14 Ocak 2012 Cumartesi

Kitaplarla büyümedim

Kitaplarla büyümedim
“Kitaplarla büyümedim, her şeyi hayattan öğrendim.” diye içini geçirdi. Hayat bir çok dersini zaman içinde sindire sindire verir. Okul ise bir anda bilgileri beynimizin içinde atar sonra der ki, öğrendin. Aslında öğrendiğimizi sandığımız şeyler sadece görüntüdür, çünkü hayat okuyana da okumayana da aynı şiddette davranır, ayrım yapmaz.
Her şeyi okulda öğrenen biri hayatta başarılı olma şansı ne yazık ki yok. Bugün bir çok profesör unvanı taşıyanlar hayatta eğitim görenlerin yanında çalışmaktalar ve onların zenginliğine daha fazla zenginlik katmak için zamanı yok edip, hizmet sektörü içindeki görevlerini yerine getirirler.
Bazı okumuşlar ve hayatta dersini alanlar ise daha şanslıdır, çünkü el yordamı ile değil, insanlığın birikimlerinden yararlanarak adım atarlar. Onlar okuyanlara göre avantajlı olmuş olsalar da, sonuçta eğitilen insan bir çok basit çözümü göremez ve karmaşık hesapların içinde basit çözümler kaçırır, yıllar sonra çözümü bulduklarında ise artık zaman geçmiş olur. Zamanı yakalayanlar ise bugün babalarından kalan servetin vermiş olduğu rahatlık içinde insanlık için bir şey yapmazlar, onlar için sadece kendileri vardır ve kendilerinin hayattan aldıkları zevklere çeşit katmak için uğraşırlar.
Kitaplar ile büyümedim diye düşündü Beyoğlu’nun arka sokaklarında küçük esnaflık yapan biri. Bir çok okumuşun onun oraya gelip çayını içtiğini görür, şanslıdır, çünkü okumuşların cebinde para yok iken, kendisinin yanında bir iki eleman çalışmakta ve gelene çay ısmarlamanın vermiş olduğu rahatlık ile sohbet eder. Eğer çay ısmarladığı birinin bir masası varsa; herhangi bir devlet dairesinde ya da holdingde yanına dahi yaklaşamazdı. Şimdi yanında kendi seviyesinde birlikte çay içmekte ve çayın demi altında sohbet edebilmekteler.
Beyoğlu bir çok hayatı iç içe saklar ve besler. Kim necidir, neyi hedefler belli değildir, zaten Beyoğlu adı üstünde beylerin oğullarının mekanıdır ve orada hizmet sektörü gelişmiştir. Beylerin oğullarına hizmet edilir.
Kitaplar ile büyüyenler, hayatın dişilileri arasında büyüyenlerin yanında büyümekte ve gelişmektedirler. Hayat hiç adil değil gibi gözükebilir ama hayatın hareketi herkese eşit vurur ama bazıları daha ileri gider, bazıları ise buhar olur uçar. Hayata tutunmak için çocuklarını eğitenler, aslında hayattan çocuklarını saklamaya çalışırlar, onları koruma güdüsü içinde hayata daha geç katılmalarını sağlarlar. Onlar için önemli olan; bir kariyer ve kimliktir. Kimliği ve kariyeri olanların hayatta başarılı olacağı illüzyonu içinde kendilerine güven içinde bakarlar ve hazırlıksız yakalandıkları hayatın rüzgarı içinde yok olur giderler.
“Hayatı kelimelerden değil, nefeslerden öğrendim, çek bir nefes” derler Beyoğlu arka sokaklarında. Nefes çekenler bu dünyadan uzaklaşır kendi dünyaları içinde yok olurlar. Yok olan geçmişin bütün birikimidir aslında. Beyoğlu, içinde yok olanların hikayesini saklar, arada birkaç kişi başarılı olur ve o başarılı olan birkaç kişinin hikayesinin arkasından binlerce hayat o hikayenin içinde olmak için buhar olur.
Kitaplar geçmişin birikimini saklar, geleceğin öngörülerini yazar.
Kitaplarda dijital oldu, hayatımızın başka alanlarında olduğu gibi. Bir an varlar ve bir an bakmışsınız bilgisayarınızda kaydetmeyi unuttuğunuz bir yazınız gibi yok olur gider. Beyoğlu’nda ara ara elektrikler kesilir. Bir öykünün önemli kahramanın anısı yazılırken, o anı elektrik kesintisi ile birlikte yok olur, çünkü hayatımız kendi yarattığımız enerjinin kölesi konumundadır.
“Kitaplardan öğrenmedim hayatı, simit satarak başladım hayata ve Beyoğlu’nun arka sokaklarında küçük ticaretime” diye geçirdi, çayın demi kömür közünün üzerinde kokarken.
Beyoğlu yazılan ve yazılmayan bir çok hikayeyi saklar, en çok da yazılmayan dramları, trajik komik hikayeleri. Kitaptan ve hayattan öğrenenler aynı havayı solurlar, buharlaşan yaşamın içinde.
İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok: