9 Şubat 2011 Çarşamba

Bir martının kanadında…


Bir martının kanadında…
İstanbul’da yaşanan aşkların çetelesi tutulamaz, çünkü o kadar çok ki, hangisi anlatmak gerek bilemem. Bir aşk var ki, içinde buruk bir hüznü barındırır. Bu hüzün bir tarihi içinde saklar. Tarık Şerbetçioğlu bu saklı hüznü sahneye aktarmış, hem oynamış hem de yönetmiş.
Yaşlı bir adam, bugünü anlatır, bugünde aslında geçmişi. İlk gençlik yıllarındaki aşkını, Galata’yı, İstanbul’u anlatır. Bir destanı içinde dokunur geçer. Tarihtir yaşam, yaşamın tarihi içinde bireyin gözü ile bakar. Kargaşanın hüküm sürdüğü, direkler arası eğlencelerin ve Müslüman olmayan kadınların sahne aldığı o özel günlerin ve gecelerin bir konuğu vardır, genç ve hevesli bir genç. Aşkını dili ile ifade edemeyecek kadar mahcup, çekingen ve kafasında canlandırdığı aşkı yakalamak için uzun yıllar bekleyecek bir genç. Bir de kahvede son demini kahve tadında yaşayan yaşlı bir adam.
İkisi de aynı kişidir, aynı bakış açısına sahiptir, iç konuşmaları, düşünceleri, yaklaşımları duruşu. Birinde tecrübe vardır, ötekinde acemilik. Aralarındaki tek fark budur. Çok kültürlü bir şehirdir, imparatorluğun başkentinde her rengin kendisine yaşam alanı bulduğu ve bir arada yaşandığı yerdedir. Eskiden mahallerde sınır yoktur, her kültür iç içedir ve kimse kimseyi yabancı görmez. Yine de İstanbullu olmak ayrıcalıklıdır, önce o konuşur, isteklerini dillendirir.
Bir azınlık üyesi kadını sever, gönlü ondandır, bütün meslek yaşamını bir yana iter, onun aşkı için sahne alır. Aşk her şeyi ret ediştir belki. Aileyi, toplumu ve oluşmuş olan tüm önyargıları. Parasızdır, parayı sahnede alır. Aşk bütün yoksulluğun üstünü örter. Ülke savaşa girmiştir ve savaş bütün güzellikleri ve birliktelikleri yok eder. Çünkü ülke de birlikteliğini kaybetmiştir, başka güçlerin denetimi altındadır. İşgal günleri aşkların duygusunu canlı olarak ve kor olarak saklasa da artık o korun üzerine işkence izleri düşecektir. Ölüm aşkın sonsuzluğun dehlizinde zamanı durduracaktır. Zaman akar, yaşam başka güzellikleri içinde saklayarak gelişir. Fakat o zamanın durduğu an, hep o an yaşar. Yaşlanınca dahi o an hep yanındadır ve sıcaklığını, sesini korur. Tek kimlik, iki zaman yaşarız. Sahne İstanbul süliyeti içindedir, sahnede bir kişinin üzerine büyüteç ile bakmaktayız, yaşanan milyonlarca aşkın arasından.
Kaybolan renkler, güzellikler, ayrılıklar, savaşlar, yoksulluklar… hepsi geçmiştir, şehrin tarihi içinde, bir duvara, belki bir yola işlenmiştir. O işlenmiş anıların bir tanesini Tarik Şerbetçioğlu’nun kaleminden öğreniriz.
İsmail Cem Özkan
İstanbul Hatırası
Yazan-Yöneten: Tarık Şerbetçioğlu
Dramaturgi: Gökhan Aktemur
Koreografi: Selçuk Borak
Sahne Tasarımı: Aysel Doğan
Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş
Işık Tasarımı: Zilkifli Özdemir
Efekt Tasarımı: Ersin Aşar
Oyuncular:
Toron Karacaoğlu
İbrahim Şirin
Naci Taşdöğen
Tarık Şerbetçioğlu
Ergun Üğlü
Binnur Şerbetçioğlu
Rahmi Elhan
Selma Kutluğ
İskender Bağcılar
Gökhan Eğilmezbaş

Hiç yorum yok: