2 Ağustos 2008 Cumartesi

Yaşam durur mu?

Yaşam durur mu?

Büyük patlamalarda zaman durur. Zamanı belirleyen yaşamdır, yaşamı durduran ise patlamalardır! Bir anda olur ve o anı orada yaşayanların benliğine işler, çünkü zaman o anda durmuştur. Sadece ölenler için değil, yaşayanlar içinde geçerlidir.

Gün ışıklarını henüz yeryüzüne yansıtmamıştır. Elbette yaşadıkları o coğrafi bölgeye yansıtmamıştır, çünkü gün yeryüzünden ışığını hiç esirgemez. Sessizlik oraya hakimdir.

Bozkırın ortasında kurulmuş bir şehrin kenar mahallesindeydi yaşadıkları yer. Orası Allaha haykırışların hakim olduğu yerdi. Bir kutsallık havası vardı. Zaman zaman gelen alimler ile yapılan sohbetler kafalarında ki soruları ortadan kaldırır, kendi güneşinde yaşamaya çalışırdı. Gün huzur günüydü ve bu huzur yayılmalıydı. İmkanlar olursa bu huzuru her yere yaymak isterlerdi, o yüzden buraya gelenler ‘piştiklerinde’ her yere doğru yola çıkar, yeni yurtların oluşturulmasına katkı sunarlardı. Yurtlara verilen her alın teri onlara güneş olarak geri dönecekti. Huzur yayılmalıydı ve yayıldıkça güçlerinin artacağını biliyordu. Kardeşler çoğalıyordu. Bu dünyanın kötülüklerine karşı bu yurtlar bir direnç noktasıydı. Bu yerlere çocuklarını gönderenler huzurluydular, çünkü inançlarının gereğini yapıyorlar ve rabbin istediği hayırlı evlatlar yetiştirmenin huzurunu yaşayacaklardı. Çocuklar gelenekleri ve dini öğrenirken ehli olan ellerden öğrenecektir!

Yaz ayları çocukların dini öğrenmesi için elverişli aylardır, bazı çocuklar gibi tatile gitme imkanı olamayanlar bu yerlere gelerek hem inançlarını hem de yaşıtları ile tanışma şansına sahip olurlardı.

Boşluk kötülüğü beslerdi, çocuklar boşlukta kalmamalıydı. Ne çok kötülük duymuşlardı, yoldan çıkan genç kızların hikayesi bilmeyen yok gibidir. Kötülük ise genç kızların yoldan çıkarır ve büyüklerine karşı getirebilirdi. Aileler oraya çocuklarını gönüllü olarak gönderirlerdi. Eskiden köy camilerinde din öğreten kurslar açılırdı, orada okulda öğrendikleri pekiştirilir ve yaşayan dini öğrenirdi çocuklar. O kurslara çocuklar karışık giderdi. Zaman geçer, gün döner ve kız çocuklar erkeklerden hepten ayrılır, çünkü kızlar namus demektir, namus ise her yere gözü kapalı gönderilmezdi, zaman kötüydü!

Bozkırın ortasına, şehirlerin orta yerinde, gencin ve çocukların topluca eğitim alabileceği her yerde yurtlar kurulur, onlara inançları ve gelenekleri yönünde sohbetler edilir, sohbetlere ise okumuş, ocakta pişmiş hocalar ile devam edilirdi. Çocukların yurtlara misafir edilmesi yenidir, eskiden tarikat evlerinde çile dolduranların yerini yurtlar almıştır. Resmi olarak tarikatlar yasaktır, fakat yurtlarda yapılan sohbetler yasak değildir. Yurtlarda inançlara uygun gösterimler yapılır, inançlara uygun insan yetiştirilmesine itina edilirdi. Tarikatlar yeni yaşama uyum sağlamıştır. Hem inanların çocuklarına hem de maddi imkanı olmayan zeki çocuklara yollar açılır, kendi çizdikleri yollardan akmalarına izin verilirdi. Burada eğitilen çocukların mutlak güce karşı boy eğmesi öğretilirdi. Huzur yayılmalıydı ve mutlak doğrular dünyadaki misafirlere anlatılmalıydı.

Bozkırın ortasındaki bu yurt diğerleri gibiydi, yaz kış her zaman misafirini ağırlar, öğretilerini gelenlere sunardı. Elbette hiçbir şey karşılıksız değildir, orada öğrettiklerini başkalarına aktarmalarını ve öğrendikleri yaşam kurallarına uymaları beklenirdi. İnananların çocukları inançlarına uygun yetiştirilirken her türlü imkanları sunulur, bulundukları yerler kutsallaştırılırdı. Kutsal yere karşı inanların elleri açık ve cömerttirler. Bozkırın insanı elindekini, avucundakini, en son kalan buğday tanesini bile bu kutsal yer ile paylaşırdı.

Bozkırın ortasına sabahın ilk ışıkları yeryüzüne vurmadan önce bir ışığın yanması ile birlikte büyük bir patlama olur ve o patlama zamanı durdurur birçok insan için. Zaman artık gökyüzüne çıkan ateş yığını ve dumandır. Yıkılan bir duvar, havada uçan bir toz zerreciğidir. Orada zaman; uyanamayacak çocukların rüyaları ve geleceğidir. Duran sadece zaman değildir, ustur. Us durmuştur, çünkü us uzun zamandır tembelleştirilmekte düşünmekten ve okumaktan uzaklaştırılmıştır. Var olanın tekrarı ve belirli konuların etrafında dönen bir döngüdür. Semazenlerin zamanı nasıl ki bir mesnevi müziği eşliğinde ise, bu yerlerde zaman toplu olarak tarikatın öğretilerinin okutulduğu andır.

Sabahın ilk ışıkları oraya vurduğunda, çocukların bir bölümü için zaman durmuş, yaşayanların ise benliğinde korku olarak kalmıştır. Bu travma bu çocukların içinde yaşayacaktır.

Travmaları yaratan sadece bir patlama değildir, o yurtların içinde neler yaşandığını, neler olduğunu sadece orada yaşayanlar bileceklerdir ve onların anlattıklarını ise küçük bir topluluk duyacaktır.

İnsanların gözleri kör, kulakları sağır edilmiştir. Yaşananları sadece yaşayanlar anımsayacaktır.

Tarih kitapları yazmayacaktır, kendimize nasıl kıydığımızı!

Hiç yorum yok: