6 Mayıs 2008 Salı

Ahırkapı’da zaman…

Ahırkapı’da zaman…

Ahırkapı; Hıdrellez için yapılan etkinlik ile büyük bir şölen havasına bürünmüştü. İğne atsan yere düşmez bir kalabalık içinde, dans etmeye çalışmak, hareketli müziğin ritmine katılmak, müthiş bir duyguydu.

İstanbul Çingeneleri yani Romanları günlerini kendilerine özgü karnaval havasında kutlarken, yıl içinde yıkımlara karşı yaptıkları mücadelenin de yorgunluğunu atıyorlardı. İstanbul’a geldiği günden beri kendilerine özgü ve bağımsız yaşayan Romanlar, yılların birikimi ile oluşturdukları yaşam biçimlerini terk etmeleri istenmektedir.

Kalabalık içinde Romanların müziğini duymaktaydık, fakat Romanları sadece o alandan uzaklaşmış olarak düşündüm. Bir ticari faaliyet için sahneye çağrılan ve şov yapmaları istenen birer figüran gibiydiler. Romanlar yüzyıllardır biriktirdikleri ve yaşattıkları geleneklerini sahnede sergiliyorlardı. Yıkımın getirmiş olduğu baskı altında, onlara sadece sahne alanı yeri bırakılmıştı. Onlar sahneden geleneklerini gelen konuklarına sunuyordu. Orada yaşayıp yaşamadıkları artık önemli değildir. Bir ticari araç konumunda, onlar sahneyi alır ve geleneklerini sunabilirlerdi.

Romanlar bu etkinliği bir hafta yapsalar, her gün ilk günkü kadar kalabalık olur diye düşünüyorum. Şarklı olarak kendimi bir modern sunum içinde gördüm. Modern sunumun getirmiş olduğu tüm teknik olanak kullanılmıştır.

Romanlar, hiçbir zaman köle olmadılar, olanlarda isyan ettiler, (Roma imparatorluğuna karşı ilk köle ayaklanmasını gerçekleştiren Spartaküs, bana göre bir Roman’dı.) çünkü onlar özgürlük içinde doğdular ve kendi toplumları dışında hiçbir kurala tabi olmadılar. Onlar müzikleri ile yaratmış oldukları dünyaları içinde, gelecek kuşağa birikimlerini notalar ile aktardılar. Dünya onların vatanı oldu, o vatan içinde her gittikleri yerlerde özgürlüklerini ve özgünlüklerini korudular. Bunların bu yaşam tarzları hep tepki çekmiştir. Düzenli ve sistematik toplum isteyenler bu özgürlüğü hep kıskanmış ve yok etmek istemişlerdir. Hitler Yahudiler ile birlikte Romanları yok etmek istemesi ve onları en acımasız bir şekilde gaz odalarına gönderirken, bu özgürlük tutkusuna duyduğu hıncı görebilirsiniz. Bugün, Sulukule’de özgürlüklerini yaşayanları Hadımköye göndermek isteyenler işte bu düzen istekleri ve özgürlüklerin belirli alanlar içinde olmasını isteyenlerin bakış açısının eseridir. Onların özgürlükleri, despot düşünceyi taşıyanların tepkisi ile karşılaşmıştır. Onları yaşadıkları topluma almamak için her türlü yalanı ve iftirayı atmışlardır. Onlar, hırsız olmadıkları halde hırsız muamelesi görürler. Onlar, olaylara karışmasalar ve tesadüf sonucu oradan geçseler, ilk saldırılacakların başında yer alırlar. Onarla karşı linç kültürü, saldırı hep var olmuştur. Onlar ise bu saldırılara müzikleri ile karşı durmuşlardır. Onların yaşam tarzı evrenseldir ve her ülkede Roman aynı yaşam tarzını savunur!

Notaların egemen olduğu yaşam tarzı 5 Mayıs’da baharı karşıladı. Baharın kıvraklığını ve güzelliğini yanında hüznünü de içinde taşıyan Hıdrellez müziği içinde merhaba dedik doğmakta olan güne. Dilekler dilendi, şarkılar söylendi, ateşler yakılıp üstünden atlandı… Müthiş bir kalabalık vardı, iğne atsan yere düşmezdi! Ahırkapı’da zaman Roman aktı.

Hiç yorum yok: