31 Ekim 2010 Pazar

Bir ölüm ve sonuçları…

Bir ölüm ve sonuçları…

Taksim meydanında 31 Ekim 2010 tarihinde yaşanan olayın bir çok yönü şimdilik gizlidir. Gözle göremeyiz, elle tutamayız ama hissederiz.

Bugünkü olayı bahane ederek; savaş çığırtkanları ve savaş için bütçe oluşturanlar, adı “barış” olan yürüyüşleri organize edeceklerdir. Onlar, savaştan kendi istedikleri gibi sonuç almak için kamuoyu oluşturmak isteyenlerdir. Kınayacaklardır tek yönlü olarak…

Savaş için bütçe hazırlayanlar, bugün yaşanan patlamadan sorumludurlar. Bu bütçenin yeri ve mekanı yoktur. Kim savaş için bütçe hazırlıyorsa bombanın fitlini çekiyor demektir. Barış için bomba patlamaz, bomba bir pazarlığın sonucunda patlar ve savaşan tarafların güç gösterisidir.

Savaşı ortadan kaldıracak olan, savaşa neden olan sebepleri ortadan kaldırmaktır. Bugün barış adına yürütülen açılımlar, savaşın nedenleri üzerine değil, sonuçlar üzerine yoğunlaştığını yaşanan süreç göstermiştir. Sonuçtan fayda sağlamak için kısa vadeli ve uzun soluklu düşünülmeyen adımlar kısa sürede tükenmiştir. Tıkanma noktalarını ne seçim ortadan kaldırmıştır ne de yeni geliştirildiği düşünülen adımlar, çünkü güvensizlik; yapılan adımlar ile daha da derinleştiğini bombanın patlaması ispatlamaktadır. Savaş, kişiler üzerinde değil, kurumlar üzerinden olduğunun farkında değilmiş gibi, kişileri öne alarak adımlar atılmaya çalışılması, var olan kurumların direncini daha da karmaşıklaştırmıştır.

Taksim’de bir bomba patladı, kim ne için kendisini bombaya dönüştürdüğünü bilmiyorum. Yaptığı eylemi de tasvip etmiyorum, aksine kınıyorum ama bir yandan da anlamaya çalışıyorum, çünkü o bombayı patlatanın ne düşündüğünü ve hissettiğini anlamayan birileri, gerçekten barış isteyeceğini düşünmüyorum. Barış isteyen biri, orada ölenleri ve yaralıları anlamak ve karşılıklı duygularına empati duymak zorundadır. Duygulara seslenerek yol alınmaz, alınsa alınsa sadece yeni provokasyonlara hizmet eder ve yeni düşmanlık tohumlarının ekilmesine neden olabilir. Duygu ile hareket edenler; ya yağmalarlar, ya öldürürler ya da linç ederler veya bu karmaşık duyguların kabarmasına neden olurlar.

Barış isteyenlerin elleri, ne yazık ki, savaştan fayda sağlayanların yanında zayıf konumundalar, çünkü barışı isteyenler bu savaştan elde edilen gelirleri kesecek ve ortadan kaldıracak, ne güçleri ne de buna hayat verecek gelecek projeleri vardır.

Savaş, kendisine ait bütçe ve yaşam ilişkisini geliştirmiştir. Savaşın devamı için, toplumu korkuya yönetmek ve korku ile yönetmek en basit yoldur. Eğer toplum korku ile biçimlendirilirse, savaş daha uzun soluklu olacak ve ölüm aletlerinin satılmasına neden olan piyasanın gelişmesine ve hacmin büyümesine olanak yaratır.

Savaş, her kurşun ile daha da çözümsüz hale dönerken, toplumun içinde, toplu cinayete sebep olacak patlama, toplumun daha da parçalanmasında ve yeni cephelerin yaratılmasına sebep olmaktadır. O yüzden bu tip toplu cinayetleri ve sivil toplumunda çatışmadan etkileneceği her türlü eylem kınanmalıdır, bu toplu cinayetlere dur denilmelidir.

Bu ülke hepimizin ve bizler bir arada yaşayacağız duygusunu güçlendirelim…

Barış hemen şimdi, savaş çığlıklarına hayır!

Hiç yorum yok: