31 Mart 2011 Perşembe

Tarih çizgisi değişir mi?

Tarih çizgisi değişir mi?
Güncel olaylar beni pek ilgilendirmez aslında, genelde onları balon olarak görürüm ve izlemem. Çünkü günlük olaylar, genelde tarihin çizgisini değiştiremez. Tarihin çizgisi; planlı, düzenli ve hedefi olan gündemlerin değiştirdiğini düşünürüm. Planlı olacak, düzenli olacak ve hedefi olacak. Bütün bunlar yan yana gelindiğinde gündem değiştirmek için uğraşmaya gerek yok, tarihin çizgisi değişmiştir demektir.
Tarihin akış çizgisi, zaman zaman değişikliklere uğrar. En büyük değişimler, genelde savaşların zamanında olması kanıksamış ve öyle kabul etmiştik. Fakat, Sovyetlerin dağılması savaşın sonucu değildi, daha uzun süreli olarak Sovyet topraklarında oluşmasına izin verilen çürüme ve onun etkisi ve bu çürümeyi teşvik edenlerin büyük zaferi ile sonuçlandı. Buda göstermiştir ki, savaşsız da tarih çizgisi değiştirilebilmektedir. Tarih çizgisini değiştirmek için elinizde bir güç olması ve o gücü amacınız doğrultusunda kullanmanız gereklidir. Bir zamanlar bu güç kullanım kılavuzları doktrinlerdi. Doktrinlerden son yıllardan bahsetmez olduk. Bir dönem doktrinler elden ele dolaşır, kitapların kapaklarına göre isim alırlardı. Doktrinlerin yerini ne aldı dersiniz, firmaların uzun boyutlu planları mı, onların çıkarına alınan özellileştirme kararlar mı?
Global dünya dendi, evren küçültüldü, sınırlar daha rahat aşılır oldu ve insan, evrenin her noktasına parasını hareket ettirme fırsatını yakaladı. Kontrol edilebilen ama kayıt dışı bir paranın hareket alanı içinde olması, ticaretin sağlığı için önemlidir. Kontrol dışı parada aslında bir şekilde denetim içindedir ama bu denetim yasalara uygundur, meşrudur. Uyuşturucu, silah ticareti, insan kaçakçılığı, kaçak organ nakli gibi global suçların yaratmış olduğu piyasa, azımsanamayacak bir paranın istihdam edilmesini sağlamaktadır. Her kargaşa noktasında bu paranın serbest hareket ettiğini ve alıcı olan ülke kasasına doğru gittiğini söylemek abartı olmasa gerek. İsviçre bankaları, bu kayıt dışı paranın bir dönem cennet mekanlarıydı, artık değil, fakat kayıt dışı paranın bir şekilde yasal zemin içinde hareket ettiği, üçüncü dünya ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerine bakarak anlayabiliriz. Çünkü onların cari açıkları gün geçtikçe büyümesine rağmen, ülke içinde yaşam standardı ve büyüme yönünde ekonomilerinin gelişimini izleyebiliyoruz. Cari açık, elbette üretim yönünde değil, tüketim yönünde olmaktadır. Ülkeye giren malın artması, o ülkede üretimin çökmesi ve yok olması anlamına gelmektedir. Bu yüzden gelişmekte olan ülkelerde hizmet sektörü gelişirken, sanayi güdük veya montaj sanayisi olarak kalır.
Global firmaların çıkarına doğru atılan her adım hoş görü ile karşılanırken, serbest piyasa kuralları sadece kağıt üzerinde kalmaktadır. Serbest rekabet, global ekonomide olmayacak şeydir. Haksız rekabet, cari açığı tüketim lehinde olan bir ülkenin yok olması ve bütün kurum ve kültürel birikimlerini global tüketim koşullarına uygun olarak yeniden biçimlenmesi anlamına gelmektedir. Bu yeni biçim, her ülkede aynı markaların ve tüketim alışkanlıkların firmaların çıkarları yönünde oluşturulması anlamına gelmektedir. Küçük nüans farklar dışında, bütün ülkeler aynı firma logoları karşısında, aynı davranış özellik göstermeye başlamıştır. Ulusal bayrakların yerini günümüzde global firmaların sembolleri alıyor. Global firma için çalışmak ve onun büyümesi için her türlü enerjiyi vermek, ulusal gururun yerini almıştır. Bir çalışan için hangi ülkede çalıştığı değil, hangi firma için çalıştığı kariyer açısından daha önemli hale gelmiştir. Global firma; istediği çalışanını, istediği ülkeye gönderip, orada proje boyunca kalmasını sağlayabilmekte ve onun her türlü birikiminden yararlanmayı doğal olarak görmektedir ve zamanı geldiğinde kapının önüne koyarak, onu kaderi ile baş başa bırakabilmektedir. İnsanlar işlerini kaybetmemek için, her türden özveriyi göstermekte ve yüzyıllardır mücadele sonucunda elde edilmiş, çalışma yaşamına dair bütün kazanımlarını, kariyerini kaybetmemek için terk etmeye gönüllü olarak katılmaktadır. Global ekonomi, kendisine uygun çalışma koşularını da yaratmaktadır.
Tarih çizgisini günlük olaylar değiştirmiyor, hatta yeni olarak başlayan işgaller ve “insan hakları” adına yapılan saldırılar, uçmaya yasak bölge ilan edilmesi bile tarih çizgisinin değişimine neden olmamaktadır. İşgal edilen ülkelerin tarih çizgisi değişim göstermekte ama eskisinden farkı, lideri değişmiş ve koalisyon hükümetlerin olduğu bir yapı olmasından başka bir şey ifade etmemektedir, çünkü global ekonomiye uygun değişim yaşanmıştır, bazı değişimler dış müdahale ile olmakta, bazıları da içten içe uzun soluklu bir politikanın ürünü olarak yapılmaktadır.
Fast food yiyecek ve tüketim çılgınlığı artık, ne ulusal sınır tanıyor ne de kültürleri. Hepsi hazır giyimden giyinir gibi yaşıyorlar ve bir birine benzer yaşam standardına ulaşıyor. Tarih çizgisi yaşadığı krizlere ve bunalımlara rağmen değişmeden devam ediyor.
Ülkemiz içinde tarih çizgisi, 12 Eylül öncesi alınan 24 Ocak kararları ile değişmiştir ve o değişiklik bugünde devam etmektedir. Biz, global tüketim çılgınlığına entegre olmuş, firmaların istekleri doğrultusunda kararlar almaya devam ediyoruz. Buna karşı direnç gösterebilecek olanları ise torba içine karıştırıp atmak ve gündemden dışarıya bırakmak doğal karşılanmıştır. Katil ile kurban aynı torbada bir biri ile kaynaştırmaya çalışılıyor. Bu 12 Eylül hapishanelerinde denenmişti, bugün daha aklıca ve global ekonominin isteklerine göre daha sinsice ve içten içe yapılmaktadır. Bir örgütün lideri olduğu söylenen biri kendi gazetesini bombalattığı, bomba atan ile mağdur konumda olan aynı yerde yargılandığını, Hrant’ı öldürttüğü söylenen ile “Hrant için adalet için” diye slogan atan bir gazeteci henüz ‘kanıtlanamamış’ bir örgüt davasından yargılanmaktadır. Bu bizim kendi ülke tarihimiz çizgisi içinde olmaktadır ama tarih çizgimizi değiştirecek şeyler değildir.
Tarih çizgisi artık savaşlar, tutuklanmalar ve işgaller ile değişmiyor. Tarih çizgisi yaşadığımız global krizin global çapta yaşanacak bir savaş ile kırılma durumu gerçeği kendisini korumasına rağmen, tarih bize şimdiden gelecekte neler ve ne olabileceklerini söylememektedir. Sürprizlere açık bir tarih çizgisi içinde, tarih çizgisini değiştirmenin koşulları yaratacak, sistemli, düzenli ve amacı olan bir muhalefetin olmaması, olmayacağı anlamına gelmiyor. Bunun ilk işaretini komünist manifesto’da söylenmişti. Bütün dünya işçileri birleştiğinde, global firmaların tarih çizgisi belirleme özgürlüğü ve rahatlığı ortadan kalkacaktır. İktidarda olanları destekleyen global firmaların yenilgisi en son yaşanan Almanya’daki seçimler göstermiştir. Tarih çizgisinde nasıl bir sürprize açık olduğumuzu da göstermiştir.
İsmail Cem Özkan
Not: Bugünlerde yayınlanmamış kitabın toplatılması, bilgisayardan ‘delete’ edilmesi ile karşı karşıyayız. Bu tarih çizgisini değiştirmeyecektir ama ilginç bir olayda yaşamaktayız, delete yani silinen kitap artık bir link ile her bilgisayarda yerini almıştır. Bu bir itaatsizlik örneğidir, güce ve erke karşı yapılan bu itaatsizlik örneği. Gelecek için önemli umudu içinde barındırıyor. Tam ve kontrol edilebilir denetim mekanizması henüz oluşmadığını, umudun başka yerlerde olduğunu ve tarih çizgisini değiştirecek sürprizlerin yeni koşullara uygun olarak değiştiğinin de işaretini taşımaktadır. Kitap için Cumhurbaşkanı Gül dediği gibi bir PR çalışması olmuştur, sanırım Cumhurbaşkanı bu kitabı okumuştur. Başbakanın yasaklanmış sitelere girip sörf yapması nasıl doğal ise, her bilgisayara silinen kitabın düşmesi de sanırım doğal karşılanır hale gelmiştir.

Hiç yorum yok: