18 Temmuz 2010 Pazar

Neden?

Neden?

“PKK'ya mayın satanlar bize de detektör satanlar aynıdır. Bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar.” AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik

Söz ağızdan hesapsız mı çıkıyor, yoksa bilerek mi konuşuyorlar? İtiraf mı ediyor, yoksa suçluyor mu? Nereden baktığınıza bağlı, çünkü yuvarlak cümleler ortaya bırakılıyor ve hadi bu sözü tartışın diyorlar.

Hükümette önemli bir görevde, partide sözcü, yürütmenin bir çok alanında çalışmış, eski bir öğretim üyesi. Ne söyleyeceğini bilecek bir birikimi var, hani derler ya, devletin suyunu içti, ekmeğimi yedi, onların istediği gibi konuşacak düzeydedir.

Yaklaşık 30 yıldır ülkemizde adı sürekli değiştirilen bir çatışma mevcuttur. Çatışma amacına göre isim değiştirir. İsim değiştirme kararını her iki taraf verebileceği gibi, dışarıdan bakan bir gözlemcide verebilir. Fakat ne isim verilirse verilsin, çatışmanın varlığını ortadan kaldırmaz. Ölüm gerçeği cenazeler ile ortaya çıkar. Kafası kesilenler, ölülere işkence yapıldığını kanıtlamak amacı ile çekilen fotoğraflar, çatışmadan gelenlerin anlattıkları ve onların içinde bulundukları travmalar ve travma merkezlerinin olması bu çatışmayı daha da somutlaştırmaktadır. Somut çatışmanın bir çok adı vardır ve bu adları isteyen istediği gibi kullanmaktadır.

Yaklaşık 30 yılda ülkemizde ölen insan sayısı devletin istatistiklerine de yansımıştır, yaklaşık 50 bin insan ölmüş bu çatışmalardan. Direkt ya da endirekt olarak ölen insan sayısı bu olduğu kabul ediliyor, çatışma sürdüğü için, bu sayıda yukarıya doğru çıkma olasılığı yüksektir. Ölüm ile toprak kan ile sulanmaktadır. Kan ile sulanan topraklarda bombalar, yangınlar ve üstünden uçan uçaklar, helikopterler doğal sayılıyor.

Toprağın altına sadece ölenler değil, bombalar bırakılıyor. Bombalar öldürmek ve sakat bırakmak içindir. Bombaları bırakanın tarafı yoktur, çünkü her çatışan taraf kendi ihtiyacına göre toprak altını bomba ile dolduruyor… Bomba ile dolu olan topraklar üzerinde detektör ile gezmek zorunludur. Detektörler yer altında zenginliği değil, şimdilerde bomba arıyor.

Benim bildiğim, ülkemize yaygın olarak kullanılan detektörleri ilk defa define avcıları kullanmıştı. Eskiden Ermenilerin ve Rumların yerleştikleri bölgede bu detektörler rağbet görmüştü. Çobanların yerini bir ara elinde detektör ile dolaşan maceracılar almıştı. Ne kadar tarihi kalıntı varsa sorumsuzca talan edilmişti. Onların eskiden yaşadıkları toprakları bizim görüyoruz, öte yandan onları hepten yok sayıyoruz, sonra toprak altında altın var söylencesini ciddiye alıp, detektör ile toprakları tarıyoruz.

Detektör define avcıları için yardımcı olurken, son 30 yıl içinde başka amaçlar için kullanılması doğal karşılanır oldu. Çatışmanın olduğu topraklardan gelen görüntülerde, detektör ile yol alan askerlerin görüntüleri kimse sorgulamıyor. Çatışma vardır ve gereklilikleri ve aletleri de kullanılır. Sorgusu dahi yapılmaz.

AKP genel başkan yardımcısı elinde var olan ama bizim bilmediğimiz bir bilgiyi bizim ile paylaşmıştır. Bu bilgiler doğru ise, hükümette yer alan biri, bu çatışmadan kimin karlı çıktığını resmi ağız ile doğrulamış oluyor. O kadar önemli bir bilgidir ki, bu bilgiye göre hükümet bunu bildiği halde o firmadan detektör almayı sürdürmüş oluyor. Yani bir anlamda çatışmayı dolaylı olarak desteklemiş oluyor. Bu işten para kazanan firma kasasını her iki taraftan aldığı paralar ile doldurmaya devam ediyor.

Bu var olan çatışmaya, şimdi başka bir ad verme zamanı geldi mi dersiniz?

Neden hükümet yetkililerin bildiği gerçeğe rağmen, bir müdahale etmediler? Neden alımları durdurmadılar? Başka bir detektör üreticisi yok muydu? Neden diye başlayan soruları çoğalabiliriz, çünkü sonuçta bile bile alım yapılıyorsa eğer, orada akan kana kim ne kadar ortak olduğunu da sorgulamak gereklidir…

Açıklama çok ciddidir, bu ciddiyet içinde soruları sormak ve çatışmayı sorgulamak zorundayız. Bu sorgulama son 30 yıl ve istatistiklere giren ölümleri de kapsar.

Eğer açıklama gerçekten doğru ise, dünyadaki rüşvet davaları ve bizdeki yansımaları yeniden mercek altına alınması ve ihale yasası ve ihaleler yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü henüz açılmamış davalar ve onların dosyaları uluslararası mahkemelerde durmaktadır. Bu davaların Türkiye ayağı bugüne kadar sanki yokmuş gibi davranıldı. Bu yok gibi davranma, yok etmediğini genel başkan yardımcısının açıklaması ile bir kere daha ortaya çıkmıştır.

Ordu için yapılan tüm ihaleler, yeniden sorgulayacak bağımsız bir kurumun oluşturulması zorunludur, çünkü bugüne kadar bilgi sahibi olan hükümet bu alımlara müdahale etmediğine göre, bu işte sübjektif bakışını üzerinde taşıyor anlamını taşır. Rüşvet dosyalarının yeniden gündeme getirilmesi zorunludur. Açılmış ve kapanmış rüşvet dosyalarının da yeniden açılması kaçınılmazdır.

Neden hükümet bu gerçeği bildiği halde müdahil olamamıştır, bu soruya cevap vererek işe başlayabilir. Bu gerçek sorgulanarak ve bütün boyutları ile ortaya çıkarılırsa bir dönemin tarih önünde hesaplaşmasında olanak sağlanabilir.

Hiç yorum yok: