15 Mart 2008 Cumartesi

Bugün bir fotoğrafa baktım…

Bugün bir fotoğrafa baktım…

Bugün Adolf Hitler’e ait fotoğraflara baktım. Viyana’da bir heykele çelenk bırakırken gördüm ilk defa. Hitler bir başkasının heykeline mi çelenk bırakıyordu, yoksa kendi heykeline mi? Fotoğrafta pek anlaşılmıyor, çelenk elinde yere eğilmiş halde görülmekte. Hitler bir heykele neden çelenk bırakır?

Hitler kendi inançlarına sadık bir asker kafalı insandı. Dünyayı yönetmeye aday, büyük Roma İmparatorluğunun yeni Sezar’ı olarak gördü kendisini. Toplumun içinde hastalıklı gördüğü, engelli vatandaşları, eşcinselleri ve Yahudileri toplumdan temizleme kararı aldı ve uyguladı. Uyguladığı alanların isimleri de buna uygundur. Hitler kendi kafasında yarattığı ideal topluma uygun devasa heykeller yaptırmıştır. O heykellerde ideal insan vardır. Fotoğraflar ideal insanları çeker. Resimler ideal insanları ve aileleri konu alır. Hitler zamanında sanatçılar gece gündüz üretir. Meydanlar devasa heykellerle süslenirken, devasa binalar inşat edilir. Hitler şehri yaratırken, geleceğin toplumunu yarattığını düşünür. Ütopyası vardır ve o ütopya için her şeyi göze alır. Her şeyden her kültürden üstün ırk olduğuna inandığı Alman ırkını binyıllar iktidarda tutacak saf bir toplum yaratacaktı. Hitler ulus devlet içinde sadece sermaye birikimi yapmayı değil, sermayenin istediği köleleri de yaratıyordu. Otobanlar bunlara ihtiyaç olarak doğmuştu. Ülke her tarafı demir ağlar ile örülürken, su kanallarının ulaşmadığı şehirler kalmamıştı. Her bir alanı birer sanayi şehrine dönüştürülmüştür. Bizde marşlarda geçen sözler onda gerçekleşmişti. Almanya dünyaya hükmetmek için kurgulanmıştı. İdeal insanların heykelleri devasa meydanlarda devasa bir şekilde durmaktaydı. Hitler bu heykellere acaba çelenk bıraktı mı? Heykellerde yüz ifadeleri nasıldı acaba?

Hitler yaptırdığı bu heykelleri dünyanın değişik yerlerine de gönderdi, şimdi aranda Hitler’in izini ile gönderilmiş heykellere ulaşılır. Bizim ülkemize de bu heykellerden getirtilmiştir. Bugün dahi bazı meydanlarda onun heykeli ile karşılaşmak şaşırtıcı olmasa gerek. (Jozef Thorak isimli Nazi heykeltıraşın bir yapıtı Ankara-Güvenpark'ta, burnumuzun dibindedir.) Dolmabahçe Sarayı'na 1937'de yerleştirilen bir Atatürk büstünün hikayesi de ilginçtir. Münih Sanat Müzesi'nde bulunan eser (Jozef Thorak tarafından yapılmıştır.) Hitler’in özel izni ile İstanbul’a gönderilir. Orada uzun süre kalır ve Atatürk’ün ölümün üzerine eser oradan kaldırılır ve sonun ne olduğu bilinmemektedir.

Avusturyalı Heinrich Krippel’in heykellerini bilir misiniz? Kısaca anımsatayım; Samsun’daki şaha kalkmış atın üstündeki Atatürk heykeli, İstanbul Sarayburnu’ndaki Atatürk Heykeli ve Afyon’daki anıt bilinen eserleridir. Hitler’in çocuklarının heykellerini bir ara verelim ve bugüne doğru gelelim.

Sanatçı yaşadığı zamana duyarlıdır, bu duyarlılık ideolojilerin vermiş olduğu izin ile sınırlıdır. Bazı dönemlerde popüler olan ve geniş kesimler tarafından kabul gören eserler bir dönem sonra anımsanamayacak hale gelir. Eser ortada durur, fakat sanatçı artık gündemde değildir. Tarih içinde yapılmış milyonlarca heykel vardır, her dönem kendi heykelini ve ürününü yaratmıştır. Her dönem içinde politik olmayan, toplumu asıl sorunlardan uzaklaştıran popüler ürünler verilmiştir. Askerlik anıları anlatılan, güzelliklerin sergilendiği defileler ile eğlenceli ve sadece o an anlatıldığında ya da bakıldığında eğlenilen, eğlenme olayı bittikten sonra neye ve kime güldüğümüzü anımsamadığımız eserler ve sanatçılar hep var olmuştur. Onların (sanatçıların ve sanat ürünün) görevi o anlık içindir ve zaman ile kısıtlıdır. Dönemin yaşantısını ve içinde bulunduğu ortamı yansıtmayan geçici gülümsemelerdir. Roma döneminde yapılan ve daha sonra Hitler zamanında yapılan heykeller ortada durmaktadır, o dönemde halk nasıl bir yaşam yaşamaktaydılar? Sanat yaşadığı dönemi yansıtmalı mıdır? Bugün içinde bulunduğumuz zaman diliminde sanatçılar acaba nasıl bir imge kullanmaktalar? Günümüzü nasıl açıklıyorlar? Hitler sanatçılara bol para verirken, öte yandan toplama kamplarında insanlar yakılmaya hazırlanıyordu. Yeni bir şehir mimarisi düşünürken, toplama kamplarının kapısında çalışma insanı özgürleştirir yazısı yazıyordu. Hitler için eser verenler kim için ve ne amaçla ürettiğini biliyordu. Akşam evine ekmek götürmek amacı değildir sanırım. Ekmek yanında şarabını da götürüyorlardı. Bugün gündem dışı ve sadece o anlık anımsanacak eser üretenler ne yaptıklarını bilmekteler. Onlar Hitler’in heykeltıraşları kadar masumdurlar.

Sanat yapıtının ideolojiden, toplumdan soyutlanıp bireyin (sanatçının) kendi iç dünyasını yansıtan bir araç (kimine göre amaç) haline gelebileceği ya da gelmesinin gerekliliği savunulur çoğu zaman. "Sanata politika karıştırmamak" kimileri için önemli bir koşul haline gelmiştir. Olası mıdır böyle bir durum? Gerçekten "Politikasız, ideolojisiz sanat" var mıdır?

Bugün bir fotoğrafa baktım, Hitler bir elinde çelenk, bir heykelin önündeydi.

Hiç yorum yok: