8 Temmuz 2008 Salı

Yolda delil bulunur mu?

Yolda delil bulunur mu?

Gelişen olayları ekranlar aracılığı ile izliyoruz. Yazılı basın bildiğimiz gibi dünü yazdığı için geç geliyor haberler ve geldiğinde de zaten bilmiş oluyoruz.

Gazeteler haberleri sıcağı sıcağına değil, ayrıntılı ve anlaşılır vermek zorundadır. Tabi bizde haberler; bilmem kim nereye oturdu, kim bu yaz kaç kilo aldı üzerine kurulu olduğu için, haber olması gerekenler yeterli alan bulamıyorlar. Haberleri ancak köşe yazarlarının satır aralarında bulur olduk.

Köşe yazarı da haberi sanırım ekrandan alıyordur!

Son operasyonları duyduk, ekranlara yapışarak izledik. Ekran yanındakiler ile yorumlar yaptık. ‘Bu kadar da olmaz canım!’ dedik.’ Pes!’ dedik. Bu sözleri her kesiminden insanın ağzından duyduk. Bu şaşırtmasın, çünkü olaya bakışımıza ve olayların yorumlanışına göre dedik.

Şimdi kafanız karışmasın diyerek aynı olaya nasıl tepki veriliyormuş örnekleyeyim; Ergenekon soruşturması nedeniyle tutuklamalar oldu. Olay hepimizin gözü önünde ekrandan canlı canlı izledik.

AKP’li biri ya da F medya okuru / izleri nasıl yorumlar? Bu kadar da olmaz canım, adamlara bak, darbe için kimleri örgütlemişler? Pes yani, geç bile kalındı! Eğer polisimiz olmasa bunlar daha bizim başımıza neler örecekti? Başbakanımız sağ olsun, onun iktidarında gün yüzü gördük, onun sayesinde ordumuzda bir düzene girdi, artık darbe yapmak eskisi gibi kolay değil! Şapkasını alıp gidecek bir başbakanımız yok! O peygamber gibi adam!

Bir de muhalif olan taraftan bakalım.

Adamları görüyor musun, Ergenekon adı altında bir korku cumhuriyeti kuruyorlar, pes yani! Bir de savcının önüne çıkarılanlara bak, sanki önceden belgeler hazırmış gibi tutukluyorlar. Adamların evlerinden, iş yerlerinden aldığın dokümanlar, bir de cep, MSN konuşmaları delil gibi önlerine sürülmüş, bu kadar da olmaz ki canım! Pes yani!

Şimdi bu farazi söylemlerin gerçek olma olasılığı ne kadardır dersiniz? Ben bilemem, hayal gücüm buna yetiyor.

Suçlular ile suçlu adayları birbirine karıştırılmış, bir soruşturmada çıkış yolu aranıyor gibime geliyor.

Dava Ümraniye’de bir evin çatısında bombaların bulunması ile başladı, bu durma nasıl gelindi?

Bombaların sahipleri arasında Susurluk soruşturmasında da adı geçenler vardır. Önemlidir. Susurluk davasında gidilemeyen sonuca belki bu soruşturma ile ulaşılır diye umut edilir. Cumhuriyet gazetesi bombalanır, bombalar bu evde bulunanlar ile aynıdır. Fakat zaman içinde bu davaya, gazetenin iki önemli yazarı iliştirilir. Şimdi bomba atanlar ile atılan yerdekiler aynı safta buluşurlar. Kafalar karışır, çünkü örgüt kendi evine bomba atmış oluyor bu durumda.

Soruşturma ilerledikçe hedef ile ulaşılan sonuç arasında bir uyumsuzluk olduğunu düşünüyorum. Çünkü hedef NATO’nun ülkemizde kurduğu yer altı örgütlenme kontrgerillaydı. (ya da ben öyle düşünüyorum.)

Soruşturmada hedeften ne kadar uzaklaşıldığı ya da yakınlaşıldığını bilemiyoruz. Fakat medyaya servis edilen yazılar var. Bu servis edilen yazılardan çıkardığımız sonuç, bir darbe günlüğünden yola çıkılarak gerçekleşmeyen darbenin failleri üzerinde duruluyor. Yani suç henüz olmamış ama söylemin soruşturmasını izliyoruz. Örneğin 12 Eylül darbecileri hakkında bir soruşturma açılmış olsaydı, darbecilerin üzerine gidiliyor derdim.

Eğer baştan belirtilen Ergenekon soruşturması bir kontrgerilla soruşturması ise, faili meçhul cinayetlerin failleri ortaya çıkarılması gerek. Binlerce olay, suikast, öldürmeler, yaralamalar hala sonu açık davalar olarak ortada durmaktadır. Onların ortaya çıkarılması ile dava amacına ulaşmış olur.

Örgüt yargılanmaları geçmiş ile hesaplaşmaktır.

Suç, belgelendiği anda suç olur. Hukuk kuralları bunu gerektiriyor. Söylem ile suç olmuyor. Şimdi bizler bugün hep söylemler üzerinden sonuçlar çıkarıyoruz. Söylemler üzerinden aynı şekilde tepkiler veriyoruz. Bu bir cepheleşmeyi de yanında getiriyor. Bunu gelecek için pek olumlu görmüyorum. Cepheleşmek yan komşunun ne düşündüğünü ve hangi konuda ne tepki vereceğini bilemeden, top yükün saldırı demektir.

Bugün gelinen ortamda bir çatışma durumu ortadadır. Bu ortamın bir an önce sonlanması için savcılar ellerindeki belgeler ile iddianame hazırlamalı ve kamuoyuna ve mahkemeye sunmalıdırlar.

Hükümet hangi konuların üzerine nasıl gideceğini de bilmelidir. Bu son yapılan operasyon ile tecrübesizliğini göstermiş ve gereğinden fazla siyasi yoruma açık kapı bırakmıştır. Eğer temiz eller operasyonu yapılacaksa, önce deliller ortaya çıkarılır, somut belgeler olayın üzerine gidilir. Önce yola çıkalım, delilleri nasıl olsa yolda buluruz derseniz, işte Kuddusi Okkır gibi bir sonuç ile karşı karşıya kalınır. Bu ölümün sorumlusu kim oldu, kim nasıl ifade verecek?

Hiç yorum yok: