26 Ocak 2008 Cumartesi

Ergenekon üzerine…

Ergenekon üzerine…

Devlet bir operasyon yapar, İsim ile anılır sonrada. İsimler öylesine ve tesadüfen konulmaz, olayların iz düşümü gibidir. Bugünlerde operasyonlar arka arkaya ve her yönde olmaya devam ediyor. Bir şeyler ortaya çıkıyor gibi gözükmesine rağmen, operasyonlar aynı zamanda açılması mümkün olanlarında kapanması anlamına gelmektedir. Her açılma yeni kapıları çağırır, fakat her kapı açılmaz. Açılmayanların kapılarda başka olaylar olmaya devam eder, işler daha da karmaşıklaşır.

Ülkemizde devlet dışında örgütlenmeler her zaman var olmuştur. En büyük örgütlenme yasal kulvarları kullanarak yapılandır. Yasal olarak örgütlenen ‘gladyatör’ (NATO örgütlenmesidir ve her NATO ülkesinde vardır.) örgütlenmesi ülkemizde yeteri kadar açıklanamamıştır, onun için değişik isimler ile anılır olmuştur. Kontrgerilla ve derin devlet kavramı bu yasal örgütlenme üzerine verilen isimlerdir. Onlara yönelik davalar açılmıştır, fakat kendini koruyan yapısı gereği davaların ulaşabileceği belgeler kısıtlıdır. Açılır ve zaman aşımından ya da yeterli delilin açığa çıkmaması yüzünden davalar düşer. Davaların düşmesi bu tip yapılanmaların sona erdiği anlamına gelmez, onlar varlıklarını yeni duruma uygun olarak ve yeniden biçimlenerek devam ettirir.

Ergenekon adı verilen operasyona ilişkin düşüncelerim Susurluk operasyonuna yönelik yapılanlar ile aynı olduğunu düşündüm. İkisi birbirinin devamı gibidir. Ortak payda devlettir. Devletin birliği tehlikede görenler gerek yurt içi ve gerek yurt dışında yaptıkları eylemlerdir. Hukuki bir tarafı yoktur, olmuş olsaydı dava açılmazdı haklarında. Devlet elini kirletmeden işini başkalarına havale ediyor izlenimi vermektedir. Devlet burada suçsuz gibi durmaktadır. Bunlar kendileri yan yana gelmiş bir takım insanlar gibi algılanıyor, fakat açılmayan kapılardaki geçmişlerinde acaba öyle mi?

Kapılar kapalı kalacaktır, çünkü her kapı açılmasına izin verilmeyecektir, devlet sırrı bir yere kadar açıklanır, sonra üzeri örtülür. Bizim her kapıyı açacak elimizde anahtar yoktur, sadece tahminlerimiz ortada dolanır ve bir süre sonra bir balon gibi söner gider. Bir daha ki yapılacak operasyona kadar.

Hile ile yenilmiş bir halkın yeniden doğuşunu anlatan destan ismi verilmiştir bu son operasyona. Destanda anlatılan yer dağların arasında kuş uçmaz kervan geçmez yerdir. Dağda bir yol açılır ve orada onları ekleyen bir kurt vardır. Kurt onlara o uçurumların olduğu yerden aşağıya inecek yolu gösterir ve yenilen bir halkın doğuşunu anlatır. Buna benzeyen destanlar değişik halkalarda da vardır. Anımsayalım Roma’nın kuruşunu, Almanların Aral dağından Avrupa’ya geçişini anlatan destanlar. Birbirine benzeyen destanlar değişik halklarda söylence olarak vardır.

Birbirinden bağımsız olarak yapılan operasyonlar ülkenin değişik şehirlerinde devam etmektedir. Bu sayede devletin gücü düşmana ve dosta bir kez daha gösterilir. Devlet güçlüdür ve kendisine karşı yapılacak her etkinliği bilmektedir denmektedir. Fakat ne yazık ki, yapılan bu operasyonlar sonunda olaylar bitmez ve kanlar ülke topraklarını sulamaya devam eder.

Sonuç olarak operasyonlara isimler verilmeye devam edecektir. Ülkemizde gerçek anlamda her kapının açıldığı bir sonuca ulaşmamız zor, çünkü karmaşık ilişkiler bu ülkenin yapısına o kadar sinmiştir ki, o karmaşık ilişkiler içinde insanın kafasının içinde net olarak sonuçlara ulaşılsa da hukuk kuralları içinde zordur. Gerçek karar verenlere ulaşamayacağız, tetikçilerin zaman içinde yapılan olaylar ile ele geçmiş olması, olayların sonlanması anlamına gelmemektedir. Karmaşık ilişkilerin ortaya çıkası demek, devletin yeniden yapılanması anlamına gelmektedir.

Devletimizin yeniden yapılanmasına hazır mıyız?

26. Ocak 2008

Hiç yorum yok: