17 Eylül 2010 Cuma

Bir şeyler oluyor…

Bir şeyler oluyor…

Bir şeyler oluyor, yollar gereğinden fazla kalabalık ve trafik sıkışıklığı normal değil. Bir şeyleri yine birileri, ellerine yüzlerine bulaştırıyor.

Kapalı kapılar arkasında, sarayların odasında gizli gizli toplantılar düzenliyorlar, fakat yollardan gelirken eskortlar önde, yollar tıkanmış, trafik Arap saçı gibi karman çorman halde. Eskortların gürültü ile açtıkları yolda, birileri rahat bir şekilde toplantı yapılacak saraya doğru yol alıyorlar. Her şey gizli, görüşenlerde gizli, görüşülen konuda ama eskortlar ile yol almayı unutmuyorlar!

Normalde beş dakikada yürüyerek gidilecek mesafeyi, taksi ile yarım saatte gidememiş halde, can sıkıntısı içinde camdan dışarıya bakarak izleyen yolcunun yüzünden, bu karmaşanın anlamsızlığını hissedebiliyorum. Bir şeyler oluyor ve ne olduğunu kimse anlamıyor.

İstanbul yeni başkent gibi, bütün gizli görüşmeler, bütün resmi davetler burada yeni yapılan salonlarda ya da saray odalarında görülür oldu. Hükümet, bakanlar kurulu toplantısını şimdilik Ankara’da resmi konutta gerçekleştiriyor olsa da, İstanbul görülmeyen başkent olma özelliğini filli olarak yaşıyor.

Ekonominin atar damarı; doğal olarak başkenttir. Öteki tarafı işaret etseniz de, başkent paranın olduğu yerdir.

Para, global olarak hareket etmektedir ve sınır tanımaz. Parayı elinde bulunduranlar değil, paraya yön verenler; dünyaya yeni biçim vermeye devam ediyorlar.

Kapalı kapılar arkasında bir şeyler oluyor, yeni bir düzen kuruluyor ve bizler yeni kurulan düzen içinde yaşamaya mahkum ediliyoruz. Çünkü değişiklikleri ancak yaşayarak öğrenebiliyoruz. Her ne kadar dedikoduları önceden yolarla düşmüş olsa da, dönüşü olmayan bir değişimin içinde savrulan bireyler olarak, taksinin içinden dışarıya, sıkışmış bir trafikten bakıyoruz.

Değişim, bir halkoylaması ile gelmez. Halk oylaması değişene onay vermektir bir anlamda. 1982 yılında öyle oldu, anayasayı korumak için iktidara gelenler, anayasayı değiştirdi. Onaylattı. Geçenlerde olan halk onayı ise, bu 82 anayasasına küçük katkıdan öte bir anlam ifade etmiyor. Erk sahibi gücünü onaylatmıştır, ayak bağı olduğu gördüğü maddeleri törpülemiştir sadece.

Hrant’ın doğum günü olan günde yollar daha da karışıktı. Hrant’ın katillerini koruyan sanki hükümet değilmiş, Avrupa Mahkemelerinde Hrant’ı savunan hükümet değilmiş gibi, hükümetin desteklediği belediyenin verdiği salonda, Hrant’ın doğum gününü; hükümet için kalem tutanlar tarafından sahnede anıldı. Hrant’ı yüreğinden ananlar ise; salonun dışında, kendi yaşamları içinde yaşıyorlardı. Belki taksiden dışarıya bakan o yolcu gibiydiler.

Değişim kaçınılmazdır, değişim o kadar keskin olur ki, katiliniz sizin efendiniz olabilir.

Değişimin hakim olduğu zamanlarda, değişimi yaşayanlar hangi yönde nasıl değiştiklerini anlayamazlar, sadece uyum sağlarlar. Değişime karar verenler ve yönlendirenler ise; paranın politikasını belirleyenlerdir.

Yollar kalabalıktı, trafik durma noktasında, bir çok yol kapatılmış, alternatif yollara yönlendirdikleri bir günde, kapalı kapılar arkasında yapılan toplantı, çok uzaklarda patlayan bir mayın ile suya düşmüştü; toplantı ve doğrudan görüşmeler. Taraflar, toplantının suya düşmesi üzerine, boğazda balık ekmek yemişler. Onların toplanmasına ve görüşmesine izin verenler, belki de paralarının daha rahat ve özgür gezmesi için istikrara ihtiyaç duymuşlardır, izin verenlerin bütçeleri daraldığında ise çatışmanın körüklenmesini de bilirler.

Yaşam karmaşıklığı içinde devam ederken, görünenler ile gerçekler arasında uçurumda, gün be gün artmaya devam ediyor. Evren, her an genişlerken, gerçekler de görünümden o kadar uzaklaşmakta, kafalarda tasarlananlar; gerçek olarak kabul görmeye başladığı bir dönemde hızla yol alıyoruz. Görüneni gerçek kabul edenlerin oluşturduğu büyük çoğunluk ise, kendileri için yaratılmış rüyaları görmeye devam ediyorlar. O rüyaları gerçek kabul ederek, çatışmaları körüklüyorlar, ayrılıkları derinleştirmeye devam ediyorlar.

Bir şeyler oluyor, gördüklerimiz o bir şeyleri tanımlamada yetersiz bırakıyor. Gördüklerimiz ile bir şeyi tanımlamaya çalıştığımızda ise, bizi yanlış yolda, sıkışmış bir trafikte, camdan sıkıntı ile çevreye bakan halde bırakıyor.

Hiç yorum yok: