15 Temmuz 2010 Perşembe

Açılım, açılım…

Açılım, açılım…

Açılım lafı ortaya atıldı ya, günler geçtikten sonra açılım yapanların, açılımı yaptıkları şeyi bile tam olarak bilmedikleri ortaya çıktı. Onlar adına politika yapanlar ve sözcüler, açılım yapanların acizliğini ortadan kaldırmak için geliştirdikleri savunmaya bir baktım, ele güne karşı ancak bu kadar şeyler söylenebilir, onları bu savunmalarından dolayı kutlamadan geçemem, kutluyorum!

Şimdi bende onların yaptığı gibi yazımının başlığını açılım koydum ve altını siz doldurun!

Yazımın altını doldurmak zorundasınız, çünkü ben ne düşündüğümü en iyi siz bilirsiniz! Açılım politikasını savunan bazı uyanıklar diyorlar ki; “hükümet açılım yaptı, sivil toplum kuruluşları altını doldurmak ile yükümlüydüler. Hükümet ancak adını koyabilirdi, daha başka şey beklemek insafsızlık!” onlar öyle diyorlarsa, benim bu yazımın altını da ancak onlar doldurabilir!

Yazımın başlığını açılım yaptım ama açılımın önünde ve sonunda ne olduğunu açıklamadım. Niyetimi de belirtmedim. Çünkü niyet okuyucular benim niyetimi benden daha iyi bilecektir ve yeni bir şeyler uyduracaktır. Bende içlerinden birini beğenip, işte benim demek istediğim tam da buydu diye ortaya çıkacağım ve açılım yazımının bir güzel altı dolmuş olacak! Altı dolan açılımın altına gönül rahatlığı ile imzamı da atarım!

Ne güzel savunma geliştirdiler, adı olan ama altı boş olan açılımın, neden battığı konusunda gerekçelendirilirken. Bu açılımın tek suçlusu var, altını doldurmayan sivil toplum kuruluşlardır. Onlar art niyetli oldukları için, doldurmadılar! Onların görevleri arasında; niyet okuma ve başbakanın bütün söylediklerini düzeltme ve verilen görevi yapma olmalıdır! Görevini tam yapamayan kurumları halka şikayet etmek gereklidir! Üstelik, açılıma neden olan sorunlardan nemalananlar varken. Nemalananlar yüzünden açılım, elbette başarıya ulaşamayacaktı. “Açıkla git, kimler nemalanıyorsa bu işten” diye düşünmüş açılımı yapan kişi ve açıklayıvermiş! Altını boş bıraktığı açılımı halka anlatırken… Olmayan açılımın yenilgisini yaşıyoruz. (açılım yapanlar neden kapı kapı dolaşıp, fikir sorduklarını şimdi daha iyi anlıyoruz, çünkü adı olup içi boş olan bir dosya ile yola çıkmışlar. Her kapısını çaldıkları bir şey anlatır diye umut etmişler, ama kapıyı açan her kişide gelenin niyetini bilemez ki!)

Başbakan, her şeyi bilen ve görendir! Onun yanında bulunanlar ise, niyeti en iyi okuyanlardır…

Açılım yapıldı. Açılım adına bir çok toplantı yapıldı, peki yapılan bu harcamaların hesabını kim verecek? Çünkü açılım boşa düştü. Yani açılmadan bitti. Aslında bittiğini kabul edilmiyor, zorlarsa sivil toplum kuruluşları, bu içi boş olan dosyanın içi doldurulabilinir. Peki, hangi sivil toplum kuruluşuna ne gibi rol biçilmişti? Niyet okuyanlar bunu gayet iyi bilirler ve her şey kendilerinde saklıdır! O kadar saklı ve gizemlidir ki, bir türlü ortaya çıkıp gelin şu kapağın altında şu vardır diye açıkça konuşmazlar. Sadece imalarda bulunuluyor. Ama imaları kimse üzerine almıyor. Üzerine almayanda suçludur!

Açılım, açılım derken, sandık görüldü, sandığa oy olarak yansımayan hiçbir açılımın devamının anlamı yoktur. Açılım yapılırken, Roman vatandaşların yerlerinden olmuş önemli mi, çünkü o boşalan yerleri yandaşlar bir güzel tapulamışlar. Olur o kadar, iktidarın eteğini tutan, bal yalar! Daha ileri gidilir, huzur köyü kurulur! Köy kurulurda orada bir dam yeri bulunmaz mı? Devleti giydirenler, köyü de giydirecektir elbette. Açılım giydirmece üzerine oturmuş oluyor, kim kime nasıl giydirdiyse…

Açılım yapıyorum sayfamda ama altını yine boş bırakamamışım. Demek ki açılım yapanlar gibi boş sayfa bırakmıyorum, niyetimi açıkça ortaya koyuyorum. O yüzden benden açılımcı olamaz, olsa olsa sorunları olduğu gibi tartışmak için bilgi toplayıcı olur!

Açılım yapmak için bilgiye gerek yoktur, kulaktan dolma bilgiler ile ortaya çık ve bağır, ben bu konuda açılım yapıyorum, hadi altını doldurun!

Bir de açılım adını duyan ve bu işten nemalanacağını düşünenler, açılım toplantıları için otel localarına, tatil köylerine, açılımın önemine göre polis lojmanlarına kamp kurmuşlar ve davet almak için her türlü yolu denemişler. Dün küfrettiklerine bir davet için methiye dizenleri de bu ülkenin vatandaşı açıkça göremedi ama hissetti. Her açılım toplantısı gürültülü ve çok lafın dönüğü alanda oldu. Sözler verildi, sözler açıklandı ve sözler ile peynir gemisi yürütüldüğü sanıldı ama bir arkalarına dönüp bakmışlar ki, maslardaki gibi bir arpa boyu yol gitmemişler. Gitmemişler ama önemli olan ilk adım atılmış oldu. Binlerce kilometre sürecek yok bir adım ile başlar! Onlarda bir adım atmışlar. Açılımdan geri yok, çünkü başlıklar belirlenmiş durumdadır. Ama açılımı yapan açılımın başında kalır mı bilemem, bu açılımlara kim sahip çıkacak ve kim altını dolduracak?

Hiç yorum yok: