9 Ağustos 2009 Pazar

Vicdan!

Vicdan!

Malatya’dan Ankara’ya doğru yürüyen, tarikat üyesi kıyafeti taşıyan, yaşlı bir adamı duyan vicdan sahibi bir numaralı devlet memuru, ona hemen araba tahsil etmiş ve Ankara’nın en yüksek noktasında ağırlamıştır.

Tarikat üyeleri için vicdanı olan bir numaranın, cezaevinde kanser hastası olan mahkumlar ve hükümlüler karşı, vicdanın kapılarını kapatmış durumdadır. Bütün başvuruları, başvuru bana yapılmadı diyerek sorumsuz olduğunu ilan etmiştir. Hastalıktan ölenlere karşı, dua okumayı bile çok gören vicdan sahibi bir numaralı devlet memuru, yaşlı adamın hacca yürüyerek gittiğini öğrendiğinde vicdanı erimiş ve o ruh hali ile devlet olanaklarını seferber etmiştir. Ülkeyi temsil etme yetkisine sahip olan, bir numaralı devlet memuru, bu durumu kamuya vicdanın nasıl duyarlı olduğunu göstermek için fırsat olduğunu düşünmüş ve o samimi sohbeti kamuya açıklayıvermiştir. Bir numara olduğu içinde, yaptığından sorumlu değildir, çünkü bir numarayı sorgulayacak ne hukuk kuralı ne de vicdanlar yokmuş o ülkede!

Cezaevlerinde yaşananların üzerine, adli tıp kurumunun gölgesi vurmuştur. O gölgenin altından neler yaşandığını ve neler yapıldığını ekranlardan, sayfalardan günlük hayata yansıdı. Bir numara vicdan sahibi adam, gelen baskılara boyun eğmiş ve sadece bir iki müfettiş görevlendirmiştir. O müfettişlerde gölgenin rengini alıvermiş durumdadır. Eğer orada yaşananlar ve kararlar, gerçek anlamda, tarihsel olarak incelenebilmiş olsaydı, ölenler hakkında verilen kararlar yeniden gözden geçirilmiş olsaydı, bildiklerimizin yüzde kaçı değişime uğrardı? Sonuçlanmış davaların kaçı yeniden açılır ve kararlar yeniden gözden geçirilebilir miydi?

Yüzleşme, adli tıp kararlarının yeniden sorgulanması ile başlayabilirdi, fakat o da gölgede kaldığına göre, yüzleşme sadece gerçek, tarafsız vicdan sahiplerinin sessizliği içinde olmaktadır.

Vicdan sahibi ve bir numaralı devlet memuru, kendisi ile aynı davada yargılananı, seçilir seçilmez hemen af etmiştir. Suçlu, evinde gördüğü cezayı toplumun vicdanın kanayan yarası olarak yorumlamıştır. O yarayı, hemen durdurmuş ve kendisi ile aynı suçtan yargılanan ve kendisini kurtaran dokunulmazlık zırhı sayesinde, bir numaralı devlet memuru olan vicdan sahibi, aynı durumda olanlara karşı gözleri görmemiş, kulakları duymamıştır.

Devletin bir numaralı memuru, her türlü saldırıya karşı korunmaktadır. O yüzden gittiği her yere seyyar jammer taşıyan araçlar ile gitmektedir. Devletin tepesi bu sinyal karıştırıcılar sayesinde dışarıdan gelecek seslere karşı korunmaktadır. Jammer’ler gereğinde kapatılmakta ve izin verilen seslerin devletin zirvesine ulaşmasına olanak verilmektedir.

Teknoloji sayesinde vicdana ulaşacak ses ayıklanmaktadır. Gerek görüldüğünde gören gözler görür, duyan kulaklar ile duyulur. Ses ve görüntü olmadığında ise, vicdan hep rahat olur!

Cezaevinde yatan kanser hastalarının yakınları, seslerini duyurabilmek için meşru olarak olabildiğince seslerini yükseltmiş, sokaklarda yaşayan her vicdan sahibi vatandaşın duyduğu bu sesi, bir numaralı devlet memuru ve yakınları duymamaktadır. Onlar, tarikat kıyafeti taşıyanların seslerine karşı daha duyarlıdırlar. Çağdaş, hukuk ve laik bir devlet düşünenlerin sesleri jammer’ler sayesinde buharlaşıp uçmaktadır.

Devletin bir numaralı ve iki numaralı memurları kendi gündemlerini, kendileri gibi düşünen medyanın sayesinde, kamuya yansıtmakta ve gereği görüldüğünde kamuoyu oluşturmak ve gündemi değiştirmek amacıyla kullanmaktadırlar. Eğer bir konuda köşeye sıkıştıklarını düşündüklerinde, kamuoyu önünde aniden gelişen bir olay ile başka bir gündem yaratılarak, o konu ya hepten ortadan kaldırılmakta ya da geçici bir süreliğine üzerine kefen bezi örtülmektedir. İktidarda oldukları süre içinde, biraz şanslarının olması, birazda medya gücünü iyi kullanarak, istedikleri gibi gündemler yaratarak vicdanlarının ne kadar duyarlı olduğunu kamuya göstermişlerdir ve özgürlük anlayışını dahi, kendi inançları ve bakış açılarına göre yorumlamışlardır. Diğerlerinin özgürlük anlayışı ve algılayışını bile, kendilerine göre belirlemişlerdir ve tartışmaları liberal eski solcular sayesinde jammer görevi görecek şekilde kullanmışlardır. Teknolojiyi, kendi hayal güçleri boyutunda kullanmakta ustadırlar. Onların, hangi konularda vicdanlarının duyarlı olduğunu, hangi konularda vicdanlarının sesi olmadığını, yaşanan bu kısa süreçte bir kere daha görmüş durumdayız.

Onların vicdanı tarikat kıyafet taşıyanlar için duyarlı olurken, çağdaş yaşamı kendilerine rehber edenlere karşı jammer’ler sayesinde duyarlılık ortadan kalkmaktadır!

Sonuç olarak, vicdanın hangi konuda duyarlı olacağına bugünlerde teknoloji karar vermektedir. Eğer jammer’ler izin verirse, vicdan duyarlı oluyor, aksi halde vicdan rahat olarak günlük yaşamına devam ediyor. Jammer’lerin nerede kullanılacağına ise, devletin bir numaralı memurun dünyaya bakış açısı ile orantılıdır. Jammer makinesinin başında sinyali açıp kapayan devlet memuru, bir numaranın ihtiyacını iyi bilen ve tanıyandır.

Devlet memuru, profesyoneldir, yaptığı işin sonucundan sorumlu değildir, görevini yapar, onun dışında gelişmeler onun değil, tarihin sorumluluğu altındadır.

Hiç yorum yok: