7 Şubat 2011 Pazartesi

Öfke bir gün patlayacaktır!

Öfke bir gün patlayacaktır!
Her ölüm içinde acısını taşır, yaşam içinde ölümü taşır. Ölümün olduğu yerde yaşam vardır ve yaşanmışlıklar vardır. Bir de neden öldüğünü bilmeyen ama hiçbir zaman soru soramayacak olanlar vardır.
Ankara OSTİM’de ölümler soru soramayanların ölümüdür, neden öldüklerini hiçbir zaman soramayacaklar ama cevapsız sorular hep orada asılı kalacaktır, tıpkı geçmişte Davutpaşa’da olduğu gibi.
Bir de yaşamın son günlerine gelmiş insanlar vardır, artık ölüm onlar için kurtuluştur, gönüllü olarak gider bu dünyadan. Bunun acısı da farklıdır, çünkü gönüllü gidişin arkasında hep acı vardır. Acının bıraktığı gözyaşı. Gözyaşı göçü anlatır.
Gözyaşının döküldüğü yerde ise, sorulmayan sorular vardır.
Soruların sorulmadığı yerde ise, baskı vardır, zulüm vardır, çünkü acı içe doğru akar.
Acının içe doğru aktığı zamanlardayız.
Öfkeler bilenmektedir…
Öfke patladı mı, önünde durabilecek hiçbir bent olmaz, yıkar gider.
Toplumsal öfke tsunami’dir, beklenmedik anda ortaya çıkar ve önüne geleni içine alıp yok eder.
O beklenmeyen an; aslında beklenendir, işareti önceden verilmiştir, fakat bir patlamaya görsün, önünde hiçbir güç dayanmaz, yok olur gider.
Öfkeler umuda döndüğünde, devrim olur.
OSTİM’de katil bellidir, öfkenin yönü de bellidir, sessizce başlayan bir tsunami, bir gün içine alıp hepimizi bir yere sürüklediğinde, şaşırmış gibi yapıp, nerede olduğumuzu dahi sorgulayamadan, kendimizi orada ayakta kalma mücadelesi verir bulabiliriz.
Her ölüm içinde öfkesini de taşır.

Hiç yorum yok: