21 Temmuz 2010 Çarşamba

12 Eylül müzesi üzerine…

12 Eylül müzesi üzerine…

30. yılındayız. 30 yıl önce yaşanan büyük kırılmanın hala sonuçlarını yaşamaktayız ve henüz bitmiş bir süreç değildir. 30 yıldır bu ülkede idare edenler ve idare için kullanılan kurallar 12 Eylül darbesinin izlerini taşımaktadır. Bunun çıplak örneği, 30 yılda ölen insan sayısında gizlidir. 12 Eylül, 5 bin insanın öldürülmesini engellemek için sözde gelmiştir, kendi kurduğu sistem içinde 30 bin öldürmüştür ve öldürmeye devam etmektedir.

Yıllar önce açıkça ilan ettim, 30. yılında 12 Eylül müzesi. Bu ilanı yaparken, elbette 12 Eylül’ün 30. yıl olması ama asıl önemli sebep; 12 Eylül üzerine bakışın kişiden kişiye değişir konuma gelmesindendir. Darbe ve darbe yapanlar artık başka sıfatlarlar ile anılır olmuştur, yeni kuşak bu acının nedenlerini bilmemektedir, çünkü var olan bilgiler bir kirlilik yaratmaktadır. Bu kirlik içinde doğru tanımlar yapılamaz hale gelinmiştir. Bu acıyı yaşan kesimler kendilerini doğru ve objektif olarak kendilerini ifade edemez konumdadır.

12 Eylül’e bakış açımızın net olması için, hurafelerden ve destanlardan sıyrılıp çıplak göz ile görebilmemiz için müzenin şart olduğunu düşündüm. Çünkü bugüne kadar kullanılan kaynaklar, darbe yapanlar ve darbeyi destekleyenlerin kaynaklarıydı. Bizler kendi kaynaklarımızı oluşturarak, aslında 12 Eylül’de bunlar yaşandı deme imkanımıza ermemiz anlamına gelirdi. Bunu içinde çok ciddi ve uzun soluklu bir arşiv çalışması yapılması doğaldır.

12 Eylül sadece cezaevinde yaşanmadı, evrensel olarak kendisini Türkiyelim diye gören her kişi bu değişimden payını aldı, bilip ya da bilmeden savrulan rüzgarın altında işkenceye tabi kalmıştır.

Bu yaşanan sürecin sadece arşiv olarak biriktirilmesi yeterli değildir, çünkü bu arşivin paylaşılması ve gelecek ve yaşayan kuşağa doğru şekilde sunulması da önemlidir. Bu doğru sunum alanı müzedir. Buna benzer örnekleri yurtdışında mevcuttur. Yurtdışında gördüğüm müzelerin ülkemizde olabileceğini düşünerek müze fikrini ortaya attım.

Bunun için değişik girişimlerde bulundum. Fakat, kendi küçük dünyalarının ve hedefleri içinde kariyer peşinde olanların engellemeleri ile karşılaştım. Önemli olan işin doğru ve amacına uygun olmasıdır, açıkçası diğer tarafları beni ilgilendirmez, kişilerin etiketleri vs… O yüzden çalışmamı bir süreliğine zamana bırakarak, doğru insanlar ile iletişime geçmeye karar verdim ve bir süreliğine bu konuda sessizlik içinde birikim yapmak derdinde oldum.

Geçen günler içinde elime bir bildiri geçti, 12 Eylül Müzesi kuruluyor diyerek. Benim başlattığım çalışma sonuçta meyvesini veriyor diyerek mutlu bir şekilde yazıyı okudum. 1-15 Eylül tarihleri arasında Ankara’da ama neresinde açılacağı belli olmayan bir ‘müze’ çağrısı. Adına müze değil de sergi, utanç sergisi filan denmiş olsa daha anlamı olurdu, çünkü müze kısa süreliğine açılan oyuncak değildir, anlamı ve içeriği farklıdır. Bu açıklamada benim dikkatimi çeken tarihlerdir. 1- 15 Eylül! Bu tarihler referandum için propaganda ve sonuç döneminde denk geliyor. 1 Eylül ile 12 Eylül arasında tarafların meydanda olduğu dönemdir. Evet ya da hayır söylemi içinde birilerin bir propaganda alanı olacak bir çalışmadır. Çağrıyı yapan kurum içinde de evet - hayır ve fikri olmayanların da olduğu heterojen bir yapıdır. Sergiyi düzenleyenlerin saf amaçları olabilir ama onu kullanacakların saflığından söz edilemez!

Başbakan geçen günlerde gözlerine yaş alarak konuşma yaptı ve 12 Eylül mağdurlarını nasıl kullanacağını herkese gösterdi. Bu gözyaşlarına takılıp giden bazı solcu olduğunu söyleyenler ise, AKP’den daha çok AKP ideolojisini ve etkinliklerini savunur konuma geldiler.

Sergi, tarihi yanlıştır, 12 Eylül referandumundan sonra yapılmış olsa bir anlam ifade ederdi. Çünkü bu konunun siyasi olarak kullanılacağı, taraf haline getirileceğini söylemek için falcı olmaya gerek yoktur. Sergiyi yapanlar amaçları dışında, sergi birilerine hizmet etmiş olacaktır.

Müze adının ve düşüncesinin bu şekilde kullanılmasını kınıyorum. Bu serginin adını müze olarak değil de başka bir ad ile yapılmasının daha doğru olacağı inancındayım. 12 Eylül’de 30. yıl müzesi kurulmalıdır ama bu amacına uygun bir yerde ve uzun sürekli olarak kurulmalıdır, ele güne karşı yapmak için yapılan işler arkalarında yarardan çok tahribat ve ileride yapılacaklar önünde engel olarak duracağını düşünmekteyim.

Hiç yorum yok: