21 Nisan 2008 Pazartesi

Karşıdan karşıya geçerken…

Karşıdan karşıya geçerken…

İzmir’de yaşamını yitiren çocuk için..

Sercan Borduk İzmir’de ailesi ile oturur, o da diğer çocuklar gibidir, okula gider, oynar. Başarılıdır. Büyüyünce her çocuk gibi bir şey olmak ister. Yeter ki bir an önce büyüsün. Çocuklar hep acele ederler büyümek için. O da acele ediyordu, tıpkı yoldan karşı karşıya geçerken.

O yoldan hep karşıdan karşıya geçerken çok dikkatliydi, kaldırımı olmayan yollarda yol kenarından yürürken dahi hep dikkatliydi, şoförler onun kadar dikkatli olamazdı. O başarılı ve gelecekte bir şey olmaya karar vermiş genç bir yürekti. Karşıdan karşıya geçerken, yolun kenarında olduğunu hep biliyordu.

İzmir, Türkiye’nin üçüncü büyük şehri. O şehirde binlerce çocuk gibi o da okula giderdi. Her sabah ant okurdu okulun bahçesinde. Yağmur demez okurdu. Ant okumaya hiç geç kalmamıştı. ‘Doğruyum çalışkanın, küçüklerimi korumak..!’ o hep küçüklerini kavga tutmuştur, çünkü o okuduğu anda sadıktı. Karşıdan karşıya geçerken o hep dikkatliydi.

Yolarlın hep kenarından yürümesini öğretmişti öğretmeni, çünkü yolların kenarı yolda yürümekten daha güvenliydi. Gerçi yolların kenarları arabalar park etmişti ama o inat ile arabaların arasında oyun oynar gibi koşarak giderdi. Her çocuk gibi okuldan koşarak çıkardı. O koşarken dahi bilirdi ki, yolun kenarında yürümek güvenliydi.

Okula giderken o da bilirdi ki, kahvaltı yapmak önemliydi, çünkü aç olunca dersi dinleyemez, karnını guruldaması yüzünden arkadaşlarından utanırdı. Ders zamanında bir de gürültülü guruldaması yok mu, o zaman yerin dibine girmek isterdi, diğer arkadaşları yanlarında beslenme çantası taşırken, o yanında beslenme çantasını olmadığını küçük yalanla savuştururdu. O küçük yalanların yaşamın kıyısında gezenler için normal olduğunu o yaşta öğrenmişti.

Yolların sahibi olduğuna inanan, direksiyonun başına geçince yolların fatihi olduğunu düşünen ahmak şoförleri bilirdi, çünkü o şoförler yayalardan farklı olduğunu göstermek için arabalarının egzozlarına gürültü çıkarması için özel parça taktırdıklarını duyardı. Yoldan giderken ne kadar gürültülü giderse o kadar dikkat çeker ve dikkat sayesinde hız yapardı. Yollarda hız yapanların araçları genelde gürültülü gider. O gürültü gelene doğru bakmayı alışkanlık haline getirmişti. Büyüyünce polis olacak ve o sokak aralarında hız yapanları cezalandırmayı düşünürdü. Çünkü polis olmayınca ne derse de, direksiyon başındaki önemsemiyordu. Gerçi polisi de pek önemsemezlerdi bu tipler ama o hele bir polis olsun, erkekse önemsemesin! O yaşamın kıyısında giderken bütün tehlikeleri göze alınacağını o yaşlarda öğrenmişti.

Her çocuk gibi hayalleri vardı, büyüğünce polis olacaktı. Nereden bilsin annesinin arkasından polis olacaktı yavrum diye ağlayacağını. O sonsuzluk yolculuğuna çıktığında vücudunun tüm parçaları bir başkasına hayat oluyordu. O fakir bir ailenin çocuğuydu ve o fakirliklerine rağmen gururluydular. Babası iş bulamamıştı, yine bugün açız demişti evden uğurlarken. Bugün yine açtı, yaşamın kıyısında son yolculuğuna giderken…

Sercan Borduk şimdi İzmir’de o sevdiği arkadaşlarından uzakta yaşıyor, o vücudunun tüm parçaları başkalarının vücudunda olduğunu bilmeden sonsuzluk yolculuğunda hep hayallerini yanında taşıyor. O yolda giderken yaşamın kıyısından düştü. Yolun açık olsun diyemiyorum, sadece göz yaşarlımı arkandan bıraktım, sevgili Sercan. Yüreğinin güzelliğini kim duydu acaba?

Hiç yorum yok: