11 Kasım 2008 Salı

Baba ve iki oğul!

Baba ve iki oğul!

12 Eylül bir kırılmadır yaşamımızda. Sol geleneğin ret edildiği, solun marjinalleştiği ve onun yerini seks, uyuşturucu ve hortumculuğun doldurduğu yıllardır. Sol argümanlar içinde –küfür- romanlarının bir başarı gibi sunmaları ve bazı kitapların poşetler içinde satıldığı yıllardır.

12 Eylül bir kırılmadır, çünkü o kırlıma içinde geçmişte inançları uğruna kürsüde yumruk yiyenler, yumruk atanlar ile birlikte piyano sesleri altında viski kadehlerini tokuşturdukları günlerdir. O günlerde havaya kaldırılan kadehler kendi çocuklarının geleceğinin yönünü de çiziyordu. Şimdi çocukları da kendisi gibi köşe yazıyor, sözleri ciddiye alınıyordu. Her ikisi çocuğu da besleme basın içinde yerlerini almıştı. Biri AB hayranlığı içinde tüm sorunların çözüm yolunu AB olarak gösterirken, öteki demokrasinin en büyük engelin darbe yapacaklar olduğunu söyleyip, darbe yapacak konumda olanlara saldırı ile yol alıyordu. Ne ilginç tesadüftür ki, her ikisini besleyen kaynak aynı kökten geliyordu. İki çocuğu başyazar olmuştu ama F tipi sermayenin beslemesi konuma düşmüşlerdi. Eğer onlara sorarsan asla böyle bir durum yoktu, çünkü özgür iradeleri gereği düşüncelerini özgürce ifade ediyorlardı. Hangi sermayenin ekmeği ile beslendiğinin önemi yoktu. Sözlerini başyazarı oldukları sayfalardan duyuruyorlardı, onlar önemliydi ve bütün bürokratlar onların iki sözüne bakıyordu! Akşamları buluşulan toplantılarda memleket meseleleri görüşülüyor, orada devletin geleceğine yön verecek kararlara etki yaptıklarını düşünüyorlardı. Ekranların vazgeçilmez yorumcusu olmuşlardı. Gülerek ve küçümseyerek konuşuyorlardı. Onlar durdukları noktadan her şeyi doğru yorumluyorlar ve doğru yön gösteriyorlardı. Kendilerinin düşünceleri karşısında başka bir yol olduğunda hemen sinirleniyorlar ve sinirlerini saklamıyorlardı. Onlar babalarından aldıkları mirası sadece gazetede köşe yarı olarak kullanıyorlardı. Yeni liberal politikanın ilk tohumları viski kadehleri tokuştururken atılmamış mıydı? Doğru aldıkları mirası doğru kullanıyorlardı.

Akşam sohbet toplantılarının vazgeçilmezleriydiler. İslamcı kanalların ve devlet kanalların vazgeçilmez yorumcusuydular. Zayıf düştüklerinde hemen yazdıkları gazetenin ana sayfasından destek verin mesajı atar ama bu mesaja nedense hep İslami kesimden yanıt gelirdi, çünkü o kesimin haklarını özgürlük adı altında savunuyorlardı. Onlarda elbette destekliyorlardı, zaten bugün yaşadıkları olanakları da onlar vermemişiydi. Biliyorlardı, okuyucu mektupları her şeyi gösteriyordu. Sol adına duruyorlardı ama okuyucu mektupları onların gerçek yüzlerini ortaya seriyordu. Köşelerinden onlara teşekkür etmeyi de unutmuyorlardı elbette. Kafası karışık sol düşünceli olduğunu düşünenlerde bunları solcu olarak görüp, onları onlardan daha çok savunur konuma gelmişlerdi. AB her şeyin ilacı gibi sunuluyor, fakat sunulan çözümün kimin işine yaradığını düşünmüyorlardı. Dışarıdan söz söylemek kolay, elini hiçbir şeyin altına atmayan, çocuklarını siyasetten ve soldan uzak tutmak için her yolu mubah sayan bu kesim, bu iki kardeşin mücadelesini hayranlıkla ve ekranlar karşısından gıpta ile izliyorlardı. Onlar bir baba ve iki oğlu takdir ediyorlardı. Babayı o yumruk yediği dönemde gibi anımsıyor, oğullarının da o dönemin mirasını taşıdığına inanıyorlardı. Meydanlarda sol yoktu ama bu bir baba ve iki oğul vardı! Desteklenmesi gerekliydi, destekliyorlardı! Elbette çocuklarını soldan uzak tutarak! Kendileri çok eziyet görmüşlerdi, çocukları görmemesi gerekliydi. Yaşadıklarını yaşamaması gereklidir, ama bir yandan da gelmekte olandan korkuyorlardı. Çocuklarının geleceği için yurtdışına nasıl kapak atılırı düşünür olmuşlardı. Her şey çocuklar ve aydınlık gelecek içindi!

Baba ve iki oğul. Geçmişte babalar oğullarından daha geri olacağı düşünülüyordu, fakat oğullar bugün baktığımızda babalarının yarısı kadar olamamışlardı. Onlar acaba babaları gibi viski bardağını kaldırıp, çocuklarının geleceği için bir şeyler yaptılar mı? Yoksa onlarda diğer okuyucuları gibi çocuklarını yurtdışına maaş aldıkları kesim tarafından verilen burslar ile okutmaya mı gönderdiler?

12 Eylül bir kırılmadır, eğer bu darbe olmasaydı baba ve oğulları şimdi ne yapıyor olacaklardı?

Hiç yorum yok: