12 Ocak 2008 Cumartesi

Bedrettin destanı yeniden yaratılmalıdır!

Şeyh Bedreddin’i Nazım Hikmet’in destanından tanırız. Onun müritlerini, yaptıklarını ve de Serez Çarşısını.

“Yağmur çiseliyor, korkarak yavaş sesle bir ihanet konuşması gibi. “

Nazım onların başarısızlıkla sonuçlanan mücadelesinin bitiş noktasını büyük bir hüzün ile anlatır. Yeryüzü şahittir, gök akar gözyaşları gibi, bir ihanetin sonucudur onların ölümü. Yüzyıllar sonrası şeyh’in müritlerinden Börklüce Mustafa’nın torunları 1969 yılının Şubat ayında İzmir’in Atalan ve Göllüce köylüleri toprak ağalarının topraklarını işgal ederler. Bu işgalin oluşmasında ve direnişin gerçekleşmesinde Mahir Çayan ve arkadaşları onların örgütleri Dev Genç oradadır. Bir destanın hayat bulması gibidir, yüzyıllar sonra bir destan hayat buluyordu, başka bir destan bırakacak ilk adımlarını da atıyorlardı. Onlar ki arkadaşları için bedenlerinin toprağa düşmesine kucak açmışlardır. Son yolculuklarında Kızıldere köyü Nazım’ın şiirinde ki gibi yağmur çiselemiyordu, fakat havada bir ihanetin konuşması asılıydı.

6 Nisan 1968’deki mitingine Söke’de 50 bin kişi katılır.
7 Şubat 1969’da Akhisar’da bir köylü mitingi düzenlenir.
10 Şubat 1969’da bu defa Ödemiş’teki mitingde köylü-gençlik eleledir.
Bafa gölü altında toprakları kalanlarla eleledir, aynı dönemde.
1970 yılında Toprak Reformu ve Bağımsızlık Mitingi Söke’de yapılır.
20 Ağustos 1970’de Denizli / Çivril’de haşhaş mitingi düzenlenir.
1970 yazında Salihli’de üzüm ve pamuk mitingi, Ödemiş’in Kaymakçı bucağında işsizliği ve pahalılığı protesto mitingleri düzenlendi.
1970’in 28 Martı’nda Gediz’de 7 şiddetinde bir deprem meydana gelir. Depremde 11 bine yakın Gediz’li ölürken, 15 bin kişi de yaralanır. Deprem sonrası Gediz halkının yardımına ilk koşanların başında DEV-GENÇ’liler vardır.

Yukarıda kısaca ege bölgesinde olan gelişmeleri gözden geçirdiğimizde Mahir ve arkadaşlarının neden ölüme doğru yol aldığını çıplak göz ile görürüz. Onlar Bedreddin’den beri toprakların gerçek sahiplerine bırakılması isteğini yeniden gündeme getirmiş olmalarıdır. Üretenden de yönetende emekçi olmalıdır!

Mahir’lerin yolunun Kızıldere’de kesildiğini düşünenler kısa zamanda yanıldıklarını görecektir, çünkü onun yerine gelenler onların mirasını daha ileriye taşıdılar. Solun en fazla kitleselleştiği döneme gelinir. Bu süreç biliyoruz ki, 12 Eylül ile kesilmiştir. Panzerlerin solun üzerinden geçtiği süreci yakın zaman dilimi içinde yaşandı, fakat o yaşananların sonuçlarını henüz üzerinden atabilmiş değildir. Büyük bir travma yaşanmıştır. Toplum travmadan kurtulabilmek için bireyselleşmiş, bireyselleştikçe de otorite karşısında boyun eğilmiştir. Din otorite karşısında boyun eğmeyi doğal yapısından getirir. Dinin bu dönem içinde yükselmesini sadece dış etkenler ile açıklamak yeterli olmadığına göre, iç dinamiğimizde gelişen sürecinde bir sonucudur. Kendisini ifade etmekte zorlananlar için bir kapı görevini görür, bilinçli bir şekilde o yöne de kanalize edilir. Otorite karşısında boyun eğenlerin oluşturmuş olduğu toplum istenilendir. Yerinede getirilmiştir.

Bu travmadan kurtulmanın yönü nedir diye sorarsanız, tarihimizde yolları açıktır! TİP toprağa dikilmiş bir fidandır, o fidandan Bedreddin’in çağdaş yorumcuları çıkmıştır. (Otorite karşısında baş kaldıranlardır.) O olmasaydı, yukarıda saydığım (ege bölgesi ile kısıtladığım) çalışmalar olmazdı. Solun toplum içinde yeniden kitleselleşebilmesi için her zaman şartlar vardır, yeter ki hedef iyi belirlensin. Çok kültürlü bir gelecek için yapılacak mutlaka bir şeyler vardır.
9.12.2007

Hiç yorum yok: