29 Ağustos 2009 Cumartesi

Polis kurşunu, asker bombası…

Polis kurşunu, asker bombası…

Polis kurşunu, asker bombası… Sonuç, biz olunca fark etmiyor, nereden geldiği. Ölüm sarmış dört bir yanımızı ve bizler yaşamak için mücadele ediyoruz. Yaşamın kutsallığından dem vuruyoruz ama kutsal mekanlar diyerek ağızlarından laf düşürmeyenler, kutsal mekanları bombalamaya devam ediyorlar.

Polis kurşunu son dönemde kaç can aldı? Ölenler arasında bir bağlantı var mı? Ölenler birbirlerini hiçbir zaman görmediler, tanımıyorlar ama hepsinin ortak kaderi kurşun!

Asker bombası ile kaç kişi öldü, kimse bilmiyor. Söyleyecek ne cesaret, ne de istatistik var. Fakat, bütün ölenlerin ortak buluştuğu nokta, tıpkı polis kurşunu ile ölenler ile aynı.

Maganda kurşunu(!) tarafından balkonunda olayları izlerken vurulanların sonucu? Kimse bilmiyor. Ölen öldüğü ile kalmıyor, bir de içinde kurşun saklayarak ölüyor. Ölümün parmak izleri kurşunda, şarapnelde saklıdır.

Aydınlatılmayan o kadar ölüm var ki! Aydınlatılamayan ölümlerin ortak noktaları, ölenler vücutlarında taşıyorlar. Bayrampaşa’da havai fişekler patladı, o patlama ile canlar yine toprağa düştü, parçalar ve parmak izleri o parçalarda gizli. Bombayı üreten, kurşunu üreten işçi çocukları ile aydınlık geleceğe umut ile bakıyor, yaptıkları ise ölüm olmaya devam ediyor. Silah üretenler olduğu sürece, ölümlerde kaçınılmaz olacak…

Ölüm, insan yaşamı içinde hep var olacak, fakat insan yaşamı içinde doğal olmayan ölüm hep var olacak mı? Silah, insan ve yaşama karşı işlenmiş en büyük cinayetin belgesidir. Silahların toplandığı ve sergilendiği müzelere doğru gidin ve gezin, hangi duygular içinde ayrılacaksınız?

Bir çok insan müzelerde kahramanlıkları hissedecek, müzelerde silahlar çok masum eserler gibi sergilenmeye devam edildiği sürece. Ölümlere haklılık kazandırılmak için kutsanmış olduklarını görecekler. Her silah ile ölüm, bir anlamda kutsallık ritüeli içindedir. Öldüren kendi kutsal gördüğü şey için öldür. Arenada sahaya çıkacak olan bir gladyatörün kullandığı silaha bakın, ölüm makinesi kimler için hareket etmiş, kimlere eğlence olmuş? Öldüren katiller, o arenada kavgayı düzenleyen için gurur kaynağı olmuş. Çünkü elinde ölüme hazır nice yiğit vardır ve o yiğitler o izleyici halk için ölmeye ve öldürmeye hazırdır. O izleyici halk, o dövüşçüleri kahraman ilan eder ve o kahramanların bir dahaki dövüşünde üzerlerine bahis oynamaktan çekinmezler. Her ölüm birilerinin kazancıdır. Her kan birilerine para olarak dönmektedir.

Kurşun adres sormaz derlerdi eskiler, adresi sorduğunu ölümlere bakarak öğrenmekteyiz. Çünkü adres sahiplerinin ortak özellikleri, taşıdıkları kurşundur! Bombaların etkisi ile kaç insan öldü, kaç doğa canlısı öldü?

Ölümler durdurulsun istiyorsak, tetiği kimin çektiğine bakmadan, kutsamadan, bütün savaşlara, bütün ölümlere karşı durmak gereklidir. Tetiği ister polis çeksin, ister asker... Pimi ister asker çeksin, her kim çekerse çeksin, hepsine karşı yaşamı savunmak zorundayız. Ölümleri durdurun!

Ölümleri durdurun! Ölümleri durdurmak için kahramanları tarih sayfalarından, müzelerden silmek gereklidir. Çünkü o kahramanlara bakarak, kahraman olmak isteyen nice tetik çekicisi var bu dünyada!

Savaşı özendiren, ölümü yücelten her türlü söylem yasaklanmalıdır. Tetiği çekenlere gerektiği gibi ceza verin ama o yeterli değildir, tetiği üretenlere de ceza verilsin! Çünkü tetik çekenlerin büyük kesimi tetik üretici değildir, silah tüccarından alır. Silah tüccarı da yasal üretilen silah fabrikasından alır. Her silahın bir kodu vardır, o kod o silahı üretimine izin veren devletin elindedir. Her ölüm bir anlamda devletin suç ortaklığı ile olur!

Her ölüm ne kadar yerel bir olay gibi gözükse de, evrenseldir. Çünkü silahlar global dünyada çabuk el değiştirmekte ve ölüm saçmaya devam etmektedir. Yasal üretilenler (devlet denetiminde) bir anda nasıl yasal dışı konuma geldiğini hokus pokus ile açıklanamaz. Kurşun insan vücuduna kalıcı olarak yerleşene kadar geçen süreçte, kimler ne kadar para kazandığını düşünün derim, o yüzden ölümü durdurun çağrısına kimlerin karşı geleceğini iyi izleyin!

Yazımda neden teröristlerden ya da kutsal savaşçılardan bahsetmediğime gelince, onların eline silah devletin denetiminden geçmektedir. Yasal silah satışı vb. gibi uygulamalar onların yaptığını övmeye getirmez. Ne kadar yasal olana karşıysam, yasa dışı olana da o kadar karşıyım. Doğal olmayan ölümün savunulacak tarafı yok benim açımdan ama bir çok insan hala ölümü kutsamaya devam edecek ve o kutsal savaş için ölmeyi ve öldürmeyi savunmaya devam edecekler… Yaşamı savunalar, onların elinden silahları ve onları yaratan ortamı ortadan kaldırdığında ancak ve ancak ölümü durdurabilir!

Hiç yorum yok: