25 Mart 2011 Cuma

Doğuda reaktör patladı, batıdan bulutu geldi…

Doğuda reaktör patladı, batıdan bulutu geldi…

Bizim doğumuz olarak kabul ettiğimiz Japonya’da depremden olmayan ama tusinami’den olan bir patlama ile karşı karşıyayız, depremi yenen insan, başka bir tehlikeyi yaşayarak öğrendi. Elbette Japonya gibi ülkenin insanları felaketten ders çıkartır ve bir daha olmaması için ona göre düzenleme yapar. Bizdeki gibi hemen unut gitsin demez kısaca…

Bizden binlerce kilometre uzakta yaşanan bir felaketten dolaylı olarak etkilenmeye başladık ama direkt olarak etkilenmemiz bugünlere düştü. Gökten cemre düşmüyor ama radyasyon yağmur ve kar taneleri ile toprağımıza karışıyor. Radyasyon tehlikesini Çernobil ile çok yakın yaşayan bizler, yakınlarımızı kaybetmeye devam ediyoruz. Dünyanın neresinde ne üretilirse üretilsin, hangi hayvanın etini tüketirsek tüketelim, dünyayı kirleten bizlerin eserleri ile karşı karşıyayız. Her üründe radyasyon vardır, her üründe kimyasal artıklar var olmaya devam edecektir, çünkü bulutlar, hava akımları bu bizim artıklarımızı, ürünlerimizi taşımaya ve dünya içinde hareket ettirmeye devam ediyor. Tehlike batıdan geliyor, doğuda olmuş olmasına rağmen.

Hiç düşündünüz mü, Hiroşima’ya atılan atom bombasının radyosunu bizim ülke sınırlarını geçtiğini ve bizden insanların bu bomba etkisi ile yıllar sonra öldüğünü? Kimse bilemez, çünkü o gün o radyasyonlu bulutların bizim toprağımıza uğradığını söyleyen olmadı. Bugün ekranlardan bulutun şimdi nerede ve hangi yükseklikte olduğunu takip edebiliyoruz.

Tüketirken, çöp üretirken bilmeliyiz ki, dünyamız bir bütündür ve bizim çöplerimiz, bizden binlerce kilometre ötesinde yaşayan bir insanın sonunu hazırlıyor olabilir. Artık doğal ve doğal süreci yaşayan evren bırakmadık, evren bizim çöplerimizi temizlemek ile uğraşıyor, mücadele ediyor ama toprağın sesi henüz sanıldığı gibi yüksek çıkmadı, toprak bir sesini çıkarmaya görsün, bakın o zaman insanın yarattığı dünya kalıyor mu?

Şimdilerde bol bol modası yapılan organik domates, organik salatalık gibi şeylerin ne kadar hikaye şeyler olduğunu daha iyi anlar olduk sanırım, Japonya’dan gelen bulutlara bakarak. Organik olabilmesi için dünyamızın gökyüzünün radyasyon taşımaması gereklidir. Organik pazarlar, oldu mu şimdi sadece tüketim pazarları ve bir takım şehirli insanları kandırma yerleri. Kötünün iyisi diye bakanlar, çocuklarına bile bile ama medyanın gücü sayesinde kandırılarak radyasyonlu, kimyasal karışımlı süt içirmeye devam ediyor…

Doğuda reaktörler patladı, bulutu batıdan geldi… Batıdan sadece radyasyon değil, radyasyon yayan bombaları taşıyan uçaklarda geldi. Müttefik uçakları yeryüzüne bomba atmaya devam ediyor. Komuta merkezi bizim toprakta oldu diye sevinenler var bu dünyada, komuta merkezi burada olsa, orada olsa ne fark eder, bomba yağdırmaya devam ediyor. Ölüm her yerden kuşatmış, doğal olmaktan çıktık. Toprağın üzerini beton ile örttük, betonda bizi kendisine benzetti… Kırılıyoruz, yok oluyoruz, yalnızlaşıyoruz ve de en önemlisi aptallaştırılıyoruz. Toplumsal Alzheimer hastalığı yayılıyor, toplumsal bellek ortadan kalkıyor, kalkan sadece bellek değil, tarihimiz, doğamız, dünyamız ve de bizler…

Doğuda reaktör patladı, bulutu batıdan geldi, radyasyonlu güneşli havada güneşleniyoruz.

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok: