20 Mayıs 2008 Salı

Bir etkinlik ve düşündüklerim…

Bir etkinlik ve düşündüklerim…

En çok emek mücadelesinden ve eşitlikten, saygıdan bahsedenlerin en fazla bu alanda zarar verdiklerini düşündüm, geçen gece katıldığım bir etkinlikte.

Kendilerini göstermek için sahneye çıkanların asılında o işi sadece kendilerini göstermek için yaptıklarını ve hep övgü bekler gördüm. Asıl emek harcayanların, bu işi omuzlayan emekçiler yoktu. Emekçilerin yaptıkları sahnede görüntü olarak duruyor, onların isimleri dahi yok!

Biz yaptık biz yayınladık dediler, fakat ben yapanları görmedim, yoktular.

Emek, özgürlük, adalet mücadelesi söylemli bildirgeler sahneden izleyiciye ulaşmakta ama söz uçar, görüntü akar ama gerçek ortada yoktur! Söylenen söz, yazılar değerler birer şovdurlar. Şov yapılır ve mutlu bir şekilde ayrılır. Şov yapmak için başka nasıl olsa emeğini koyacak, isimsiz birçok ahmak vardır bu dünyada. Bulunur, sadece birkaç kişi yaptığı ile övünsün!

Bir ekrana yansıyan görüntüler görürsünüz. Ekran karşısında sizi bıkkınlığa kadar götüren tekrarlar görürsünüz. O tekrarlar elde yeni çalışmalar olmadığı içindir, döner durur. Tekrarlar ile her sunum yeniden gösterilir. Tekrarlanır. Tekrarlanır ama onu yapan emek, onu oraya taşıyan emekçilerin isimleri yoktur. Birkaç kuruş verdiklerini söyleyen ve siyasi yörünge verdiklerini düşündüklerini sananlar vardır orada. Orada onu yaratan beyinler yoktur, o beyinler unutulmuştur. Unutulmasınlar diye geçmişin birikimi olanlar insanlar anılırken, unutulmuşlardır.

Değişimi isteyenlerin televizyonu diyen istek öne çıkarılmıştı, değişimin içeride olmadığını gördüm. Değişim isteyenler düzenin izlerini olduğu gibi üzerlerinde taşıyorlardı. Aslında biz farklı değiliz, ama biz şuyuz demekteydiler. Bir banka reklamında atılan slogan hala geçerliliğini korumaktaydı.

Unutulanları ben anımsatayım, çünkü bugün var olan o unutulanların emeği ile oluştu. İlk başta tozların arasında inşaatın içinde Ünal vardı, eşi hamile olduğu halde o uyduya yansıyacak görüntü ile ilgilendi. İlk görüntüler ve ilk tanıtım onun eseridir. O ekrandan akan ilkeleri yazan bugün sahnedeydi, fakat onu izleyiciye ulaştıranın adı yoktu. Tozlar arasında Okan vardı. Tiyatrocuydu, montajı öğrenmişti. İlk kurguları o yapmıştı, tozlar içinde. Erdoğan vardı, uzaktan gelmiş, bir ideal için orada tüm günü vermişti. Erdal vardı, sanatçımızdı. Kendisine ait sesi vardı, eğitimliydi, kendi özverisi ile oradaydı. Programlar yaptı, geldi montaj yaptı. O kısıtlı imkanlar içinde tozlu bilgisayarların arasında ekrana gülen yüz oldu. Sadece ekrana değil, çalışanlara da moral oldu. Ben vardım, tanıtım kliplerini yapmıştım, ekrana kısıtlı imkanlar ile en iyi grafiği yapmak için emek harcamıştım. Sonra bize katılan ama baştan beri yanımızda olan Sefa vardı. Sesi ile katıldı, kamera kullandı. Özveriliydi, özverisi yaşayanlar tanıklık etti. Uzaktan gelip bize katılan Yücel oldu. Uzun yolları aşarak geldi, aksatmadı. Orada pratikte öğrendi, okuduklarını. Montaj yaptı, kurgu yapmadı ama montajı ilk yapanlar için fena değildi. Ben işi bıraktığımda uyduya yayını gönderdi, alt yazı işi ile ilgilendi. İçimizde tek bayan arkadaşımız Cihan başka bir kanaldan geldi. Sadece montaj yapmadı, yönetmenlikte yaptı. Kameramanlar onları unutmamak gerek. İlk başlarda düğünlerde kamera kullanan bir arkadaşımız vardı, onun kameraları ile ilk çekimleri yayınladık. Onun aletlerini kullandık, ilk bizden kopan oldu. İdealı yaratmak isteyenler düğün kamerasını televizyon için uygun görmemişlerdi. Bütün bunların dışında bir de ekranda görünenler vardı. Onların sadece ikisi zaman içinde ayrıldı. Yönetici oldukları için isimlerini anmak istemedim. Onlarda biz program yapımcıyız, biz olmadan teknik elemanların olması önemli değil diye düşündüklerini bugün sahnede gördüm. Onlar sanıyorlar ki ekrana çıkan emekçi!

‘Parası ile değil mi, emekçi satın alınır ve ucuza çalıştırılır. Özveri gösteriyormuş, yok bilmem ne, onlar emeğini verenin tercihi, biz onlara söyledik mi’ diye içlerinden geçiriyorlardır şimdi! Ekrana çıkan haklıdır, sahneye çıkar ve kendilerini sunarlar. (Bu arada ben bile isimleri unutmuşum, gerçi ilk tozlu anların belgesel çekimleri elimde, yüzlerini görüyorum, mutluyduk, değişim istiyorduk ve değişimi isteyenlerin ekranını yaratıyorduk. Özveriliydik. Umutluyduk. Umutlu yüzlerin geçişini izledim o dönemde çektiğim belgesel çalışmada, merak içinde neler olduğunu anlamaya çalışanları görüyorum şimdi ekranımda. İsimleri unutuyorum, çünkü ben eskiden beri isim ezberleyemem ve sürekli unuturum. Bu unutkanlık bir acının eseri olarak bende hatıra olarak kaldı. Ama unutmadığım şeyler eylemlerdir. İsimler unutulur zaman içinde ama yapılan güzellikler unutulmaz! Bu arda bizim ile birebir ilişki içinde olmasalar da yürekleri ile yanımızda olanlar var, onlar unutulmaz elbette. Sekreterimiz Gülümser, Nevim, dergimizin her şeyi Fuat, spor yazarı ve eski futbolcu Metin… Sonradan bize katılanları buraya almadım, çünkü kadro genişledi fakat çekirdek kadro, ilk adımı atanları anmak istedim elbette değerli dostlarım sonradan bize destek oldular, bugün ekranın arkasında yine özveri ile çalışanlar vardır. Onlar çalışmaya da devam edecekler, bu ekran var olduğu sürece.) bir toplantıda şöyle bir söz duymuştum; ilk yola çıktığın ile yola devam etme, çünkü gelişmeni engellerler. Belki o yüzden ilk çalışanların büyük bir bölümü şimdi başka yerdeler.

Yoktan var edenler kimlerdir, emekçiler mi, onu planlayan ve para verenler mi?

Günümüzde para verenler daha önemlidir, emekçinin adı yoktur. Anımsanmaya bile gerek yoktur. Gerektiğinde çağırır ve ihtiyaç gidene kadar yüzüne gülünecek birer araçtırlar. İhtiyaç bitti mi unut gitsin! Tarihte böyle geçmedi mi? Emekçileri kim anımsar, tarih parası ve şanı olanlarındır. Emekçiler sadece başkaldıran ve düzeni bozan başıboş serseriler olarak anımsanır. Filimler de ölmesi doğal olanlardır. Barikatta, darağacında olanlardır! O ölenlerin arkasından hüzün dahi yoktur, bir parası olan ölenin arkasından ağıtçılar bile tutulur! Para ve güç her şeyi belirler!... Olmadı mı hiçsin ve unutulmak kaderindir. Bir daha lazım olduğunda anımsanırsın!

Söylemlerinde eşitlik, özgürlük, adalet ve emek olmayan bir işyeri arıyorum. Söyleyenlerden uzak durmak gerektiğini bu yaşa gelince anlıyor insan! Reklam amacı ile kullanıldığını düşünmekteyim, söyleyenlere değil, uygulayanlara bakmak gerektiğini biliyorum. Günlük yaşamında savunduklarını uygulayabilen dostlar ile birlikte olmak istiyorum. Sözü özü bir olanlar benim için daha önemlidir. Söz ile günlük yaşam devam etmiyor, sözün üstünde başka şeyler var.

Hiç yorum yok: