25 Ağustos 2010 Çarşamba

Gazete okumuyorum!

Gazete okumuyorum!

Gazete okumuyorum, dinliyorum ve izliyorum. İzlemediğimi gidip satın alıyorum, onda da haberleri okumadan köşe yazarlarına bakıp, izlediğim birkaç yazarı okuyup kapatıyorum.

Gazete okumuyorum, çünkü ilk sayfaları sabah haberlerinin hepsinde okunuyor… Dinliyorum, izliyorum…

Öğlene doğru ekonomi sayfaları okunuyor…

Spor sayfaları okunuyor…

3. sayfaları okumaya gerek yok, çünkü haber programları onları veriyor sadece…

Başbakanın uzun propagandasını ve çok bildik konuşmalarını izlemiyorum, o çıktığında zaping!

Magazin haberlerini sabah dinlemeye gerek yok, çünkü TV kanalları magazin ile doldur, akşam kırmızı nokta saatlerinde her türden ilişkiyi isterseniz bir anda öğrenebilirsiniz. Kim, kim ile tatile gitmiş, kim hangi otelde hangi fındığı kırmış???

Gazete okumak için bana neden kalmıyor, çünkü hepsini izliyor oluyorum…

Köşe yazarların yazılarını bile istersem dinleyebiliyor, izleyebiliyorum.

Gazete, okunmak olmaktan çıktı, sabah kahvaltısında aç ekranı, izle…

Gazeteyi cep telefonunda okumak istiyorsan, tıkla numarayı, gelsin haberler canlı canlı…

Gazeteyi izlemek değil de bilgisayar ekranından okumak mı istiyorsun, bağlan gazete sayfasına her ayrıntıyı oku…

Gazeteler, gazetecilerin dışında işadamların eline geçtiği günden beri gazete olmaktan çıktı, patronun işini ve patronu için gerekli kamuoyu oluşturma aracına döndü. Patronu hükümet ile kavgalıysa gazete de kavgalı, patron ihale alacaksa, hükümetin bütün hatalarını aslında hata yapmıyorlar diyerek doğrultma ve doğru yaptığına dair kamuoyu oluşturmaya döndü…

Gazeteler, patronları için prestij aracına döndü, o günden sonra çalışanlara para yerine bol öğüt verildi, ihale alana yazlık, tatil hediye edildi!

Gazeteler, içinde çalışanları ile alındı, satıldı, devlet el koydu, ihaleye çıkarıldı ve ihalede alan gazetenin yeni patronu oldu ve gazete yeni sahibinin sesine ve rengine dönüşüverdi… çalışanlar ekmek kapısı diye yeni renge hemen uyum sağladı. Cuma günleri patronu ile saf tutmaya özen gösterenler, gazete içinde masaları oldu. Altında çalışanlarına bağırma hakkı elde etti, stajyer kızlar/ erkekler ile kaçamak yapmak doğal karşılanır oldu!

Basın içinde çok satan değil, çok dağıtan prestij kazandırır oldu. Patronlar kendi iş yerlerinde çıkardıkları gazeteleri parasız dağıttı, o parasız dağıtılanlar ise tiraj olarak döndü…

Gazete etkilediği kamuoyu kadar gazete, yaptığı haberlere göre gazete olmaktan çıktı… Ne kadar çok kamuoyunu etkilerse, o kadar işadamları kendi reklamlarını orada yayınlatmak istemektedirler. Reklam gazetelerin içeriğini belirler oldu, reklamlar ana sayfadaki manşetin büyüklüğünü bile belirler konumuna gelmiştir. Reklam veren, kendisi/ firması ile haberi gazetede görmek ister. Gazetede, onun ile röportaj yapmak için bir muhabirini görevlendirir. Eğer iyi para veriyorsa, gönder bir köşe yazarını tam sayfa ayır, para gelecek yerden sayfa cimriliği yapılmaz.

Gazete okumuyorum, izlemeye devam etmek için sabah erken kalkıyor, ekranı açıyorum, yarı uykulu halde yattığım yerden izliyorum, dinliyorum…

Gerçekten, gazetenin görevi ve işlevi neydi, anımsayanınız var mı?

Hiç yorum yok: