10 Nisan 2011 Pazar

Yer altından gelen sesler…

Yer altından gelen sesler…

İstanbul’u İstanbul yapan değerleri öne çıkaran bir yerel politika var mı? Buna olumlu yanıt vermek isterdim ama ne yazık ki bu konuda olumlu hiçbir şey göremiyorum.
İstanbul gün geçtikçe büyüyor ve görüntüsel olarak değişim yaşarken, temel sorunları büyümekte ve bir gün bu yapısal sorunlarından kaynaklanan büyük bir felakete davetiye yazmaya devam etmektedir. Şehir gökyüzüne ve yatay olarak büyürken, aynı şey yer altı için söyleme imkanına ne yazık ki sahip değiliz. Geçici çözümler ile sorunların üstü toprak ile örtülmekte ve üstüne de beton dökmekteyiz.
Binlerce yıldır ayakta duran şehir, geçmişte alt yapı sorununu tüneller ile çözdüğüne bugün dahi ayakta duran sarnıçlara bakarak görebiliriz. Sarnıçlar birer sanat eseri gibidir, oraya gidip gezmek isteriz.
Bugün şehrin değişik yerlerinde yer altı çalışmasına şahitlik yapmaktasınız. Yollar iki de bir kapanır ve değişik kurumlar tarafından kazınır, çünkü en basit çözüm tercih edilmiştir. Sorun olduğunda, sorunlu bölgeye müdahil etmek üzerinedir. Yer altında yer alan şehrin yükünü taşıyan yapılara günlük çözüm yollar ile çözümlenmeye çalışılıyor. Borular döşeniyor ama bu borular sorunun çözümünün ertelenmesi olarak okuyabiliriz.
Şehrin yer altı düzeni yoksa, o şehirde her türden felaket senaryo olma olasılığı yüksektir. Bir bakarsınız çöp patlar, bir bakarsanız havagazı patlar. Yollarda açılan çukurlara arabalar düşer. Kaldırımsız yola arabalar park eder, bir yangında müdahale etmesi gereken araç o yola giremez.
Enerji savurganlığı olabildiğince büyük şekildedir, her daire için ayrı ayrı çözüm yolları aranmıştır. Enerji ihtiyacımız fabrikalar için değil, konutlar için gerekli hale gelmiştir. Bu enerji açıklığı yüzünden alternatif enerji kaynakları araştırılmaktadır.
Enerji ihtiyacını karşılamak için hidroelektrik ya da nükleer santraller öne çıkmaktadır. Her iki enerji kaynağı da yaşadığımız evreni yok eden, yeniden biçimlendiren şeyler olduğu yaşadığımız yakın tarihe bakarak söyleyebiliriz. Hidroelektrik santraller dererli yok etmekle kalmıyor, göçmen kuşların yollarını da yok ediyor. Kuşların olmadığı evrende neler kaybederiz, hiç düşünen oldu mu? İnsanın akılına başka sorularda hemen geliyor, kuş gribi acaba bu enerji pazarlayan firmalar tarafından mı üretildi?
Gelişmiş ülkelerde yer altı sorunları yüz yıl öncesinden çözümlemiş, o şehirlerin alt yapısına bakarak yer altı yeniden yapılandırılabilinir. New York şehri önümüzde beş yüz yıl için su ve enerji sorununu çözmüş. Madem kuzeye bakmak baş dönmesine yol açıyor, batıya bakın. Orada nasıl çözdüklerini ve yer altında tünel açarak yapılan düzenlemelere bakın. Şehirlerin nasıl bir yer altı olduğunu öğrenin…
Tünel açmak, günümüzde inşaatlarda ve tersanelerden daha güvenlidir. İnşaatlarda kaç işçi ölüyor bileniniz var mı? Tersaneler ölüm yerleri olduğunu medyaya yansıdığı kadar öğrendik, peki gökdelenler ile dolan İstanbul şehrinde, bu inşaatlarda çalışan işçilerin durumu nedir, kaç işçi öldü bu büyük binaları yaparken? Hep depreme dayanıklı olup olmadığını konuşuyoruz ama ölümleri, yaşanan sıkıntıları konuşmuyoruz…
Büyük şehirlerin ve küçük yerleşim yerlerin yer altından yeninde inşaat edilmesi geleceğimiz için önemlidir, çünkü yer altından gelecek tehlikeler vardır ve bu sadece deprem ile olacak şeyler değildir.
İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok: