1 Ocak 2011 Cumartesi

Artık Avrupa Kültür Başkenti değiliz…

Artık Avrupa Kültür Başkenti değiliz…

2010 yılı bitmiştir, son dakikalarını da 31 Aralık günü yaşadık, yaşadığımız bir takvim dönencesi miydi, yoksa bir çok etkiliğin sonlanması anlamına mı geliyordu? Elbette yeni gelen vergileri de muştalıyordu, biten etkinlikleri de haber veriyordu.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti sıfatı ile bir yıl boyunca değişik etkinliklere imza atıldı, kendilerinin verdiği reklamlara göre 10 milyon izleyiciye ulaşılmıştır, (ki İstanbul nüfusu söylenenler ile resmi kayıtlarda tutulanlara göre daha aşağı bir rakama tekabül ediyor) etkinliklerin tüm İstanbul’u kucaklamadığının kanıtı olarak kendi kayıtları içinde durmaktadır, çünkü etkinliklere izleyici olarak gidenler birden çok etkinliğe katılmıştır.
Kültür başkenti sıfatı için resmi olarak vergiler toplanmıştır, bu vergiler bir havuza aktarılmıştır, elbette Avrupa Birliği’de katkı sunmuştur. Beklentilerin üzerinde büyük bir bütçe ile karşılaşılan yerde istenmeyen kokuların yaygınlaşması da kaçınılmazdır, çünkü insan bencildir ve bu bencillik içinde yandaşına ve kendisine büyük pay aktaracaktır. İstifalar, dedikodular bunun ilk işaretini projelerin pay edilmesi sırasında gündeme gelmiştir, hatta bir çok medya kuruluşunda da bu kokuların yankıları tartışılmıştır ve daha sonra bir şekilde üstleri örtülüştür, çünkü dedikoduyu yayınlayan kurumlarda bir bakmışsınız reklamlar dönmektedir. Bu reklamların veriliş amacı bugün elbette sorgulanmalıdır, neden bazı medya kuruluşlarında dedikodular gündeme geldiğinde reklam verilmiştir? Amacı nedir?
Projeler, hangi kriterlere göre desteklenmiştir ve verilen projelerden hangisi yazılı olarak taahhüt edilen sonuca ulaşmıştır? Çünkü projede beklentiler ve amaç anlatılır ve ona göre bir bütçe verilir, amaç ile Kültür Başkenti amacı arasında ne kadar uyumluluk söz konusudur?
Restorasyon çalışmaları, bir şehre bırakılan en önemli mirasıdır, bu restorasyonların ne kadarı gerçek amacına uygun gerçekleştirilmiştir? Çünkü Ayasofya’yı tazikli su ile yıkandığına dair haberler medyada yerini almıştır. Kaçta kaçı gerçek amacına uygun olarak ve verilen bütçe içinde gerçekleşmiştir, gerçekleştiren firmanın veya ekibin bu düzenlemeden ne gibi karı olmuştur, verecek ve alacak hesapları açıkça kamuoyuna sunulmalıdır.
Proje veren firmaların ve kişilerin iktidar ile ilişkileri bir şekilde de sorgulanmalıdır, çünkü iktidar ile Başkent projesini yürüten kurum arasında bir ilişki yapısından gereği vardır. Merkezi hükümetin denetimi ve yönlendirmesi ile bu proje hayat bulmuştur ve şu anda AKP iktidarının yaptıkları konusunda dedikodular hiç de az değildir. Bu kadar paranın olduğu yerde iktidar ile dolaylı ya da direkt ilişki olması kaçınılmazdır. Bu ilişkinin boyutu kamuoyu önünde açıkça tartışılmalıdır.
Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerin denetilmesi ve yeniden sorgulanması kaçınılmazdır, bunu ancak ve ancak hükümet ile bağlantısı olmayan tarafsız kurum ve kuruluşlar yapabilirler. Meslek odaları kendi pencerelerinde bu etkinlileri sorgulamalı ve kamuoyuna sonuçlarını açıklamalıdırlar. Elbette, Avrupa Kültür Başkenti yöneticileri hiçbir şeyi saklamadan bu denetleyici kurum ve kuruluşlara bütün defterlerini açmak zorundadırlar. Aksi halde oradan gelen kokular İstanbul’daki yaşamı daha da ağırlaştıracak ve insanlar içindeki güven duygusunun daha da kaybolmasına sebep olacaktır. Eğer bu etkinliklerin birinci amacı İstanbul kültürünün dünyaya duyurulması ve İstanbul şehrinde yaşayanlar arasında güven duygusunun güçlendirilmesi olarak okur isek.
Her medya kurumunda (taraflı, tarafsız) bol kepçeden verildiği anlaşılan reklamlar yayınlanmıştır. Neden baştan beri bu reklamlar verilmemişte, yıl sonuna yaklaştıkça reklamlar artmıştır? Ve yılın kapanış gecesi dahi bir çok medya aracında bu reklamlar dönmeye devam etmiştir. Bir şeyler mi saklanmak istenmektedir ki, sürekli rakamlar ile bir mesaj verilmeye çalışılmaktadır. Acaba ortada güvensiz bir durum mu vardır?
Kültür başkenti sıfatı taşıyan projelerden kimler ne kadar yararlandığına dair liste şeklinde kamuoyuna bilgi verilmelidir, hatta bu çalışmalar kitapçık haline getirilip sunulmalıdır. Firma sahiplerinin isimleri de açıkça yazılmalıdır, bazı isimler firma ve kültür kurumu adı altında gizlenme ihtiyacı duyulabilinir, bu ihtiyaca gerek yoktur, kaç profesyonel bu işten yararlanmıştır, bu profesyonellerin sağcısı solcusu olmaz, çünkü profesyoneller para karşılığında iş yapandır. İşlerini profesyonel mi yaptıkları da açıklanmalıdır, profesyonelce proje verenler, acaba amaca uygun gerçekten etkinlik yapmış mıdır ve amaçta belirtilen amaca uygun sonuç elde edilmiş midir?
Projeleri ret edilenler, ret edilen projelerini sene içinde hayata geçirdiler, onlar ile karşılaştırma yapmak mümkün müdür?
Avrupa Kültür Başkenti deyince sizin aklınızda ne canlanıyor, nasıl bir etkinliğe katıldınız, bir anınız var mıdır etkinlikler içinde… Elbette bu etkinlikler içinde yer alanlar ve yakınları bu sorunun muhatabı değillerdir.
Kötü kokuların üstleri kireç ile örtülebilinir ya da kokunun kaynağına inip ortadan kaldırabilirsiniz. Acaba hangisi tercih edilecektir?

Hiç yorum yok: