Mustafa Suphi’nin partisi
TKP tarihine iki ayrı noktadan bakarak yazılmış bir kitap
okumak ister misiniz? O halde size tam istediğiniz bir kitap önereceğim. Mehmet
İnanç Turan, Etki Yayınevinden çıkan (Bilinmeyen Yönleriyle Mustafa Suphi’nin
Partisi) kitabında TKP Kemalizm ilişkisi ve Kürt sorunu karşısında tavrı.
Turan, bu iki odak noktasından TKP tarihine kuruluşundan bitişine kadar olan
sürecine bakıyor ve kendisi de eski TKP üyesi olduğundan, yaşanan dönemde
duygularından notları bizim ile samimi bir şekilde paylaşıyor.
Kitap kronolojik bir sıra ile TKP tarihinde kırılma
noktalarına bakıyor ve eleştirel bir göz ile o güne bugünden bakıyor.
Mustafa Suphi’nin kişisel tarihinden komünist olma sürecine
ve oradan Moskova’da çıkarılan dergi ve Bakü’de TKP’nin kuruluşuna giden yolu
kısaca birinci bölümde değinmektedir. Mustafa Suphi ve dolayısı ile Komitern ve
Sovyet bakış açısı ile Kemalizm ve Anadolu’da yaşanan savaşın yorumlarına
ulaşıyorsunuz. TKP kuruluşundan itibaren Kemalist oluşumu anti emperyalist olarak
görüyor ve onun bu karakteristik özelliğinin anti kapitalist olduğu sonucu
çıkarması TKP tarihi boyunca damga vuracak düşünce biçimini oluşturduğuna
şahitlik ediyoruz. Her ne kadar Mustafa Suphi ve arkadaşları Karadeniz’de
boğdurulmuş olsalar da bu bakış açsının değişmediği ve her türlü zulüm
karşısında dahi Kemalist yeni cumhuriyet ilişkileri Kemalizm’in desteklenmesi
ile sonuçlandığına kitap boyunca şahitlik etmekteyiz.
TKP yeni cumhuriyet karşısında ayaklanan Kürtleri gerici,
dinci, İngiliz işbirlikçisi olarak görmekte ve Kemalist rejimin yapmış olduğu
her türlü baskıyı hoşgörü ile görmekle yetinmiyor, bilakis destelerlini her
fırsatta sunmaktadır. Bir anlamda Kemalist rejimin yedek gücü gibi davranıyor
olmuş olsalar da her fırsatta yeni cumhuriyet TKP üzerinde her türlü terör
havasını estirmekte ve üyelerini, sempatizanlarına her türlü zulmü
uygulamaktadır.
TKP resmi tarihi dışında kitapta daha ilgi çeken bölüm ise
Turan’ın kişisel duygularını yansıttığı bölüm ve partiden ayrılma karar verdiği
süreçte yaşadıklarıdır.
Aslında yaşadığı duyguyu bir çok devrimci, kendi örgütü ve
kendisi hakkında da yaşamıştır, gerçekleri görme süreci değişim dönemlerde
yaşanan çelişkilerin insanın yüzüne vurması ile ortaya çıkmaktadır.
Örgüte yeni giren biri; örgüte, yoldaşlarına kendisinden
daha fazla güvenir. Kendisi yanılır ama parti / örgüt asla! Yönetim her hangi
bir konuda yanlış düşünemez, üyeleri yanlış yaptığında hemen düzeltir. Örgütlü biri örgütün karalarına göre yaşar,
kendisine ait yaşantısı olmaz. Kendi yaşantısını örgütün ihtiyaçlarına göre
düzenler. Kendi hayatını örgütün elerline bırakmıştır. Kısaca örgütün
idealizasyonu içinde yaşar.
Yukarıda aldığım cümle genele göre yeniden yazdım, Turan
elbette örgüt yerine TKP’yi kullanıyor ama geçmişte yaşanan bir gerçeklikti,
sözlerin söylemediği ve bildiği bir gerçeklikti.
Yeni üye gözünde büyüttüğü örgüte eleştirel bakamaz, her
şeyin üstünde olan örgüt tartışılamaz, kararları hakkında farklı düşünceler
ileri sürülemez! O yüzden sempatizanlar ve yeni üyeler örgüt kararları doğru
olduğu konusunda kuşkuya düşmezler. Tam bir inanç ve itaat vardır. Zaman içinde yaşanan olaylar bu bakış
açısının üzerindeki cilayı ortadan kaldırır ve üye eleştirel bir bakış içinde
sorgulamaya başlar.
TKP, Türk solu içinde bir model özelliğini korumuştur, ondan
ayrılanlar tarafından bugünkü Türkiye sol yapısı belirlenmiştir. O yüzden TKP
tarihine bakış bir anlamda Türk solunun bugünkü çıkmaz sokağının temeline
bakmak gibidir.
TKP tarihi içinde o kadar çok ileri geri gidişleri olmuş ki,
Kemalizm ve Anadolu devrimine bakış Sovyet idaresinin çıkarları yönünde biçim
değiştirmiştir. İdarecileri çıkarları gereği bu değişime direnç göstermeden ve
sorgulamadan evet demiş ve politikalarını o yönde değiştirmişlerdir.
TKP tarihi içinde Nazım Hikmet ve arkadaşlarının olayına
bakmadan direkt yakın tarihi ve son dönemine bakarsanız nasıl bir zikzaklar
çizdiğine şahit olabilirsiniz. 12 Eylül rejimini başlangıçta faşist bir darbe
görmeyen ve etkiledikleri sendikacıları 12 Eylül zindanlarının kapısında nasıl
sıraya girmelerini öğütledikleri ile karşılaşabilirsiniz. Son genel sekreterin
bugün ki konumunun AKP politikaları karşısında destekleyici konumda olmasını
anlayabilirsiniz.
TKP kendisini tamamı ile tarihin sayfasından çıkarmadan önce
TİP ile birleşme kararı almış ve adını TBKP olarak değiştirmiştir. Türkiye’ye
dönüş yapan genel sekreterler, kısa bir süre tutukluluk süreci sonu serbest
kalmışlar ve yasal TBKP adında bir parti kurmuşlardır. TBKP 16 Temmuz 1991 günü
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılarak siyaset sahnemizden silinmiştir. TBKP
merkez komite üyeleri ise değişik partilerde siyasi yaşamalarını devam ettirmiş
olsalar da bütünlükçü bir kadro olarak hareket edememişler ve zaman içinde
siyaset sahnemizden örgütsel olarak çekilmişlerdir.
“İlkesiz kadro politikası partinin ayağına dolaşır, onu
ölüme hazırlar.” der Turan ve devam ile “ölüm bu anlayış ile bağlantılıdır”
diyerek noktayı koyar.
TKP politika sahnemizde yoktur ama onun içinde politika
yapmış olanlar değişik alanlarda seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Merkez
Komite içinde yer alan ve yaşayan en son genel sekreterinden, üyesine kadar bir
bölümü bugünkü iktidar partisini olumlayan bakış ile siyaset yaparken, onların
katıldığı toplantılarda partinin üyeleri tarafından protesto edilmeye ve onur
ile ayakta durmaya çalışan militan bir kesiminde varlığı kendisini
hissettirmektedir.
“Artık partim yok! 1983’te TKP’de 5. Kongre ile tekrar
başlayan sürecim, 1990’da zorunlu olarak bitiyor. Düşünsel yoluma devam etme
konusunda hiçbir ikirciliğim yok, yol beni bekliyor. Peki, “hangi yoldan
gideceğim?”. Reformist çizgiyi kabul etmediğime göre, yolum başka bir reformist
çizgi olamaz. Devrimci yolumu ise aramalıyım.” Turan.
İsmail Cem Özkan
Bilinmeyen Yönleriyle Mustafa Suphi Partisi
Mehmet İnanç Turan
Etki Yayınevi – İzmir
Şubat 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder