20 Ocak 2008 Pazar

Tarih geleceği yazar mı?

Tarih geleceği yazar mı?
Eski dergiler ve gazetelere göz atarken, gözlerim fotoğraflara takıldı. O döneme ait kıyafetler ve çevreyi yeniden gözlerimde canlandırdım. Şimdi o fotoğrafların çekildiği yerlere ne olmuştur, fotoğraftakiler yaşıyor mu acaba? Nasıl görünüyorlardır şimdi, eğer yaşıyorlarsa.

Geçmişi günümüze taşıyan yazılı basın büyük bir arşiv görevini görmektedir. Yazı ve resim geçmişi günümüze taşıyan en önemli araçlardır. İnsanın diğer canlılardan ayıran özelliği yaşadığı anı kayıt altına tutmuş olmasıdır. Bilgi birikimi açısından her zaman geçmişten şimdiki zaman ileri olmuştur. Geçmişin üzerine bilgi birikir.

Yukarıdaki söylemim günümüzde anlamını yitiriyor gibidir. Bilgi birikimine ihtiyaç olmadan yeni teknolojik ürünleri tüketir olduk. Yeni nesil öğrenmiyor, öğretici konuma geçmiştir! Ben şahsen, yeni nesilden öğreneceğim çok şey vardır, çünkü öğrendiklerin artık işlevi fazla olmayan teknik bilgiler çöplüğüne dönüşmüştür, bu çöplük birikimi beni ileriye taşımıyor, sadece yerinde patinaj yapan araç gibi boşa enerji harcar konuma geldim. Yeni nesilden öğreneceğim çok şey var, fakat öğrenmekten de korkar oldum, çünkü öğrendiklerimde bir süre sonra çöplük oluyor ve çöplük içinde yaşar konumda buluyorum kendimi. Eski bilgi birikimi ile ne kadar yol alacağımı dahi bilmiyorum, birikim acaba gelecekte mi oluşuyor günümüzde?

Tarih her zaman geçmişe doğru yapılan yolculuktur. İleriye doğru yapılanlar ise fantezidir ve varsayımlardır. Bu önerme şimdilik doğruluğunu korumaktadır. İleride belki bu önerme bile doğruluğunu kaybedecektir. Olasılıklar içinde duruyor olmasına rağmen, tarih yazılımı teknik yazılımın gerisinde kaldı diye düşünüyorum. Çünkü teknik alanında gelişme hızı karşısında tarih yazıları da benim gibi çaresizliğe düşmüş olabilirler! Tarih sadece savaşları ve kazananları yazmaz, aynı zamanda insanlığın gelişimini de yazar.

Yaşam kalitesinin artması beklenendir. İnsanlık tarihi yaşam kalitesinin sürekli arttığını gösterir, her gelişme yaşam standardının yükselmesini işaret eder. Fakat günümüzde benim hislerim yanıltmıyorsa eğer bu standardın tepe noktasına ulaştığını ve geriye doğru bir gelişmenin başladığı yönündedir. Çünkü insan üretebileceği teknolojinin en hızlı sürecini yaşıyoruz ve kontrolsüz büyümek ve kontrolsüz rekabet insanı teknolojinin kölesi yaparken, geçmişinden de bağları koparmaktadır. Şimdi düşünüyorum da geçmişten bize ulaşan geleneklerimizin kaçı hayatta kendisine alan bulmaktadır? Yeni yaşam alanı içinde yok olan değerler yerine yeni değerler oluşuyor mu? Uzay boşluk kaldırmaz, yerini hemen bir şeyle doldurur, acaba kaybolan değerlerimizin yerine gelen yeni değerler insanın yaşam standardını yükseltecek değerler mi, yoksa insanın yok olmasını getiren doğadan kopuk, insandan kopuk bireysel bir yaşamımı getirmektedir?

Silah bulunda mertlik bozuldu diyen ozanların dizeri artık benliklerden uçmuştur, şimdi teknoloji hızlı ilerlemesi karşısında benliğimizde geçmişin izleri ne kadarı kalmış olabilmektedir. Toplumsal benliğimizin yok olması karşısında, bireysel benlik ne gibi tepki vermektedir? Anlık gelen ileti, iletilen bir ileti olur ve okuduğunuz ileti gönderdiğiniz an unutulacaktır! Anlık anımsamalar ve anlık varsayımlar yaşamın belirleyicisi mi oldu?

Eski fotoğraflara bakarken, o döneme ait izler görmekteyim. Günümüzde çektirdiğim ya da çektiğim fotoğraflara bakarken neler duyumsayacağım? Her baktığım fotoğrafa bakarken daha dün çekmişim gibi mi duyumsayacağım? Zaman kavramını kaybettiğimi düşünüyorum, çünkü her yaşadığım anı dün yaşamışım gibi duyumsuyorum! Büyüyen yeğenim olmazsa zamanın nasıl geçtiğini bilemeyeceğim bile! Aynaya her gün bakan biri kendi değişimin farkında dahi olamaz, bir gün eski bir dosta karşılaştığımızda, acı gerçek ile karşılaştığımızda neler hissederiz? Hislerimiz o anlık olup, sonra unutacağız büyük olasılıkla!

Bu cümleyi kurarken aklıma bir şey geldi, bu güzel günü hafif bir gülümseme ile noktalayalım.

Geçenlerde bir meyhaneye gittim, arkadaşlarla muhabbet içinde günün son demlerini masa başında dem ile noktalayalım düşüncesi içinde. Masa olup da sohbet olmaz mı, elbette olur! Orta yaşı çoktan aşmış, eskilerin değimi ile yaşlanmış iki genç yürekli arkadaşımın çapkınlıları üzerine sohbet açıldı, anlatan dostum kendi gözlemini aktarırken gülmekten yerlere yatıyordu, muhabbet ortamında kahkahaların hala doğal karşılandığını söyleyebilirim, çünkü kimse rahatsız olmamıştı. Lafı çok uzattım biliyorum, iki arkadaşın elinde cep telefonu, şu son teknoloji ürünü aletler. Fotoğraf çeken ve içinde fotoğraf bakılanlardan, ellerinde cep telefonları ile birbirine bir şeyler anlatmaktalar. Ceplerinden çıkardıkları yakın gözlükleri takıp cep telefondaki fotoğraflara bakıp, yeni kız arkadaşlarından bahsetmekteler. Genç ve güzel odluklarını söyledikleri kız arkadaşlarının fotoğraflarını birbirine gösteriyorlar, gözlerinde yakını gösteren gözlükleri ile.

Yukarıda anlattığım size doğal ve gülünç olmayan bir şey gelebilir, çünkü yazı ile olayı tam fotoğraflayamadığımı düşünmekteyim. Neyse siz yine düşünün, burada doğal olmayan o kadar çok şey var ki! Bakalım kaçımız farkına varacağız? Değerler değişirken, sohbetlerin de içerikleri değişiyor!


6.1.2008

Hiç yorum yok: