22 Mayıs 2008 Perşembe

Hormonlu mürekkep!

Hormonlu mürekkep!

Bugün Karaköy’den Kadıköy yönüne gidecek olan vapuru, iskelede bekliyorum. İstanbul’u bilmeyenler için kısa bir açıklamada bulunayım. Avrupa yakasından Anadolu yakasına gitmek için hala vapurlar kullanılıyor. İleride bu yazı okuyacaklar için anlamsız olabilir, çünkü tüp geçitler, metrolar filan derken su altı, su üstü ulaşımlar bu bacasından duman çıkan gemileri sadece fotoğraflar içinde yaşatacak gibi!

Karaköy iskelesi Avrupa yakasında, ben Kadıköy’e gitmek istiyorum. Kadıköy ise Anadolu yakasındadır. Bugünkü teknoloji vapurlar ile geçmeye uygun. En sağlıklı ve kısa yol vapurlardır. Yaklaşık olarak 20 dakika süren yolculuk aynı zamanda bir kıtadan öteki kıtaya geçişi anlatır. Kıtalar arası yolculuktur!

İskelede beklerken bir genç yanıma geldi, ‘Kadıköy’ dedi. Anlamsız suratına baktım ama ne demek istediğini anlamıştım. ‘Evet’ Kadıköy’e gider’ dedim. Bu arada yanımda duran işçi kıyafetli bir yaşlı adam bana dönerek; ‘Ne dedi? Anladın mı?’ diye şaşkın bakışlarla sorarken, bir yandan da ‘Mürekkep yutmuş biri, nasıl olurda bu şekilde soru sorar, burası Kadıköy değil, Karaköy!’ diyerek konuşmasını devam ettirdi. Ben de bu kendi kendisi ile konuşan adamın dünyasına dahil oldum. ‘Yeni nesil, mürekkep yuttu ama bu yuttukları mürekkep her şey de olduğu gibi hormonludur. Biliyorsunuz hormon her şeye karışır oldu, insan değişti!’ dedim.

Yaşlı adam iç konuşmasına benim katıldığımı görünce gözleri parıldamıştı, çünkü artık insanlar birbirleri ile konuşmuyor, sadece iç konuşmalarını sesli olarak yansıtıyorlardı. Bu arada vapur iskeleye yanaşmış, yüzleri kapıya doğru dönük olan yolcular bir anda hareketlenmişlerdi. Sessiz bir bekleyiş, kıpırdanma ile dalgalanır gibi oldu, vapur iskeleye çarptığında bulunduğumuz alanda hareketlendi, küçük çaplı bir deprem gibi sallanmıştı! Burada iskeleler her vapur yanaşığında dalgaların etkisi ile sallanır!

Sadece sallanan iskeleler değil, günümüzde sarsıntılar geçirmekte. Toplumsal dönüşüm kuşaklar arası arayı açtığından olacak yeni kuşak ile bir önceki kuşak farklı dillerden konuşur gibi, arada tercüman bulmak bile zor gözüküyor. Yeni teknoloji günlük konuşmanın içine girerken yeni bir insanı da yaratmış oldu. Günümüz gençliği kısa konuşmayı bırakın artık aradaki sesli sessiz harfleri bile düşürerek konuşuyor. Örneğin popüler olan Cem Yılmaz ismini CMYLMZ oluvermişti. Sadece o reklam amacıyla yaptığını düşünebilirsiniz, fakat sokaklarda yürürken kulağınıza gelen sesler onun yalnız olmadığını gösteriyor. Hatta yapılan bilimsel bir çalışma konusu dahi olmuş. Bir konu anlatılırken başı ve sonu düzgün olan cümleler kurun, araya da hiç alakası harfleri serpiştirin, okuyanlar o anlamsız harfleri kafalarında anlama büründürerek okudukları gözlenmiş.

Eskiden okuyanlara mürekkep yutmuş adam derlerdi, çünkü okkanın içine sokulan kamış (daha sonra divit geldi) ile dile değdirilirdi. Okuyan yazan insan mürekkep yutmuş oluyordu. Her okumuşa o yüzden mürekkep yutmuş olarak kabul edilir ve bu söz oradan türemiştir. Günümüz gençliği elbette diline değdirdiği ne mürekkep var ne de doğru dürüst kalem. Her şey klavyenin başında bitiyor. Klavyeyi bırakanlar hemen cep telefonun tuşlarına dokunuyorlar. Günümüzde okuma yazma demek parmakların uçlarının tuşlara değmesi olarak algılanabilir. Klavyede yazmaktan üşenenler ise semboller ve kısaltmalar ile anlatmak istediklerini anlatıyorlar. Uzun uzadıya cümle kurulacağına kısa ve öz olarak anlatması yeterlidir. Gençler hormonlu mürekkep yutmuşlardır!

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok: