27 Aralık 2010 Pazartesi

Nefret beslenirken…

Nefret beslenirken…

Türkiye’de Yahudi düşmanlığı çok sinsidir, gizliden gizliye gelişir ve bir an patlama ile sonuçlanır. Düşmanlık o kadar gizli işlenir ki, düşündüğünüz şeyin ve verdiğiniz tepkinin doğal olduğunu düşünürsünüz, çünkü düşmanlık artık doğallaştırılmıştır ve ona gösterilen tepkileri de doğal algılarsınız.
Düşmanlık, nefret duyguların okşanması ile oluşur. Nefret duyguları da; sizin ile direkt alakası olmayan olaylar üzerinden birikim sağlanarak oluşturulur. Çoğu zaman bilmeyiz, neden nefret ettiğimiz ama nefret ederiz, çünkü bizim duygularımıza, düşlünce yapımıza bir şekilde işlenmiştir. Bu işleyiş çocukluktan başlar, ölünceye kadar süren bir süreçtir ve nefret öyle bir hal alır ki, sanki kan davası varmış gibi kuşaktan kuşağa aktarılır. Üstelik hiç konuşmadan da düşmanlık ve nefret duyguları yapmış olduğunuz mimikler ve küçük tepkiler ile bile aktarılabilinir.
Türkiye’de sürekli vurgulanır, İspanya’nın kovduğu Yahudilere kucak açtık. Ne mutlu, iyi ki açmışlar. Kucak açıldıktan sonra ise, Yahudilere alttan alta bir düşmanlıkta beslenir olmuş, çünkü onlar gelirken İspanya’nın birikimini de getirdiler ve Osmanlı imparatorluğunu bir adım öne taşıdılar. İmparatorluk öne taşınırken, elbette bu işten rahatsız olanlarda vardı, kurulu düzeni bozulan da.
Kurulu düzeni bozulan hep yeniliklere ve yenilik getirenlere düşmanlık besler, çünkü kaybedeceği bir şeyleri vardır ve kaybetmiştir. Toplum boşluk kaldırmaz, o boşluklar da dolar. Boşlukları dolduranlar elbette bilgi birikimi iyi, yeni ile uyum sağlamışlar olacaktır ve bu yeniler de zaman içinde eski olacak ve toplumun dışına düşeceklerdir. Tanrının birer gölgesi değildir ki, sürekli kalsınlar. Tanrının gölgesini iddia edenler bile zaman içinde yok olup gitmişlerdir, ne onlardan ne de ailelerinden miras kalmıştır bugüne… Fakat kalan bir şeyler de vardır, o şey nefret duygusudur ve düşmanlıktır. Bu iki duygu; eğitim ve gelişmişlik ile açıklanamaz durumdur, çünkü hiç beklemediğiniz biri nefret duygusu içinde, çevresine saldırıyor olabilir. Eğitim ve kariyer bile bu duyguların ortadan kalmasına neden olamayabiliyor.
Son Mavi Marmara gemisi olayı ve sonuçları henüz tam orta yere serilmedi, fakat geçmişte yaşanan duygular su yüzüne çıktı. Yahudi düşmanlığı İsrail düşmanlığı eksenli olarak patlama yaşadı. Bu patlamayı görmek için; o duygular içinde, ellerinde bayrak alıp Taksim’e çıkanlara bir bakmış olsaydınız, sağcısından, solcusuna, radikalinden, öğretim üyesine, gazetecesinden, ayakkabı boyacısına… yani toplumun her kademesinde yer alan birilerini görürdünüz. O günlerde ve bugünlerde (Mavi Marmara gemisi yeniden İstanbul’a geldi) medyada atılan başlıklara bakmış olsaydınız, bu düşmanlığı içselleştirmiş sağcı, solcu liberal gazeteleri ve ekranları görürdünüz. Mavi Marmara gemisinin İstanbul’a gelişini ana kapaktan girenler de gizli ya da açık bir Yahudi düşmanlığının olduğunu rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Düşmanlığın sağcı, solcusu ve okumuşu olmaz, hepsi bir pota içinde yerlerini alırlar.
İstanbul’da bir Cem Evine bir bayrak yüzünden saldırı yapanlarında; düşmanlık ve nefret duygularının dışa vurumunu yaşadık. Bu düşmanlık duygusu sembol olarak bayrak gösterilmiş olsa da, saldır mekanın bir Cem Evi olması göz ardı edilemez. Cem Evi Alevi ibadet yeridir ve Alevilere karşı gösterilen nefret ve düşmanlık duygusunun dışa vurulacağı alanlardır.
Yahudiler, Aleviler ve diğer azınlıklara karşı gösterilen düşmanlık ve nefret duygusu altan alta bilince işlenirken, yasalar nezdinde de bu düşmanlık korunmaktadır ve kollanmaktadır. Nazi Almanya’sı Yahudi Soykırımını yasalar ile düzenlemiş ve uygulamıştır. Ermenilere uygulanan tehcir; yasalar ile düzenlenmiş ve uygulanmıştır. Yasalara saygılı olanlar tarafından işlenmiştir bu duygular ve bugün kınadığımız, bir daha olmasın dediğimiz uygulamalar.
Türkiye’de Yahudi düşmanlığı 2. dünya savaşı sırasında en üst boyuta çıktı. 6-7 eylül olayları sırasında hiç alakaları olmadığı halde dükkanları yağmalandı, getirilen vergilerden ilk onlar etkilendi. Türk karikatürün babası sayılan Cemal Nadir bile karikatürlerinde Yahudi düşmanlığını öyle bir şekilde işledi ki, düşmanlık yokmuş gibi algılandı. Erzurum sürgünleri içinde Yahudilerin olması, Dersim’de Alevilerin yok edilmesi, Koçgiride Alevi köylerin boşaltılması ve yağmalanması, HES’ler ile günümüzde uygulanan sosyal değişim içinde azınlıklar ve diğer kültürlerin olduğu bölgede yoğunlaşması tesadüfi değildir, içten içe ve bilinç altına işlenmiş düşmanlık ve nefret duygusunu dışa yansımasıdır ve bu duygulardan para kazananlar ve beslenenler olduğu sürece de halklar ve kültürler arasında düşmanlık beslenecek ve büyümeye devam edecektir.
Mavi Marmara gemisini tekbir ile karşılayanlar açık olarak Yahudi ve diğer azınlıklara karşı düşmanlıklarını saklamıyorlar, onların bu duygularına kapalı olarak destek verenler ise, sinsice düşmanlıkları beslemeye ve nefret duygusunu kendi çevresine yaymaya devam ediyorlar.

Hiç yorum yok: