19 Nisan 2008 Cumartesi

Bizde köleler var mı?

Bizde köleler var mı?

Osmanlı topraklarından kölelik ne zaman kalkmıştır? Bu sorunun yanıtı aslında ilk demokrasi deneyimizin içinde yattığını söylesem abartı olmasa gerek. Bizde kölelik resmi olarak 1839 yılında köleliği kaldıran ikinci ülke konumunda olduk. 1839 yılı biliyoruz ki, Tanzimat Fermanının ilan edildiği yıldır. 1847 yılında Sultan Abdülmecit yayınladığı bir ferman ile kölelik bu topraklardan tamamı ile kovulmuştur.

Osmanlı köleleri ne olarak kullanıyordu? Elbette asker ve hizmetçi olarak. Çünkü gelişmiş bir sanayisi olmadığından Avrupa’da ki gibi ya da Amerika’daki gibi büyük çiftliklerde çalıştırılmamıştır. Osmanlı şark usulü yaşam tarzı içinde köşklerde cariye ve bahçıvan olarak kullanılmıştır köleler. Devlet asker olarak kullanırken, ahali de yaşadığı köşkünde köleleri çalıştırmıştır. Geniş bir kesim oluşturan halkalar ise köle çalıştıracak durumda değildir, çünkü onlar ancak kendi karınlarını doyuracak kadar toprak ile uğraşmaktaydılar. Kölelik diğer ülkelerde olduğu gibi ekonomiyi elinde bulunduranların hizmetinde kullanılmıştır.

Köle olan yerde elbette ticaretini yapanlarda olur. Köle tüccarlarının olduğu yerde doğal olarak pazarlarda. Bu pazarlar nerede oluyordu, İstanbul’u gezen biri acaba bu köle pazarlarının nerede olduğunu biliyor mu?

Osmanlı İmparatorluğunda esir alıp – satmak serbest olduğundan, esircilik bir meslek haline gelmiş ve bu meslek grubunun başına “Esirciler Kethüdası” getirilmişti. Esircilik kârlı bir işti ve bu işi yapanlar zengin tüccar grubundan sayılıyorlardı. Her isteyen esirci olamıyordu. Esirci esnafının iyi tanınması gerekiyordu. Kanuna aykırı hareket eden veya kölelere kötü muamelede bulunanlar bu meslekten atılıyordu. Meslek odaları içinde bu meslekte vardı ve kanunlar ile düzenlenmişti. Meslek kurallarına aykırı olarak hareket edenler ise cezalandırılıyordu. Bu gruptan günümüze kalan isim var mıdır? Elbette ünlü bestekâr ve musiki ustası Mustafa Itrî Efendi de, Esircilik Kethüdalığı yapmıştır.

Bu pazarlar önceleri panayırların yanında kurulurdu, zaman içinde bunlarda mekana kavuşmuştur. İlk esir pazarı Bursa’da kurulmuş ve daha sonra Osmanlı toprakları içinde yaygınlaşmıştır. İyi para getiren bir ticaretin yaygınlaşması kadar doğal ne olabilir ki! İstanbul’un fethinden sonra bu pazarlar bir düzene girmiş ve değişik köle ticareti yapan şehirler öne çıkmıştır. Öne çıkanların ekonomik durumlarının iyi olduğunu söylemek abartı olmasa gerek.

İstanbul’daki Haseki semti bu merkezlerin içinde öne çıkmıştır. Burada Bedestenler içinde köleler alınıp satılır olmuş. Kölelerin dini inancı satış sırasında önem kazanır, çünkü Müslüman bir köleyi ancak bir Müslüman alabilir. Müslüman Osmanlı vatandaşı her türlü inançtan köle alırken, diğer varlıklı azınlık dindekiler sadece Müslüman olmayanları alabiliyordu.

Osmanlı’da köleler, birer hizmet ve üretim aracı olarak görülmemiş; toplumun içine entegre edilmiş, insanî şartlarda yaşamaları sağlanmıştır. Eski filmlerde görürsünüz, dadı görevi bir siyah tarafından canlandırılır ve kırık Türkçesi ile eski sinemalarımızın vazgeçilmezidir. Kendi evi içinde yaşayan köleye batıdaki gibi işkence yapılmamıştır ama evin erkeği canı istediğinde kadın köle ile birlikte olabiliyordu. Ona uygun yerlerde kölenin yaşamasına izin verilirdi. Sarayda bile köleler yani cariyeler padişahın hizmetindedir. Bazıları padişahın eşi olurdu, bazıları sadece evlilik dışı ilişkide padişaha hizmet ederlerdi. Aynı zamanda harem bölümünün hizmetçileri olarak kullanılırlardı.

Köleler bizim tarihimiz içinde vardır. Kölelerin azad edilmesi yani özgürlüklerinin verilmesi köle sahibinin niyetine bağlıydı. Köle sahibine karşılıksız bağlı olmak zorundaydı ve sahibinin tüm isteklerini yerine getirmek ile mükellefti. Bizim tarihimiz içinde kimler köle oldu, kimler köle sahibi oldu pek konuşulmaz. Bugün kölelik üzerine düşündüğümüzde hep batı ve Amerika gelir. Orada insanlık dışı yapılan ayrımcılığı kınayarak bakarız. Bizler bizim geçmişimizi pek bilmeyiz. İstanbul’u gezen turistlere burası köle pazarıdır, burada ne canlar alındı satıldı, neler yaşandı diye anlatmayız. Çünkü biz geçmişimizi sadece şatafatlı yönünü görmek için eğitilmişizdir.

Kölelik ülkemizden resmi olarak kalkmıştır ama hala izlerini görmek mümkün mü? Az ücretle çalıştırılan ve hiçbir hakkı olmadan güneş dahi görmeden küçük tezgahlarda emeklerini verenleri ne olarak görmek zorundayız? Gerçekten kölelik ülkemizden hepten uzaklaşmış mıdır?

Hiç yorum yok: