20 Ocak 2008 Pazar

Diziler üzerine…

Diziler üzerine…
Türkiye’de ne kadar TV dizisi varsa o kadar pop sanatçısı vardır, desem acaba doğru olur mu? Ya da olayı tersinden kurgularsak, ne kadar pop sanatçısı varsa o kadar dizi vardır!

Ülkemiz de bir dizi patlaması yaşanıyor, eskiden arabesk sanatçılarının film patlatması yapmıştı, sonra parayı bastıran müzik firmaları kendi sanatçıları için ekranlar için diziler ve filimler çektirmişti. Günümüzde bu salgın hastalık gibi bütün ekranları kaplamış durumdadır. Profesyonel oyuncuların ikinci sınıf oyuncu gibi gösterildiği senaryolarda başrollerde parası olanın sanatçısı oynamaktadır. Diziyi ya da filmi izlenir kılan oyuncular ise para karşılığında rollerini en iyi şekilde yapmaya devam ediyorlar. Onların sayesinde para veren kuruluş sanatçısını pazarlamış yeni imaj çizmektedir.

Diziler günlük olarak ekranlardan izleyiciye ulaşmaktadır. Asıl işi oyuncu olanlar ise işsiz kalmamak için dizi için çekilen platformlar arası koşturmaktalar, çünkü pop sanatçı sayısı oyunculardan fazla gibidir, bir oyuncuyu birkaç dizide oynarken görebiliyoruz. Onlar da kendi açılarından haklılar, çünkü hangi dizinin tutacağını bilmediklerinden yaşam koşturması içindeler. Reyting adı verilen bir uygulama ile diziler yayında kalıp kalmayacağı belirlenmektedir. Tutan biri uzatıldıkça uzatılıyor, çünkü sonu olmayan senaryo reyting puanı düştüğünde sonlanma üzerine kurulmuştur. Oyuncuların durumu ne olur diye kimse merak edip bakmıyor. Korumasızdır oyuncu, oyun oynadığı sürece karnı doyacaktır. Başoyuncu pop sanatçısı olmuş, başkası olmuş fark etmez, önemli olan karın doyurmaktır. Oyuncular, üzerlerine düşen her türlü görevi en iyi şekilde yerine getirir. Dizileri ve filmleri izler kılanlar o tecrübeli oyunculardır.

Dışarıdan bakılınca popülaritesi olan insanların rahat yaşadığı sanılır. Gökteki ay vurmuştur yüzlerine, tüm sefaletlikler bile pırlanta olarak gözükür karanlıkta. Onların ışıltı dünyasına doğru akar gençlikte. Oyuncu, popüler sanatçı olunca hayatın ışıltısı içinde sınıf atlayacağına inanlar, birer meta olduklarının farkında dahi olamıyorlar! Onların üzerinden kazanılan paralar ve reytingler sayesinde bazı kasalar dolarken, günlük ihtiyacını karşılamak için mücadele edenlerin bir hayat mücadelesidir.

Rasim Öztekin bir söyleşisinde “Gençlerin çoğu oyuncu olmak için değil, meşhur olmak için geliyor. Bir an önce meşhur olayım derdiyle; 'Acaba dizide mi oynasam, yoksa Superstar'a mı katılsam, sirk yarışmasında filin yanında mı dursam? Nerede görülsem de meşhur olsam' diye düşünüyorlar. Tabii bunların yanı sıra oyunculuğa kafayı takıp, ders alanlar da var. Meşhur zihniyetindekilerdense, konservatuvarda okusa bile bir şey olmaz. Oyuncu olmak başkadır, şöhret olmak başka. Taksim'de iki kere pantolonunu indir, yine şöhret olursun.” gençlere öğüt vermektedir. Evet, şöhret olmak aslında o kadar basittir. Şehrin en işlek yerine gidin pantolonunuzu çıkarın!

22.12.2007

Hiç yorum yok: