20 Ocak 2008 Pazar

İnsanlık başa mı dönüyor?

Ölüm anında insan neler hissedermiş, bilim adamları araştırıyormuş. Ben ölüm anını gördüm, yaşadım. Ölüm anında insan anasının dilini konuşur. Ömür boyu konuşmadığı dili bir anda konuşur olur.

Yaşam içinde ölüm doğal bir süreçtir, doğum gibi. Şimdilerde ölüm üzerinden geçinen ve ölüm ile varlığını ispatlayanlar çoktur. Ölüm varlık sebebidir.

Uluslar devleti olduğunda bir ç.ok devlet doğmuş ve yok olmuştur, tıpkı insanlar gibi. İnsanların ölümleri gibi, son nefesini veren monarşist devletlerde son dönemlerde doğdukları dillere dönmüşlerdir. Kuruluşu yaptıkları dil, zaman içinde küçümsenmiş ve yok sayılmıştır, fakat ulus devleti kavramı içinde kendisine kök arayanlar doğdukları dillere dönmüştür eğer ulus devlete geçiş yapacaksa monarşist devlet, elbette ulusal dil kullanmak zorundadır, üstelik o geçmişin anlı şanlı dönemlerinde resmi olarak konuşulmayan dil.

Osmanlı koskocaman bir imparatorluk olmuş ve yenidünya düzeninde kendisine yer bulamamıştır, o yüzdendir kabaran emperyalist dalgalar arasında yok olmuş gitmiştir. Geriye kala kala ilk kurulduğu topraklar ve onun dili kalmıştır. Yenidünyada yeni bir ulus devleti ile yer almıştır. İlk kurulan dil ulusal dil olarak ilan edilmiştir. Ulus devlet homojen düşünülmüştür, çünkü ulus kavramı diğerlerini yok etmek ve saf devleti yükseltmeyi hedef yapar. Ütopyadır ve o ütopya hayata kanlar ve katliamlar ile gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.

Ulus devletin kuruluşunu dünyaya ilan eden Fransa bile günümüzde dahi o ütopyaya ulaşamamıştır. Ütopya kanlar içinde dünyaya kendi elbisesini geçirmek isterken, iki büyük savaş geçirmiş dünyamız, şimdiler de üçüncü büyük savaşı yaşamaktayız, fakat yeni bir dünya, ütopik düşünceleri değişmiş olarak. Ulus devletler birleşerek, uluslar üstü ve çok kültürlü bir geleceği kucaklarken, emperyalizm bu yeni oluşumun hizmetindedir. Bu dönemde bol bol sınırlar arasında görülen ve görülmeyen duvarlar örülmekte, ötekiler ve gelişmişler olarak yeniden biçimlenmektedir.

Osmanlı devleti tarih sahnesine giderken, meclisinde Türkçe konuşulmaktaydı. Sokakların dili meclis duvarlarında yankılanıyordu. Sokalar meclis duvarlında yankılanmaya başlaması tarihin akışının yönünü de çizmişti. İttihat ve Terakki partisi her ne kadar çok kültürlü bir gelecek içinde cumhuriyet amaçlı kurulmuş olsa da, tarih onu başka yerlere sürükleyecekti. Tarih akması gerektiği gibi yeni kanalında akmıştır.

Darbeler ile iktidara gelenler, darbeler ile yok olmuştur. Kan kanı çağırmış ve bir kan gölüne döndermiştir. Ölüm anında insan anasının dilini konuşur, toplumlarda bana göre ilk kurulduğu dile yani öze döner. Ulus devleti sınırları çizilmeye görsün, kan oluk oluk ırmaklara dönüşür. Fransız devrimin insanlığa getirmiş olduğu en büyük kötülüktür. Bir arada yaşayan ve ortak gelecek rüyası görenleri birden birbirine düşman kılmıştır, sırf ulusal sermaye birikimi için. Ulusal sermaye artık hiçbir anlam ifade etmiyor, o kadar kanlar ile biriken birikimler teker teker elden çıkarıldı.

Geriye doğru dönüp bakalım, bu ulusal devletler insanlığa ne kazandırmıştır? Savaş sanayisinin büyük gelişimi ve insanlığın yalnızlaştırması dışında.

İnsanlık ilk doğduğunda hangi dili konuşuyordu?

9.1.2008

Hiç yorum yok: