14 Nisan 2011 Perşembe

Tiyatro ucubedir, kaldırın!

Tiyatro ucubedir, kaldırın!

Sanata tükürenler, ucube diyenler yan yana gelmiş devleti yönetiyorlar. Bu kadar sanat severi bir araya toplayan bir ideoloji var ki, insanlar yan yana geliyor. Ya da ideoloji demeyelim de “çıkar birliği” var ki diyelim.
Eskiden siyasi partilerin dayandığı bir zemin vardı, katmanlardan oluşurdu toplumlar, o katmanlarında sözcüleri ve temsilcileri olurdu. Global ekonomi bu katmanları yok etti, kitleyi yarattı. Şimdiki siyasi partiler kitle partisidir, dayandıkları bir katman yoktur. Kitle partisinin ve kitlenin ise birinci tercihi çıkarıdır. Çıkarına göre karar verir ve çıkarına göre yön değiştirir. Çıkarlar her şeyin önünde olduğunda ise, doğal olarak kitle partileri de dört ayrı düşünceyi bir arada tutabiliyor. Eski kimlikler, düşünceler ve geçişlerin artık önemi yoktur, çıkarı neredeyse kişi orada konumlanabilmekte ve çıkarı gereği aniden yön değiştirebilmektedir. Bugün kite partilerinin devamlılık göstermemesinin temelinde bu yatar. Yani çıkar ve çıkarsal ilişkiler.
Çıkar devletin işleyişini bile belirler konuma gelmiştir. Bu da global ekonominin ve politikalarının sonucundadır.
Global bakış içinde, ayrıntıların önemi yoktur. Yukarıdan aşağıya doğru bakın ve sokakta yürüyen insanları izleyin, sokakta yürüyen insanların kimliği sokağa yaklaştıkça önem kazanır ama bir gökdelenden bakarsanız, sadece nokta olarak göreceksiniz ve kimlikler önemsizidir. Global ekonomide, sokakta yürüyen nokta gibi gözüken insanlar istatistikte bir rakam olarak görülür, kimlikleri, kültürleri ve konuştukları dilin önemi yoktur. Gökdelenden bakan birinin belirlediği politika gereği aşağıda kim belediye başkanıymış, kim başbakanmış, kim kültür bakanıymış diye bakmaz, önemli olan şirketinin çıkarıdır ve amacı doğrultusundaki rakamlardır.
Kültür bakanı bir açıklama yapmış, devlet tiyatroları kaldırılabilinir. “Başbakanına bak, bakanının düşüncesini söyleyeyim” günümüzde hayat bulmuş cümle konumuna geldi. Başbakan, “ucube” diye bir heykeli ihale ile yıktırıyor, belediye başkanı heykele tükürüyor, bakanda bundan aşağı kalır mı, kendi sorumluluğunda olan bir kurumu ortadan kaldırabilme düşüncesini medyaya açıklayabiliyor. Çünkü çıkarlarına uymuyor. Devlet tiyatrosuna ayrılan bütçe başka amaçlar için kullanılabilinir. İşe yaramayan salonlar ihaleler ile pazar ekonomisinde verimli amaçlar için kullanılabilir, dönüştürülebilinir. Taksim’deki AKM binasının değerini bugün bir düşünün, orada neler olmaz ki, kimlerin iştahı kabarmaz ki?
Özel tiyatroların büyük bir bölümü politik mesaj veren oyun oynamıyor, çünkü politik mesaj verildiğinde ödenek sorunu karşılarına bir engel olarak çıkabilir. Devlet tiyatrosuna verilen para ile özel tiyatrolar bir hizaya getirilebilinir.
Devlet tiyatroları bir çok özel tiyatrodan daha cesur ve kaliteli oyun sahneye koyabiliyor. Bu durum piyasa ekonomisi ve kitle kültürü açısından bakan için anlamsız, çünkü para getirici işler değil. Sanat yapmak için eğitim şart, eğitimi olmayanın sahneye çıkıp bir şey söylemesi zor. O yüzden oraya çıkar ilişkisi içinde olunan kişileri öylesine istihdam edilemez. Bu büyük bir sorun teşkil eder. Çıkara uymuyorsa “kaldırın gitsin” sözü bakanın sözüne denk düşüyor.
Bir heykelin ihale ile kaldırılması meselesinde “ucube” sözü kullanılmıştı ama öncesinde başka şeyler de söylenmişti. Heykeltıraş oradan bilmem ne kadar para alıyor, bu paranın sadece bir adama verilmesi ne kadar doğru, gitsin başka yerden ihale ile para kazansın gibi… Buna benzer sözler söylenmişti. Heykele ve sanata bakış arkasında yatan asıl şey para ve paranın çıkara göre paylaşımı. Yani sanata para gözlüğü ile bakarsanız, kitle kültürünün dışa yansıması olarak “ucube, içine tükürülen, sırtımıza yük” gibi kavramlar ile karşılaşırsınız ve işin boyutu küçümsenmesine ve yok edilmesine kadar genişleyebilmektedir. Peki, iktidarda olanlar için sanat yok mu? Elbette var, çıkarlarına uygun olanlar ve çıkarına uygun eser üreten büyük sanatçılarımız her dönemde vardı, var olmaya da devam edecektir.
İktidar, tiyatro gibi iyi olan şeyi bunca zaman neden kaldırmadı diye kafamda sorular geçiyordu. Çünkü devlet tiyatrosunu kendi çıkarları yönünde biçimlendirmemişler ve istedikleri gibi propaganda aracı olarak kullanamadılar. Bu durum bende tiyatronun ayakta kalması konusunda kuşku yaratmıştı. Bir şey olması gerekli ki, tiyatroya biçim verilsin ya da kaldırılsın. O bahanede bir şekilde tesadüf sonucu yaratıldı. Ve hemen kafalarda şimşekler çaktı ve “tiyatroda ucubedir” sözü sessizce ortaya çıktı. Ha heykel ha tiyatro, çıkara hizmet etmeyen her şey ucubedir. Çıkara uygun şeyler ise en büyük sanat eseri olarak alkışlanır ve alkışlayanlarda her zaman bulunur.
Sanatı ucube olarak görenlerin kapısında, sanatçıların bir bölümü para için sıra beklemektedir. Onların anlayışına uygun projeler geliştiriyor… İktidarı elinde bulunduranlar ise, gerekli gördüklerini ucube, gerekli gördükleri ise para verilen sanat diye bakmaya devam ediyor...

Hiç yorum yok: