15 Nisan 2008 Salı

Yazı yazmak

Yazı yazmak

Yazı yazmak için birikim gereklidir, birikimi olmayan yazı yazamaz, ancak konuşur.

Bizde konuşma doğal karşılanır ve her birey her konuda bir şey bilir. Bilmediğini ise günlük gazetelerin ve şimdi google sayfasının imkanları ile öğrenip üstün körü konuşmaya bayılır.

Siyaset de üstün körü konuşma değil midir? Bir bilen gibi konuşur, hatta öyle cümleler kurar ki, kendisi bile hayran kalır cümlelerine. Anlamlarına bakmaz, sadece cümleleri kurarken izlediği yol önemlidir. Vereceği mesaj önemlidir ve damardan vermeye özen gösterir. Bayramlarda otobüsler ücretsiz olur, çünkü bilir ki, parası olmayan bayramdan bayrama otobüse binerken oyunu da kendisine atacaktır. Yılda bir ay evlerin önüne bir tas ve ekmek konur, bilir ki gelecek seçimde oy olarak kendisine dönecektir. O bilgi birikimi ile değil, yıllar içinde siyaset gereği ayak oyunlarının getirmiş olduğu kurnazlık ile konuşur. Bir siyasetçi bilgisine güvenmez, damardan nasıl enjekte edeceğine güvenir. Çünkü halkını yani oy alacağı kemsimi iyi tespit etmiştir ve onlara göre davranır. Bu öyle kolay oluşan bir şey değildir, birikim ile oluşur. Siyasetçilerin yaşları o yüzden bellidir!

Yazılar uzun olunca kimse okumaz ve geleni siler gider. Önemli olan kısa konuşmak ve mesaj olabildiğince açık olmalıdır. Uzun yazı yazanların okuyucusu bellidir ve onlarda belirleyici olamazlar. Çünkü çoğunluk okumaz, konuşur! Kulaktan kulağa fısıltı daha önemlidir, ‘haksız da olsa bizimki her zaman haklıdır’ anlayışı damarlarında akan kana kadar sinmiştir.

Kısa ve bir satırlık yazı yazanlar milyonlarca dolarını kasasında saklarken, ona o parayı veren acaba ne kazanmıştır? 20 kuruşa satılan bir gazete ile o kadar büyük parayı nasıl öder gazete sahibi?

Yazı yazanlar günümüzde bilgi birikimi ile değil, tanıdıklarının sayesinde, google’nin verdiği imkanlar ile gazetelerde yer bulup, köşelerinden okuyucusuna seslenir. Günlük yazısını yazdıktan sonra arkadaşları ile geyik muhabbetine gider, toplumdan uzak, sırça köşklerinde yaşarlar. Okuyucu onların veli nimetidir, ama okuyucu onları sadece camekanlar arkasında şanslı olanlar görür.

Bana sürekli kısa yaz derler, uzun yazınca okuyamıyoruz, silip atıyoruz. Bende, bana gelen tepkilerden biliyorum silindiğini!

Kimi yazarak birikimini ortaya koyar, kimi konuşarak!

Vapurların arkasında bıraktığı ize bakarım, sonra gözlerimi gökyüzüne dönderirim, uçakların bıraktığı ize bakarım. Hangisi daha önce silinecek gidecek diye düşünürüm. Yazdıklarımın silinme hızı ile onların silinme hızı arasında ne gibi ilişki olabilir?

Hiç yorum yok: