30 Temmuz 2010 Cuma

Sıcaklar…

Sıcaklar…

Sıcaklar bir bütün olarak kavuruyor yeryüzünü. Biz öyle deriz, çünkü yaşadığımız alanın yeryüzünün bir parçası olduğunu unutur ve bir bütün olduğunu düşünürüz.

Yeryüzü sıcaklar ile boğuşuyor, öte yandan seller ile…

İnsanlar bir birlerini öldürmek üzere, en gelişkin teknolojik silah üretme derdinde…

Üçüncü dünya ülkesi ise, teknoloji sahibi ülkelerin çöplüklerinden yararlanarak kitlesel silah üretme derdinde…

Teknoloji sahibi ülkeler; bu üçüncü dünya ülkeleri ile kedinin fare ile oynaması gibi oynuyorlar, araya yardımcı oyuncu alıp paslaşıyorlar…

Bizler sıcaktan kavruluyoruz, eskiden çeşmeye ağzımızı dayayıp kana kana su içerdik, şimdi damacana suyunu para vererek alıyoruz.

Sıcaklardan kavruluyoruz, asfaltta arabamızın altında kayıyor, her tarafımız nem, sıcak ve sıcağın yaratmış olduğu bir atmosfer altındayız…

Bir birine anlayışlı davranamayanlar, kavga için meydan bulmalarına gerek yok, anında yumruklar sıkılıyor ve gözler kapatılıyor ve nereye gelirse sallanan yumrukların bırakmış olduğu hava akımının etkisi ile insanlar serinlemek içinde olsa, kavgaya seyirci, kavgada taraf olmaya çalışıyorlar. Bazı gözü açıklar, bu işten de para kazanılır diyerek hemen cepheler kuruyor ve bahisler havada uçuşuyor…

Cepheler yaratmak, para kazananların en büyük taktiklerindendir ve kesin o işten para kazanılır… Biri de elbette kaybeder. Kazancın olduğu yerde kayıpta olur!

Sıcaklar güneşin gökyüzsüzünü fethetmesi ile başladığını sanırız, kendi kuyumuzdan dünyaya bakarken, fakat hiç düşünmeyiz, o sıcakların asıl sebebi yine bizleriz! Çünkü o kadar çok şeyi, sorumsuz ve amaçsızca tüketiyoruz ki, dünya bir sera olmuş önemsemiyoruz. Biz tüketiyoruz, tüketmemiz içinde sürekli üretiyorlar. Sera etkisini yaratan ve kontrolden çıkaranda yine bizleriz!

Kontrollü yaşam; bir anlamda devlettir. Devletin olduğu yerde kontrol kaçınılmazdır, o kadar kontrol türleri geliştirilmiştir ki, artık dersiniz bu devlet sonsuza kadar yaşar ama bir an olur ve o devlet yıkılır, buharda suyun buharlaşması gibi yok olur gider…

Dijital teknoloji, arşiv için mekan sorunu en küçük alana sıkıştırarak, devletin yapması gereken arşiv için binalarında azalmasına sebep oldu. Fakat öyle bir şey ki, teknoloji; bir virüs o birikimleri bir anda sıfırlayabilir. Tıpkı eskiden kağıt evrakları farelerin, yangınların ve su basmaların yok etmesi gibi! Bu yeni teknolojide bir anda olur, milyonlarca yılda biriken birikim!... Sıcaklar bu teknolojiye de etkiliyor, bir anda su buharı altında kalmasına, yok olmasına sebep olabilir…

Sıcaklar yeryüzünü kavuruyor, bazı bölgelerde çatışmalar sürüyor. Evleri yananlar, dükkanları yağmalananlar, sıcakları düşünecek durumda değiller, hatta sıcakların farkında bile değillerdir. Onlar klimalı ortam aradıklarını sanmayın, onlar yaşama haklarının ve insan haklarının korunmasının derdindeler. Ne sıcak, ne güneş onların umurunda değildir! Yaratılan cephede taraf konumunda ve neden taraf olduğunu bilmeden sonuçtan direkt etkilenmeye devam ediyorlar… Devlet kontrol etmektedir, olayların hepten kendi çıkarları dışında oluşacağına inandığında müdahale edecektir. Şimdiki çatışmada, taraf olan devlet, sessizce yağmalayanları alkışlamaktadır…

Sıcaklar, güneş, nem, su…

Sıcaklar bazı şeylerin buharlaşmasını kolaylaştırırken, sıcaklar sayesinde kasalarına para ile dolduracaklar, büyük bir keyif ile çalan müziğin etkisi ile dans yapma devam ediyorlar. Sıcaklarda dans figürler daha kıvraktır, neden dersiniz???

Hiç yorum yok: