Üsküdar’ı geçtim, Çamlıca’dan baktım!
Erdoğan şimdide çamlıca tepesine büyük bir cami yaptırma
projesi ile ortaya çıkmış. Taksim Meydanı derken bakmış Taksim Meydanında
camiyi tüm İstanbul göremez, en iyisi radyo vericilerin yerine cami yaptırmak.
Erdoğan öldükten sonra arkasına öyle bir şey bırakmak
istiyor ki, onun için her türlü projeyi olgunlaştırmadan söylüyor ve
yandaşların o dileklerinin rap diye yapmasını bekliyor. Bir zamanlar bir genelkurmay
başkanı vardı hani, o dönemin kadın başbakanı ne derse rap diye yerine
getiriyordu, o da öyle bir söz söylemiş ki, gerçi o sözü söyleten şimdilerde Erdoğan’ın
gölgesi gibi her türlü yanlış anlaşmayı düzeltme derdinde, öç almak için her
türlü fırsatı değerlendiriyor. O başbakan pardon söyleten şöyle bir cümle
kurmuştu; “devlet için kurşun atanda, kurşun yiyende şereflidir.” O şereflilerden
biri bugünlerde cezaevinde, en yakın arkadaşı da cezaevine saldırı olama
olasılığı gereği kapı önünde nöbet tutuyormuş. Geçen gün cumartesi anneleri Galatasaray
Lisesi önünden kalkmış, o şerefli vatandaşın yattığı cezaevine doğru gitmiş. Orada
bir kargaşa olmuş, o kargaşada gazetelere yansımış, yansıyan bilgiye göre
birilerini hala tehdit eden açıklama yapmış; “geçmişten bililer bizi, ne
yaptığımızı ve ne yapacağımızı…” cezaevinde duran şerefli olanlar geçmişteki
hakim günlerindeki gibi öz güven ile yine esip gürlemeye devam ediyorlarmış
olduğunu gazete sayfalarından okudum. Demek ki bu kadar rahat esip
gürlüyorlarsa onlara dokunan bir şey olmamış… bir bir cezaevlerine darbe yaptıkları
iddia edilenler alınırken, eski günlerin gürlemesi gücü ile gürleyenler hala
rahat rahat tehdit ediyormuş. Erdoğan o şerefli vatandaşları koruduğunu ve özel
bir cezaevi ayarlayarak göstermiş. Osmanlı’da oyun bitmez lafı vardı bir
zamanlar, o laftaki özne sanırım değişmiş.
Osmanlı’da en fazla cami ve görkemli eser bırakan padişah
benim bildiğim Kanuni ve onun büyük mimarı Mimar Sinan. Osmanlı kenti olan İstanbul’un
siluetini değiştiren, Edirne’nin en güzel eserini yaptıran büyük bir cihan padişahın
eseri yüzlerce yıldır ayakta ve kullanılmaya devam ediyor. İstanbul coğrafi
olarak değişmiştir, genişlemiştir. Kanuni zamanındaki yerler artık şehrin
ortasında gökdelenlerin gölgesinde kalmak üzerinedir. Öyle bir yere, öyle büyük
bir şey yaptırılmalı ki, yaptıran öldükten sonrada bütün cihan ve İstanbul gördün,
eseri ile adı yaşasın. İşte bugün İstanbul’un her yerine radyo dalgasının
yayıldığı merkez Çamlıca, en ideal nokta. Her noktaya radyo dalgası yayılan
yere öyle bir cami yaptırılmalı ki, hem görüntüsü hem de sesi İstanbul’u titretsin!
Erdoğan çamlıca tepesini seçmesinin en büyük nedeni bana göre yukarıda
açıklamaya çalıştığım düşüncede yatıyor.
Peki, bu düşüncenin arkasında ne yatıyor dersiniz? Yoksa Erdoğan
Kanuni ile yarışıyor olmasın? Kanuni’nin Mimar Sinan’ı vardı, Erdoğan kimi var,
o da yakında çıkar... Yorumumuzu başka boyutta ele alalım bir de: padişahlar
günahlarını af ettirmek için her buldukları boş araziye cami yaptırmış... Kolay
değil kardeş, baba ve yeğen katili olmak... Ömrün son demine yaklaşanlar artık bu dünyadan
ellerini çeker ve gelmekte olan dünyaya hazırlık yapar. Günahların affı için elbette
bir şey yapılmalıydı. Her ne kadar o günahın büyük bir kısmı kendisinin yaptığı
olmasa da, atalarından aldığı günahı da boynunda taşımaktadır ve yerine gelecek
olana da günah miras bırakmaktadır. Kanuni öncesi ve sonrası yapılan dini
amaçlı yerlerin temelinde halkın daha Müslüman olması değil, günahları için Allaha
yalvarma ve sesini duyurma telaşı yatıyor olarak düşünüyorum. Elbette yanılabilirim
bu görüşüme ama benim hissettiğim böyle bir şey. Erdoğan’da onlardan etkilendi büyük
olasılıkla. O döneme ait bilgiler ve geleneklerin günümüze yansıması elbette
vardır. En büyük yansıma geçenlerde kutladığımız İstanbul’un Fethi. Gerçi o
fetih İttihat ve Terakki Partisinden miras kalsa da, bugün yanlış günde kutlanıyor olsa da Osmanlıdan
bize gelen çok birikim vardır ve bugün dahi yaşamımızı belirlemeye devam
ediyor. Gerçi arabaların arkasındaki tuğra geçmiş ile hiç alakası yok, turaya
siyasi anlam yükleyenler, kendi mahalle baskını hissettirmek için
kullanıyorlar. Osmanlıdan bize kalan en büyük miras, meclis ve halen
kullandığımız bayraktır. Biraz sağı solu düzeltilmiş olması mirasın içeriğini
bozmaz. Jandarma birlikleri, polis teşkilatı, istihbarat örgütümüz hepsi bugün
bize kalan miraslardır.
Erdoğan geleceğe öyle bir miras bırakmak istiyor ki, ismi
hep onu görünce anılsın. Çamlıca tepesinde yapılacak cami Ayasofya ile
yarışacak boyutta olacağını düşünüyorum. Peki bu boyutta yaptırmanın başka
anlamı yok mu? Günahları af ettirmek gibi, kanuni oğul, baba, yeğen canını ömür
boyu beynin bir yerinde taşıdı. Kolay değil birilerin ölüm emrini vermek, şiir
yazan, aşık olan biri elbette vicdanında onların sesini, nefesini duymuştur. Peki,
Erdoğan kimlerin nefesini duyuyor dersiniz ya da gerçekten duyuyor mu? Bunun cevabını
ben bilemeyeceğim, tarih elbette bir yere not düşecektir, Metin Lokumcu,
Uludere… vb. olayları… Bursa’da bir genç biber gazından öldü, o ölümün hesabını
kim soracak, kimler hesap verecek? “Emir verileni yerine getirdim, biber gazı
bize süs olarak verilmedi” diyen mi, emir veren mi, onlara biber gazı
kullanması için ortam hazırlayan mı, biber gazı üreticisi mi?
Tarih her şeyi not ediyor…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder