19 Mart 2008 Çarşamba

Özgürlük ellerimde olduğunu yeniden keşfettim!

Özgürlük ellerimde olduğunu yeniden keşfettim!

Bugün hava bir açtı, bir kapadı, sonra güneş çıktı, güneş yerine karanlık hakim olurken, sokak lambaları yandı. Sokak lambalarından önce eski binalar ve devlet dairelerin duvarlarını aydınlatan lambalar yandı. Şehir kendisini karanlığa teslim etmemek için hazırlıklarını yapmış durumdadır. Şehirde hiç yıldızları gören var mı?

Lambaların aydınlattığı sokakları adımlarken, sokakları asıl aydınlatan dükkanların camekanları olduğunu gördüm. Onlar sokaklara hakim olduklarını yaydıkları ışık ile ilan ediyorlardı. Yeni dünya düzeni sokakların aydınlığı ile daha iyi anlaşılıyordu. Sokaklar karanlığa teslim edilemezdi, onun yerine kameralara teslim edilmeliydi, her şey güvelik içindi. Güvenlik demek, insanın sokakta rahatlıkla dolaşması anlamına gelir, karanlık sokakta insanın başına ne geleceğini kimse bilemez. Sokaklar güvenli olmalıdır. Ne ilginçtir ki, hep aydınlık sokaklarda cinayetler işlenir, filmlerde karanlık ve hafif aydınlık yerlerde olur. İstanbul’un en önemli caddesi olan İstiklal caddesinde taciz ve yol kesmeceler olağan görülebilinir. Arka sokaklara kimse korkudan giremez, arka sokaklar korkuyu hep çağrıştırır. Arka sokaklar tiner çeken genç ve çocuklara teslim edilmiştir, arka sokakları tehlike olduğunu halkımıza anlatmak için. Önce ihtiyaç yaratılır, sonra ihtiyaca uygun bir sanayi ürünü orada pazarlanır. Piyasa olur. Piyasa korku üzerine işlemektedir. İnsanlar şişmanlamaktan korkar, kepekli ekmek yer! Kanser olmaktan korkar, doğal ürünler tüketir, üstelik diğer ürünlerin üç katı fiyata. Parası olan sağlığını koruyabilir! Paran kadar sağlık! Peki, köyde yaşayanın parası yok, demek ki onda sonsuz sağlık!

Paran kadar konuş, parası olmayan ne yapacak hep mi susacak, yoksa hiç durmadan mı konuşacak? O zaman parası olmayan daha şanslı, onun çenesini engelleyecek parası yok! Parasız kalmak en büyük korkudur, borçlanır insan ama parasız yola çıkmaz. Para ile sınırlıdır yaşamı, parasız kalmak korkusu vardır, parasız kalınca ne yapacağını bilemez. Önce insanlar paraya bağlandırılır, sonra bağlanan insan alınır satılan bir cep telefonundan farksız olur. Verimli olduğu sürece kullanılır, sonra bir yenisi ile değiştirilir. Bugünlerde acaba yeni işlevli cep telefonları kaç parayadır? Cep telefonsuz gezmek korkudur! Ya birisi saldırırsa o an telefon edemezsem ne yapacağım, panik halinde dolaşan ellerinde telefon ile gezenleri görünce hep aklıma cep telefonun fiyatları mı daha pahalı, elinde cep telefonu gezdirenin ücreti mi?

Bir arkadaşım yeni iş yeri kurdu, iş yerini kurarken çalışanların odalarına kamera takmış, acaba neden dersiniz? Bu konuda her türlü fikir yürütebilirsiniz, duruş noktasına göre değişir. Neyse bu konu da nereden çıktı, acaba onda bir korku mu gizli, yoksa hükmetme dürtüsü mü? Neden bir insanı çalışırken izlersin ki? Bütün çalışanlar tembel ve biri tarafından gözetilmeden bırakırsan kaytarır. O zaman yapılması gereken iş zamanında olmaz, birisi tarafından gözetilmek verimi artırır, çünkü çalışanın parasını veriyorum ve o zaman içinde o benim için çalışmak zorundadır. O çalışma saati içinde benim bir malımdır ve bir bilgisayar ya da robot ne yapması gerekiyorsa o da yapmalıdır, her geçen saniye para demektir. Zaman para olduğuna göre kazanmak gerek! Artı değer, yani sermaye birikimi için benim için, sorgusuz ve duygusuz çalışan gereklidir. Robotlar yapacağı varsa robotları tercih etmelidir, çünkü robot hastalanmaz ve uzun süreli verimlidir. Oyalanmaz, internet üzerinde sohbet etmez. O yüzden tüm çalışanlar gözetilmeli ve denetlenmelidir. Denetim çağın gerekliğidir. Denetimsiz bir ortam anarşiyi içinde yaşatır ve büyütür, o yüzden her yerde denetim şarttır. Denetimin iyi işleyebilmesi için korku kullanılmadır. Denetlenen kişi korkmak zorundadır. Korku zamanın gerekliğidir ve korku denetlenmenin en önemli aracıdır. İşten atılma korkusu günümüzde daha büyüktür, çünkü çalışan borçlanmıştır. İşveren borçludur. Borç yüzünden güvensizlik vardır. Güvensiz insan ise denetler. İşçi işten atılmamak için patronunu denetler, işverende daha çok para kazandırsın diyerek işçisini denetler. Denetim karşılıklıdır. Korku karşılıklıdır, çünkü işverende piyasa içinde her an yok olmaya adaydır.

Yıllar önce Orwell 1984 adlı romanında kameralar ile mücadele ediyordu, yıllar sonra ben kamera olan bir odada çalışmaya zorlanıyorum! Büyük biradere karşı kavga eden bir kahramanı kendime idol olarak seçmiştim, bugünde kameralara karşı duruyorum. Sokaklarda kamera olması sokaklarda ki cinayetleri ve soygunlar engelledi mi? İstatistik olarak bakalım, kamera takılmadan önceki olaylar ile kameralı haldeyken olaylara, eksilme ve artma var mı?

Bir Mayıs’ta kameralar önünde cafe’de oturan eski bir solcuya tokat atılması gazete sayfalarında durmaktadır ama suçlu bulunamamıştır. Kameralar suçluları açığa çıkarmıyor, sadece suçun varlığını kanıtlıyor.

Eski bir işverenim, bir gün yolda kalmış, tamirciyi aramış. Vakit paradır ve hemen gelin arabayı çekin diye emir vermiş. Telefonun karşısında duran ise umursamaz halde, tamam kardeşimde arabanız nerede bozuldu? Patronum nerede arabasının bozulduğunu bilmediğinden çevresinde neyi görürse tarif etmeye çalışmış. Yaşam içinde para ile her şeyi ölçerseniz, sizde bir gün nakit olmuşsunuzdur!

Borçlu (vicdanen ve maddi anlamda) olmadığımdan özgürce işimi bırakabiliyorum, çünkü hiçbir kişiye veya bankaya borçlu değilim. İlkelerime ters geldiğinde bir iş yerinden ayrılmak için günlerce düşünmeme gerek yoktur, bugüne kadar beni var eden, biçimlendiren kültürel ve siyasal tercihlerim yönünde özgürce davrandığımı görünce; özgürlük ellerimde olduğunu yeniden keşfettim!

Hiç yorum yok: