20 Ocak 2008 Pazar

Gazetelere bakarken…

Yeni bir yılın başlangıcına, eskisinin de sonuna doğru geliyoruz. Bir yandan yeni takvimleri evimizin duvarlarına asarken, eskilerin de son günlerinin geldiğini hüzün ile seyrediyoruz.

Hüzün yeni yılı karşılarken, insanın elinde değildir, çünkü yaşanmışlıkların güzelliği ne kadar fazla ise, o kadar hüzün çöker insana, bir da sene içinde acılar ve hastalıklar fazla ise, bin kat fazla ile yenisi beklenir, bir geçse de diyerek umut içinde bakılır. Hüzün yaşamımızın vazgeçilmezidir. Sevinçler gibidir. Anlık sarar ve bir süre benliğimizi meşgul eder.

Bugün gazetelere baktım, yaşamın tüm çelişkisini üzerinde taşıyordu. Sevinçler, hüzünler, ağıtlat ve kanlar gazetelerin sayfalarını doldurmuştu. Renkli sayfaların artmasıyla magazin güzellerinin birbirinden ben alcı görüntüleri gazete satışlarını artırıyor mu bilmiyorum, fakat gazete yapanlar tarafından satıldığına inanılıyor ki, ark güzeller, gazete güzeli gibi özel yerler ayarlamışlar oradan takvim yapraklarının güzelleri gülümsemektedir. Cinsel açlık topluma daha bir açlık bırakacak gibi sunulmaktadır. Karısının, sevgilisinin bu güzel gibi olmasını özleyenler toplumda arttığını, eşini aldatanların gazete sayfalarına haber olarak düştüklerinden görüyorum. Evli biri ile ilişki içinde olan kişiden birinin yaşı çocuk yaşta, evli olanında genelde iki çocuklu olması acaba tesadüfi mi diyerek haberleri okurum. Aldatmak ile iktidar olma mücadelesi arasında acaba bir ilişki var mıdır?

Her ikisinde de bir riski göze alıyorsun. Kaybedeceğin bir şeylerin var. İş yaşantısında bile bu kadar riske giremeyenler, bu iki kavram içinde riski göze alabiliyorlar. İktidar için her türlü riskli davranışları göze alıp, o iktidar koltuğuna geldiğinde acaba ne hissediyorlar? Eşini genç biri ile aldatan, otel odasından çıkarken ne düşünür? Gazete sayfalarında sergilenen fotoğrafların ve başlıkların etkisi olmuş mudur?

Eşinin göbeği açık olduğu için öldüren canilerin bu ülkenin sokaklarında cirit attığını, başının açık ve başka erkeklerle (kapıya gelen sütçü değil, normal insanlarla da) görüştüğü için işlenen cinayetlerin arkasında, cinayet işleyende bir kendisine karşı güven duygusunun olmaması yatar mı? Kendisini eşinde gören, acaba öldürdüğü kişi kendisi olmuyor mu? Psikologların yanıtlaması gereken sosyal psikolojik sorunlar ortada cirit atarken, bu sorunlara politikacılar nasıl çözüm yolları önerirler?

Büyük olasılıkla kaçak binalara nasıl yaklaşıyorlarsa öyle yanaşırlar! Bir bina için birçok kontrol mekanizması olması gerekirken, politikacılar ellerini kaldırırlar ve iktidar partisinin tekrar iktidara gelebilmesi için yeni oy potansiyeli gördüğü alanlar için aflar çıkar. Ülkemizde af genelde seçim öncesi çıkar! O sayede iktidar partisi varoşlarda oy patlaması yaşar! Çünkü varoşlar genelde kaçak binaların olduğu yerlerdir, normal şartlarda orada yapılan kaçak binaların hiç birisi oturma uygun olarak bina ruhsatı alamaz, çünkü çürüktür, çünkü zemin etüdü yoktur, çünkü yanlış şekilde inşaat edilmiştir, göz kararı ile yapılan binalar en ufak depreme dahi dayanıklı değildir. Örneğin eskiden bataklık olan yerlerin üzerinde şimdilerde gökdelen kaçak binaların olması, orada oluşacak olan felaket sonucunda neler olabileceğini düşünmek bile korkunçtur. Fakat bu korkunç gerçeklik ile yaşamaya devam ediyoruz. Politikacılarımız şehir planlamacılarımızdan iyi bildikleri şehirleri oluşturmuşlardır, şimdi işin içinden çıkılmayacak bir kaos içinde yaşamaya devam ediyoruz. Bugün sokakların bu kadar güvensiz olmasının arkasında acaba bu afların ne kadar etkisi vardır?

Gazete sayfalarında yayınlanan güzeller gibi olmak için her türlü bakım kremine aldığı maaşını yatıran bayanların varlığı bu ülkenin gerçekliği içindedir. Kadınlara yönelik bu kadar mağazanın açık olmasında acaba bu yayınların ne gibi etkisi vardır? Güzellik kavramı yüzyıl içinde büyük değişiklikler yaşadı, eskiden güzel olarak gördüklerimiz şimdi gözümüzde güzel olarak görünmüyor, bu değişimin içinde medyanın etkisi ve oyuncak sektörün beyinlerimize etkisi araştırılmış mı, araştırılsa ne gibi sonuçlar çıkacağı öngörülür mü?

Yeni bir yıla girerken değişen sadece takvim yapraklarının olmadığını, bizimde kaçınılmaz sona doğru yani sonsuz yalnızlığımıza doğru adımlarımızı attığımı hep düşünmüşümdür, o yüzden her başlangıç bende hissedilir hissedilmez bir hüzün ile ilk adımımı atarım. Her başlangıç belirsizliğe doğru atılmış adımdır, beklentilerimizin gerçekleşmesi ile hüzün mutluluğa dönüşür. Mutlu bir yeni yıl geçirmenizi dilerim.

29.12.2007

Hiç yorum yok: