14 Nisan 2008 Pazartesi

Dede Efendi’nin evinde düşündüklerim…

Dede Efendi’nin evinde düşündüklerim…

İstanbul gezisine çıktım bir grup ile. İstanbul gezisi dediğimde sadece belirli yerleri ziyaret anlamına geliyor. İstanbul’u tanımayan biri olarak bana cazip geldiğinden ben elimde ne iş varsa bitirip o gruba dahil oldum. Yaşadığım şehri tanımak benim için önemlidir.

İstanbul şehrini gezerken İsmail Dede Efendi’nin yaşadığı ve bestelerini ürettiği eve kadar sürdü. Arap kültüründe olduğu gibi gezimin sonundan başlayayım. İsmail Dede Efendi bir tasavvuf, klasik sanat müziği bestekarıdır. Klasikleşmiş eserleri günümüze kadar gelmiştir.

"Zülfündedir benim baht-ı siyahım" bestesi ilgi uyandırmıştır ve ondan sonra keder çizgisi değişecektir. Mevlevi tarikatında çile doldururken bu eserini ortaya çıkarmıştır. 3. Selim müzik ile ilgilidir ve bu güzel beste ilgisini uyandırmıştır. Ve kendisini tanımak istemiştir. Bu genç bestekar Mevlevi dergahından alınıp padişahın huzuruna getirilmiştir. Dergahta çile dolduranların yaşlı olduğunu bildiği için padişah bu duruma şaşırır, çünkü genç biridir karşısında. Henüz 22 yaşındadır.

Hamamizade İsmail Efendi iyi bir Ney ve müzik bilgisi ile donanmıştır. Yetenekli olduğu bestelediği ilk eserinden bellidir. 3. Selim onu himayesine alır ve geri kalan çilesinin yükümlüğünü dergaha para vererek İsmail Efendinin Dede unvanı kazanmasını sağlar.

İsmail Efendi babasının hamamcı olması nedeniyle Hamamizade olarak anılır. Sarayda kaldığı dönem içinde 3. Selim’in cariyelerinden birine tutulur ve bu tutku saray duvarlarına yansır. Bunu duyan 3. Selim başlarının vurulmasını emreder, çünkü bir padişahın otoritesini sarsacak bir durumdur. Araya anası girer ve bu iki gencin kellesini kurtarır.

Bu tarihi bilgilerin arasına bir parantez açayım, çünkü parantez açmazsam içinde kalır söyleyeceklerim. Şimdi bu kelle kurtarma operasyonu ilginç geldi bana. Hükümdarın hareminden kadın almak imkansızdır. Genç, yakışıklı ve de yetenekli biri için padişahın annesi araya girerek onların kellesini yani canını kurtarır. İçimde kötü bir niyet yok ama işte, insan bu, kafada sorular oluşuyor. Güzel sesi ile oradakilerini mest ederken… Neyse kötü düşüncelerimi burada bırakayım!

Bu arada açmış olduğum parantezime devam edeyim, 3. Selim çocukluğu bir kafesin arkasında, iyi bir eğitim alarak geçmiştir. Babası öldüğünde çocuk yaşta olduğu için tahta geçememiştir. Amcası onun yerine tahta 1. Abdülhamit geçer. Amcası öteki akrabaları gibi onu öldürtmez, yaşamasına izin verir ve eğitim almasına devam ettirir. 1. Abdülhamit öldüğünde 3. Selim kafesin arkasından kurtulacak ve tahta geçecektir. Savaş ortamında, yenilgi ile sonuçlanacaktır. İktidar günlerinde aldığı eğitim ile orduya yenilik getirmek ister ve modern askeri teknikleri Osmanlı ordusuna uygular. Nizam-ı Cedid ordusunu kurdurur. Uzun bir zaman geçmez ve yeniçeriler Kabakçı Mustafa liderliğinde ayaklanma başlatır. Bu ordu ortadan kalkarken kendisi de tekrar kafesin arkasına gider. Çocukluğu ve yaşlılığı kafes arkasında olacaktır. Kaderi onu kafesten ancak boğularak kurtarır. Yerine geçen 4. Mustafa geleneği bozmaz ve onu boğdurtur. Elbette burada sadece gelenek değil, 3. Selim yandaşlarının kendisini tahtan indirip kafes arkasına gitme ya da ölme korkusu da bunda etki olmuştur. Alemdar Mustafa Paşa İstanbul’a yaklaşırken, sarayın bir yerinde 3. Selim’in son sesi duyulur.

3. Selim gibi bestekardır, 4. Mustafa. O da dede efendinin saraydan uzaklaşmasını istemez. Ya da burada haremdeki kadınların rolü nedir diye düşünmek gerek. Çünkü hareme damat olarak girmiştir ve saraya ait bir konakta yaşamaktadır. İstediği zaman saraya girip çıkmaktadır. Kapı kuludur ama ayrıcalıklıdır.

4. Mustafa 14 ay iktidarda kalır ve o dönemde 3. Selim yandaşlarına karşı acımasız bir katliam uygulanır. 3. Selim’in saraya aldığı ve karısı ile evlenmesine izin verdiği Dede Efendi saraydaki durumu bozulmamıştır, o bestelerini üretmeye devam eder. Bu arada ilk eşinin kaybeder ve yine saraydan başka bir cariye ile evlenir. Saraydan çıkmaz!

Bu arada 4. Mustafa tahtan indirilir ve yerine 2. Mahmut iktidara gelir. 2. Mahmut’da şiiri ve edebiyatı sever. Osmanlı tarihinde bir ilki yapar ve ilk tıp fakültesini kurdurtur. Ne yazık ki, o da verem hastalığından kurtulamaz ve ölür.

Dede efendi bu arada eşini kaybeder ve yine saraydan üçüncü eşini alır.

2. Mahmut yerine gelen Abdülmecit zamanın da artık bestekarımızın ömrü son dönemindedir. 3 defa saraydan cariyelerle evlenmiştir. Son iki eşi ‘çıkma cariyedir’, yani artık padişaha hizmet edemeyecek olan demektir. Bu cariyelerle evliliğini Harem ağası aracılığı ile yaptığı söylenir. Bestekarımız hac görevini yapmak için gittiği kutsal topraklarda son sesini bırakmıştır.

Sultan Birinci Abdülmecit, ıslahatçı fikirlere sahipti. Batı dünyasına karşı hayranlık besliyordu. Babasının vefatı üzerine, henüz 17 yaşında iken Osmanlı tahtına oturdu. Devletin ilerleyişi için Avrupayi hayat tarzının ülke çapında yaygınlaştırılmasını istedi. Saltanatının henüz dördüncü ayında ilan ettiği Gülhane Hatt-ı Hümayunu sebebiyle Tanzimat Dönemi padişahı olarak tanınmıştır. Adil, merhametli, ıslahatçı, yenilikçi bir insan olan Sultan Birinci Abdülmecit, çok genç yaşlardan itibaren içki kullanmaya başladı. 25 Haziran 1861 tarihinde 39 yaşında iken İstanbul'da veremden dolayı vefat etti.

Padişahlar döneminde kaç sadrazamın idam edildiğinin çetelesini tutamadım, çünkü o kadar sadrazam ve asker idam edilmiş ki, kafam karıştı. Saray bu padişahlar döneminde kan ile beslenmektedir.

Besteleri ile toplumsal sorunlara değinmeyen, kendi iç dünyasının çalkanışını ve sarayda kalacak kadar iç dünyaya seslenen besteler yapmıştır. O karmaşanın ve çatışmanın yüksek oldu dönemde bana göre ölüm korkusundan bir an uzaklaşmayı sağlayan besteler yapmıştır. Padişahlar onun eserlerinde dinginliği ve sakinliği yakalamıştır. Hoşgörüleri bence buradan kaynaklanmıştır. Çalkantıdan uzakta gelen padişahım, giden eski dostum demiştir. İktidar savaşı sırasında kimsenin adamı olmamıştır. Müzik ile hayatını kazanmış ve musiki içinde Mevlevi dedesi dinginliğinde yaşamıştır. Üç eşi olmuştur, üçü de haremdendir. Yani padişahın eşlerinden olmuştur. Kellenin bu kadar ucuz olduğu dönemde üç defa evlenmesini ben başarı olarak görüyorum!... Müzik idam fermanını bile yırtıp atmıştır, elbette sadece müzik demek doğru olmasa gerek! Yakışıklı, hitap etmesini bilen birinin kişisel başarısı uzun ömrü ve yaptığı eserlerde gizlidir.

Hiç yorum yok: