak tutmuştur.
İsmail Cem Özkan
Güneydoğu Anadolu Geleneksel Dövme Sanatı
Beden Yazıtları
Yrd. Doç. Uysal Yenipınar, Mehmet Sait Tunç
Etki Yayınevi, İzmir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder