29 Nisan 2008 Salı

Kölelik bitti mi?

Kölelik bitti mi?

Kölelik devrinin artık kapandığını düşünürüz ve kölelik denildiğinde genellikle gözümüzün önüne gelen 19. yüzyıldan bir görüntüdür; zincire vurulmuş siyah köleler.

Basra körfezinde deve yarışlarını bilirsiniz, o yarışlarda develerin üzerinde oturanlara hiç dikkat ettiniz mi? Pakistan ve Afganistan’dan getirtilen köle çocuklar! Yarışı kazanmak zorundadır, efendisinin gururu için. Taylandlı çocuk fahişeler… Brezilyada yağmur ormanlarında ağaç kesen çocuklar… Çiftliklerde çalışmak zorunda kalan ve ailesinden kalan borç batağından kurtulmak için mücadele edenler ve gittikçe borç batağına saplananlar…

İnsan satışı karlı bir iş, çünkü ucuz emek ve borçları ödemek zorunda olanların bitmek tükenmek bilmeyen enerjileri… Kredi ve banka borçları ile köleleştirilenler… Yasadışı göçler ve insan ticareti...

Çocuk bakımı bahanesi ile getirtilip, daha sonra satılan kadınların hikayelerini bilirsiniz, polis sürekli köle tüccarların elinden, hayat kadını görevi verilmiş kadınları kurtarır ama bitmez, sürekli operasyon olur, bir bölümü basına yansır! Üstelik doğudan ve kuzeyden gelenlerde genellikle okumuş insanlardır. O köleleştirilmiş kadınların hikayelerini bir öğrenmeye kalkmayın, çağdaş dünyanın dramını orada izleyebilirsiniz. Suriye fuhuş piyasası Türklerin elindeymiş, Suriye’de fuhuş resmi olarak yasaktır. Genelde kuzey ülkelerin insanları ülkemizden o tarafa götürülüyormuş! Sınırları kaçak geçen sadece eli silahlı insanlar değilmiş!

Kaçak işyerlerinde çalıştırılan ve her türlü hakları elinden alınmış göçmen ya da fakir işçilerin durumu, Davutpaşa’daki havai fişek üretim yerinde patlama ile gözler önüne serildi ama kısa zamanda unutuldu. Tuzla’da ölümler devam ediyor… Tezgahlarda kölelerin çalıştırılmasına devam ediliyor. Mevsimlik işçiler, devrilen bir aracın altında cansız vücutları yollara saçılır ama (onları modern köle olarak gördüğümüzden) onlar sadece gazetelerde bir bakımlık haber olarak görür ve hemen unuturuz. Mevsimlik işçilerin memleketlerine gidip gelmeleri çalıştıranlar için verimli olmadığı göz önüne alındığında daha verimli bir çözüm yolu bulunur, verimsiz topraklarda yerleşim birimi kurmalarına izin verilir. Devlet oraya her hizmeti götürmez elbette, çünkü onlar ötekilerdir ve akan kanın, dökülen gözyaşının sorumlusu olarak görülürler. Ege bölgesinden mevsimlik işçilerin kurduğu köylerin olduğunu kaçımız biliriz?

Modern kölelik kurumu günümüzde metres adı altında devam etmektedir. Çalışmayan kadın ve muhtaç bıraktırılmış çocuklar borçlandırılarak köleleştirme süreci günlük yaşamımızda tüm çıplaklığı ile devam etmektedir.

Köle hep bir borcunu ödemek zorundadır, ödül özgürlüğüdür. Özgürlüğü hiç tatmayan biri özgürlüğü nasıl tarif eder?

Muhtaç bıraktırılmış, arkadaşının eşi ya da torunu ya da kızını kendi himayesi altına alıp, onlardan yararlanmayı seçmek bir efendinin yapacağı iştir. Topluma onları himayesi altına aldığı görüntüsü vererek, hem vicdanen hem de ahlaken toplum içinde dik başlı yürümesini bilir, fakat bir gün himaye altında aldıklarından biri gerçekleri bir şekilde kamuoyuna aktardığında, oradaki ilişkinin köle ile efendi ilişkisi olduğu ortaya çıkar. Toplumumuzda düşmüşe yardım etmek önemlidir, fakat o düşmüşten yararlanmak düşkünlük demektir ve toplum dışına atılması gereklidir. Fakat günümüzde ödüllendirilmektedir. Her düşkünün düşkün dostu vardır!

Türkiye’de köle ticaretini gözler önüne serecek sosyolojik araştırmalar var mıdır? Soruyu başka açıdan soralım, Türkiye’de sosyoloji bilimi var mı?

Siyaset bilimi profesörü Ahmet İçduygu’nun hazırlamış olduğu bir rapor vardır, onun da güncellenmesi gereklidir, çünkü araştırma yaptığında ülkemizde ki bu ticareti yapanların küçük şebekeler olduğunu belirtmişti, bu geçen zaman içinde durum ne olmuştur?

Yapılan bir araştırmada kölelerin küresel ekonomiye katkısı 13 milyar dolar olduğu tahmin ediliyormuş. (CIW – Coalitation of Immokalee Workers) Üç milyar insan günde 2 dolardan az ücretle hayat mücadelesi veriyor. Kölelik resmi olarak yasaktır. Üstelik kölelik üzerine önleyici yasalar vardır. Geçmişin sermaye birikimi için kullanılan köleler, şimdi yine sermaye birikimi olarak kullanılıyor ama bu sefer eskisi gibi zincir ile açıktan pazarda satılmıyorlar. Kölelik biçim değiştirerek varlığını sürdürmektedir.

Ülkemizde bankalar neden tüketiciyi sürekli borçlu yapmak için uğraşmaktadır? Borçluların çoğunlukta olduğu ülkelerde sosyal patlamalar oluyor mu?

Hiç yorum yok: